Bu haftaki konuğum ECE ÖZDİKİCİ. Yazıma hemen kendisine teşekkür ederek başlıyorum çünkü yoğun işlerinin ve çekimlerinin arasında sohbetimize zaman ayırdı. Üstelik sohbetimizin gelecek hafta yayınlanacak ikinci bölümde SMA’lı çocuklar için yaptığı çalışmalarla ilgili uzun ve detaylı bilgiler verdi.
Kendisine sanatla olan ilk tanışmasını, sanatçı olmaya karar verişini sorarak başlıyorum sohbetime.
“ Bana göre kimse sanatla tanışmıyor. Sanat eğer; farklı biçimlerle dışavurumsa, olsa olsa yanlış budanma yüzünden sanattan uzaklaşılır. Eline hiç boya almamış çocuk, yere eğilip bir şey çiziyorsa, çamurla vıcık vıcık şekiller yapıyor ya da sana bir şeyi, bir hali taklit ediyorsa sanatla değil midir?
Ben de doğduğumdan beri çiziyorum. Çizmek, resim yapmak ilk dışa vurma biçimim, ilk sanatım. Sonra müzik girdi hayatıma, piyano derslerine götürdü annem. Oyunculuk en son karşılaştığım sanat dalıydı aslında. Çocuk oyunlarına giderdik ve ben müthiş hayranlık duyardım. Çook heyecanlanırdım, ama sahneye çıkmak istemezdim. Bazen çocukları sahneye çıkarırlardı, ben çok utanırdım. Sonra İzmir Devlet tiyatrosunun kursuna gittim. Gidiş o gidiş… Beni kimse indiremedi. Konservatuarı kazanmak en büyük isteğim haline geldi. Şu an oyunculuğu mesleğime çevirdiğim için çok şanslı buluyorum kendimi.
Resime profesyonel, piyanoya da amatör şekilde devam ediyorum.”
Donanımlı bir sanatçıyla sohbet ne güzel, sanatın her dalından sohbet etmek geliyor içimden.
Pandemi sanatın her dalını etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Bu dönem de sanatçılar nasıl etkilendi ve neler düşünüyorlar hepimizin merak ettiği bir konu bu yüzden: Ece hanıma da “Sanatı online olarak takip ettik, dijitalleşen sanat konudaki düşünceleriniz nelerdir?” diye soruyorum.
“Dijital dünya böyle kullanılınca ne güzelmiş değil mi? National Theatre’a bugün gitmeye karar versek, vize, uçak bileti, kalacak yer gibi organizasyonları tamamlayıp, tiyatroya bılet bulmamız gerekirdi ama o dönemde ki konserle, oyunlarla aklımı kaçırdım ben… Telefonuma alarmlar kuruyordum. Sürekli bir temsil izledim. Ne şanstı. Sosyal medyayı, dijital dünyayı hep böyle kullanabilsek ne güzel. Artık gücünün herkes farkında. Son dönemde sosyal medyamda smalı çocuklar için çok duyuru yapıyorum. Bize ihtiyaçları çok büyük ve bu şekilde yardım edebilmek mutluluk veriyor. Sosyal medya olmasaydı, bu çocukların çok az zamanları kaldığını, yurtdışında tedavi görmeleri gerektiğini ve bu tedavinin su anki kurla 18 milyon Türk lirası olduğunu nasıl duyurabilirler di? Bağış topluyorlar ve sosyal medya onların en büyük destekçisi. Böyle zamanlarda dijital dünyayı çok seviyorum.”
Ece Özdikici sanatın dijitalleşmesinden mutluluk duyması yanı sıra sosyal medyanın gücüne de güveniyor.
Ece hanım aslında genç bir sanatçı ama bu zamana kadar çok şey başardı. Klasik sorumu ona da soruyorum “Genç sanatçılara söylemek istediğiniz bir mesaj var mı ?”
“Hangi dalda uzmanlaşırlarsa uzmanlaşsınlar, lütfen diğer dalları da amatör olarak da olsa deneyimlesin ve beslesinler kendilerini. Çok farklı dünyalar, çok farklı ifade edişler kazanmış olurlar. Biçimler sanatçıların dilleridir.
Bu sanatçının illa çok sevdiği, onu etkileyen bir rolü vardır diye düşünüyorum ve kendisine merakla soruyorum. “Sizi en çok etkileyen rolünüz hangisiydi?”
“Hepsi ayrı yerlerden yakalıyor beni. Son iki sezondur Balat Monologlar Müzesinde oynadığım Kadın sanırım kalbimi parçalıyor bugünlerde. Tiyatromuz açıldı herkesi beklerim. Instagramdan beni ve Monologlar Müzesini takip ederlerse, oyun tarihlerimize ulaşırlar.”
O zaman çok şanslıyız sizi çok etkileyen bu rolde izleme fırsatımız olacak. Bu güzel sohbet tekrar teşekkür ediyorum.
Siz sevgili okurlarımıza gelecek hafta yayınlanacak olan SMA’lı çocuklar ile ilgili yazımıza kadar Ece hanım ve ben hoşça kalın diyoruz.