Vakfın tarihçesini de okuyalım:
“Florence Nightingale Hemşire Mektepleri ve Hastaneleri Vakfı 1854 Kırım Harbi sırasında yaralanan askerlerin tedavi ve bakamında büyük bir sorumluluk üstlenerek üst düzeyde emeğine sevgisini katarak çalışan Florence Nightingale ve öncülüğünü yaptığı modern hemşireliğin 100. yılı anısına İstanbul Florence Nightingale Yüksek Hemşire Okulu’nu kurma amacını gerçekleştirmenin onuruna erişmiştir.
Mayıs 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Atlantik City şehrinde yapılan 9.Uluslararası
Hemşirelik Konseyi toplantısı sırasında 94 yaşında emekli, Amerikalı Hemşire Miss. Levenia Dock, ülkemiz temsilcisi Fahrünisa Seden’e 1954 yılının, Florence Nightingale’in İstanbul’a gelişi ve modern hemşireliğin kuruluşunun 100.yılı olduğunu hatırlatmış ve Türkiye’nin bu duruma ilişkin yaptırımlarını sorması, konuya duyarlılığı beraberinde getirmiştir.
Ülke hemşireliğine hizmetleri unutulmayan Sayın Fahrünisa Seden yurda dönüşünü izleyerek gerekli girişimler kapsamında bu konuyu ilk olarak Dr.Vedat Nedim Tör’e açmış, daha sonra da sağlık alanına duyarlı olduklarına inandığı bazı kişiler ile bu düşüncelerini paylaşmıştır. Düşüncelerini gerçekleştirmek üzere çalışmaların başlaması sonucunda müteşebbis heyet kurulmuş ve amaçları belirlenmiştir.
Amaçlar:
Modern hemşireliğin kuruluşunun 100.yıl dönümünde, evrensel bir öneme sahip bu tarihe gereken duyarlılığı göstermek adına Florence Nightingale Yüksek Hemşire Okulunun açılması,
Yüksek eğitime uygun uygulamaların gerçekleştirilmesine ortam oluşturacak Sağlık Merkezi ve Hastanenin kurulması,
Florence Nightingale’in anısının sürekliliğini sağlamak üzere heykelinin dikilmesi olarak sıralanmıştır.
1948 yılında büyük ümitlerle kurulan bu müteşebbis heyet tüm uğraşılarına karşın maddi yardım sağlamadaki yetersizliğe bağlı olarak fazla bir gelişim elde edememiştir. Aynı yıllarda Colombia Üniversitesi’nde Yüksek Hemşirelik Öğrenimini sürdüren müteşebbis heyet üyesi
Fahrünisa Seden, söz konusu üniversitenin Öğretmenler Koleji, Hemşirelik Bölümü Direktörü Prof.Dr.R.Louise Mc. Manus’a tesisin proje ve amaçlarını açıklamış ve yardım isteğini iletmiştir. Prof.Mc. Manus, büyük bir ilgi ve anlayışla yaklaştığı proje kapsamında yardım alınabilecek kuruluşlar olduğundan söz etmiş ve bu konuda Milletlerarası İktisadı İşbirliği Kuruluşu’nun yardımcı olabileceği ve buraya başvurulması önerisini getirmiştir.
Aynı zamanda ülkemizde ilk Hemşire Okulu kurucusu olan ve hemşireliğin sorunlarına çözüm önerilerinde öncülüğü ile tanınan “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ilk büyük maddi yardım yaparak resmi anlamda 22 Mart 1956 yılında “Florence Nightingale Hemşire Mektepleri ve Hastaneleri Tesisi”nin kuruluşunda da sorumluluk üstlenmiştir. Ayrıca kuruluşta İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Türk Hemşireler Derneği ve Verem Savaş Derneği’nin de katkı sağladığı görülmüştür.”
“2020 – Florence Nightingale’in Doğumunun 200. Yılı” başlıklı makalem de bu konuya uygun ve Semahat Hanım’ın direktifi ile Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi arşivinde bir belge olarak saklanıyor. Onur duydum tabii.
2020 – Florence Nightingale’in Doğumunun 200. Yılı
Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dekanı, değerli dostum Prof. Dr. Ayişe Karadağ “Hemşirelik Haftası” dolayısı ile bir video göndermişti. Ben de bu ayki köşe yazımda; 23 yıl birlikte çalıştığım, en yakın tanık olarak Semahat Hanım’ın hemşirelik mesleğinin gelişimine katkıları dolayısıyla İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından onaylanarak verilen fahri doktora sürecini aktaracağıma söz vermiştim.
Koç Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANERC) ve Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşlarının iş birliğiyle Hemşirelik Haftası kapsamında her yıl düzenlenen “Dünya Hemşireler Günü” programı bu yıl, COVID-19 salgını nedeniyle online bir toplantı gerçekleştirdi. Semahat Arsel “Koronavirüs salgınında, kıymetli sağlık çalışanlarımızın emekleri bizlere umut ışığı oluyor. Sağlık kuruluşlarımızda büyük bir özveriyle çalışan herkese minnetlerimizi sunarken, “12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü” vesilesiyle kıymetli hemşirelerimize teşekkür etmek istiyorum. 2020 yılı “Florence Nightingale’in Doğumunun 200. Yılı” olması nedeniyle Uluslararası Hemşireler Konseyi, Dünya Sağlık
Örgütü ile birlikte 2020 yılını, “Uluslararası Hemşireler Yılı” olarak ilan etti ve “Hemşireler Günü”nün temasını da, “Hemşireler: Dünya Sağlığı İçin Öncü Bir Ses” olarak açıkladı.
Kurucusu olmaktan her zaman onur duyduğum Vehbi Koç Vakfı Hemşirelik Fonu, Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ve SANERC sayesinde mesleğine gönülden bağlı olan binlerce hemşire ile tanıştım. Hastalarımızın iyileşmesindeki eşsiz emeklerine, üstlendikleri hayati rollere ve örnek bir sorumluluk ruhuyla nasıl çalıştıklarına birçok defa şahit oldum. Koronavirüs salgınını yaşadığımız bu tatsız günlerde, hâlâ mutlu ve sağlıklı gelecek hayalleri kurabiliyorsak, bu hemşirelerimiz sayesindedir. Uzman, bilgili ve çağdaş hemşirelerimizle yaptığımız gönül birliğinin her zaman olduğu gibi bugün de bütün insanlarımıza ışık olmasını gururla izliyor, hepsine bir kez daha minnetlerimi sunuyorum.” ” diye mesaj vermişti.
Semahat Hanım’ın ne kadar duygulandığını ve gururlandığını biliyorum. Zira gençliğinden beri gönülden emek vermiş, neredeyse tüm yazışmalar elimden geçmişti. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından hazırlanan “2020 yılı Dünya Hemşirelik Durum Raporu”nda yer alan bulguları Semahat Hanım yıllar önce gözlemlemiş ve yatırımını da o bilinç ile yapmıştı. Bu, ülkeme gerçekten büyük bir katkıdır.
COVID-19 salgınıyla mücadele sürecinde hemşireliğin ele alındığı programda, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından hazırlanan “2020 yılı Dünya Hemşirelik Durum Raporu”nda yer alan bulgular da açıklandı. DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, Dünya Hemşirelik Durum Raporu’nda, “Hemşireler sağlık sisteminin bel kemiğidir. Bugün, birçok hemşire Covid-19’a karşı verilen savaşta ön saflarda yer alıyor. Bu rapor, hemşirelerin sağlık hizmet sunumunda aldıkları önemli roller konusunda kati bir hatırlatma ve de dünyayı sağlıklı tutmak için ihtiyaç duydukları desteği almaları için yapılan acil bir çağrıdır” ifadesine yer verdi. Panelde, DSÖ’nün Şubat ayı sonunda pandemi ilan ettiği Covid-19 mücadele sürecinde, iyi eğitim almış, nitelikli ve deneyimli hemşirelere duyulan ihtiyacın bir kez daha ortaya çıktığına dikkat çekilerek, küresel sağlıkta hemşirelerin öncü ses olduklarına vurgu yapıldı. Bu kapsamda, Uluslararası Hemşireler Konseyi 2020 yılı Hemşireler Günü’nün temasını, “Hemşireler: Dünya Sağlığı İçin Öncü Bir Ses” olarak ilan etti. Dünya Sağlık Örgütü ve (DSÖ), Uluslararası Hemşireler Konseyi tarafından “ortaklaşa hazırlanan, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 191 ülkenin verilerinin yer aldığı 2020 Yılı Hemşirelik Durum Raporu’nda, 21. yy sağlık hedeflerine ulaşılması için hemşirelerin daha etkili hale getirilerek, güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye’de yaklaşık 200 bin hemşirenin görev yaptığına dikkat çekilen açıklamada bu sayının sağlık sektörün %39’unu oluşturduğu ifade edildi. Dünyadaki hemşire iş gücünün ise 27.9 milyon olduğu ve halen küresel çapta 5.9 milyon hemşire ihtiyacı bulunduğu kaydedildi. Bu amaçla, nitelikli hemşire iş gücü yaratılarak eksikliklerin giderilmesi, hemşirelerin karar alma süreçlerinde etkili rol almaları, liderlik pozisyonlarında daha fazla hemşireye yer verilmesi, hemşirelik eğitiminin iyileştirilmesi ve eğitimin lisans düzeyinde olmasına yönelik yatırımlar yapılmasının önemine dikkat çekildi.
Prof. Dr. Ayişe Karadağ “Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi’nin temel hedefi; bilimin ışığında, kaliteli hemşirelik bakımı veren, klinik alanda güçlü hemşirelerin yetiştirilmesi. Fakültemiz tüm planlamalarında ülkede, bölgede ve globalde bir bütün olarak hemşireliğin gelişmesini öncelik sırasına alıyor ve buna katkı sağlayacak çalışmaların öncülüğünü yapıyor. Her yıl VKV Sağlık Kuruluşları ile birlikte düzenlediğimiz, 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası programları ve iki yıldır Türkiye temsilciğini üstlendiğimiz “Nursing Now” kampanyası bu misyonun yansımalarından. Bu sene Covid-19 salgını sebebiyle Hemşirelik Sempozyumu’nun online platforma taşıdık. Türkiye’de hemşirelik mesleğini icra etmek üzere 141 hemşirelik lisans programında yaklaşık 1000 öğretim elemanıyla hemşire yetiştiriliyor. Bu okullarda halen ortalama 66.000 hemşirelik öğrencisi öğrenim görüyor. Sağlık Bakanlığı’nın sağlık insan gücü verilerine göre ise Türkiye’deki hemşire sayısının yaklaşık 200.000. Nasıl ki doktorlar için hayat kurtarır diye tanımlama yapılıyorsa iyi eğitilmiş bir hemşire de hayat kurtarır ve hasta bakımında önemli farklılık yaratır. Hemşireler sağlık sisteminin bel kemiğidir. Tarihsel olarak, bugün de olduğu gibi, hemşireler dünya çapında sağlığı tehdit eden salgınlara karşı gerçekleştirilen mücadelenin ön saflarında yer aldılar. Dünyanın dört bir yanında Covid19 salgınıyla savaşırken merhametlerini ve cesaretlerini gösteriyorlar. Bu rapor, hemşireliğin sağladığı katkıyı vurgulayarak hemşirelik mesleğine yapılan yatırımın bir maliyet değil topluma fayda olduğunu teyit ediyor. Bu konuda doğru adım atmak, hemşirelik mesleğine yatırım yapmak önemli.” diye görüşlerini vurguladı.
İstanbul Üniversitesi Fahri Doktora Süreci:
1996 yılında Semahat Hanım ile çalışmaya başlamadan önce Sandoz’da Dr. Güzin Poffet ile çalışmaktaydım. Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra ilk iş hayatım da İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Halkla İlişkiler ve Dokümantasyon Müdür Yardımcılığı, İ.Ü. Bülteni
Yazı İşleri Müdürlüğü idi. Rektörümüz Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu idi. Florence Nightingale Hastanesi’nin de kurucusu. Sonuçta; tıp, hemşirelik, sağlık bilimleri ile yakından ilişkim ve belli düzeyde bilgim vardı.
2011 yılının sonunda Amiral Bristol Hastanesi Hemşirelik Okulu müdiresi, değerli dostum
Gülsevim Çeviker bir gün beni ziyaret etti. Amiral Bristol Hastanesi (Şimdiki adı ile Amerikan Hastanesi) ile apayrı bir bağım vardı, zira ben o hastanede doğmuştum ve hayatımın içinde hep var olmuştu. Gülsevim Hanım, “Sizinle şimdilik bir sır paylaşmak istiyoruz. Semahat Hanım’ın hemşireliğe katkılarından dolayı fahri doktora almasını çok arzu ediyoruz. Bazı bilgilere ihtiyaç var, sizden öğrenebilir miyiz ve aramızda kalabilir mi?” demişti. Senato kabul etmez ise mahcup olmamak adına idi bu ihtimam. Tanıdığım akademik-uygulama hemşireleri çok ciddi çalışırlar. İşlerinde çok titiz ve akılcıdırlar. “Tıp ve Hemşirelik” bir bütündür, bunu Cem’i Bey’den itibaren bilirim. Florence Nightingale’e de çok saygım vardır. Semahat Hanım’ın “Rengigül çok ketumdur.” dediği gibi ben de o süreçte son kerteye kadar bu sırra sâdık kaldım. Sonra Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nezihe Beji ve Gülsevim Çeviker randevu alarak Semahat Hanım’a konuyu açıkladılar ve süreç başladı. Tüm toplantılara katıldım.
İlginç bir duygudur daha önce çalıştığınız bir yere değerli bir konuk olarak gitmek. İş birliği halinde olmak. İstanbul Üniversitesi Merkez Bina’ya, rektörlüğe gittiğimde daha önce birlikte çalıştığımız Rektör Özel Kalemi sevgili Reyhan Targan’ın beni güler yüzle, kollarını açarak karşılamasını hayatım boyunca unutamayacağım. Nur içinde yatsın. Yirmili yaşlarımızda gencecik yönetici yardımcılarıyken çok çalışarak, azimle daha üst makamları temsil ediyorduk. Bu, onur verici bir durumdur. İ.Ü. Halkla İlişkiler Müdürü Doç. Dr. Ergun Yolcu idi ve beni, eski çalıştığım makamda hürmetle karşıladı. Fahri doktora programını titizlikle çalışırken, birbirimizin dilinden anlamamız işlerimizi kolaylaştırdı. İşin mutfağını ve sunumunu bilmek her çalışanın hayatını kolaylaştırır. Prof. Dr. Nezihe Beji ile Senato Binası’nın eşi olan profesörler lokantasında öğle yemeğimizi yerken eski güzel günler aklıma gelmekteydi. Hayatımda en güzel armut Sicilian tatlısını, ızgara çeşitlerini bu tarihi mekânda yemiştim çalışırken değerli profesörlerle ya da babam bizi götürdüğünde. İntizam ve yarı-resmi ilişkiler her mekâna yansır. İstanbul Üniversitesi 1933 öncesinde Darülfünun, daha öncesinde de Harbiye Nezareti; benim için ayrı bir önemi ise annemin babaannesi Rengigül Hanım’ın 31 Mart Vak’asında öldürülen Adliye Nazırı Nazım Paşa’nın konağından (Beyazıt, İ.Ü.’ne bağlı konaklar) gelin çıkması idi. Ergun Yolcu Bey bana çok değerli kitabını hediye etti. İ.Ü. Bültenleri ile birlikte. Bayrak emin ellerde idi ve bu beni çok mutlu etmişti. Daha sonra tören günleri yaklaştıkça toplantılara sevgili arkadaşım, Koç Holding Halkla İlişkiler müdiremiz Şeniz Akan da dahil olmuştu. Benden mutlusu yoktu.
16 Mayıs 2012, Çarşamba günü fahri doktora töreni Mavi Salon’da gerçekleşti. Mavi Salon’da başka fahri doktora törenlerine de tanıklık etmiştim. Tüm davetliler itina ile seçildi. Davet sonrası ikrâmlar da öyle. Başta rahmetli Dr. Nüsret Arsel, Rahmi M. Koç, İnan Kıraç, Çiğdem Simavi, rahmetli Mustafa V. Koç, Ömer M. Koç, Nevbahar Koç ve Holding üst düzey olmak üzere tüm kıymetli konuklarımızı salona almış ve yerleştirmiştik. Konuşmalar yapılırken, bildiğim halde dinlerken heyecan yapıyor ve gözlerim doluyordu. Bazı davetlerde Ali Bey “Bu yazıları sen yazıyorsun, dinlerken de ağlıyorsun. Bu ne sevgi.” diye bana sarılırdı. Tören sonrasında ikrâm bölümüne geçildi. Büyük salondan Merkez Bina’nın bahçesi ve ağaçlı uzun yolu gözükür. Bir an cam kenarında dururken Ömer Bey yanıma geldi ve teşekkür etti. Nazım Paşa ve Rengigül Hanım’dan konuştuk. Abdülhamid’in marangozluk harikası kitaplığından.
İ.Ü. Merkez Bina’nın dili olsaydı da konuşabilseydi, ne tarihi bilgiler aktarırdı bize. Nüsret Bey, Koç Ailesi, akraba, dost ve konuklardan teşekkür almaktan mutlu olmuştum. Semahat Hanım da hem teşekkür etti hem teşekkür kartı yazdı. Vehbi Bey’den alışkanlık “Söz uçar, yazı kalır.” ve bir zarafet göstergesi.
Fotoğraf: Doç. Dr. Ergun Yolcu’nun “1453’ten Günümüze İstanbul Üniversitesi” kitabından 1922 yılında Mustafa Kemal Atatürk’e Millî Mücadele’nin önderi olarak fahri müderrislik unvanı verildiği sayfa ve Semahat Hanım’ın bana yazdığı teşekkür kartı.
Fahri Doktora gerekçeleri ile İstanbul Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından kaleme alınan fahri doktora töreni detayı:
İstanbul Üniversitesi Senatosu, ülkemizde hemşireliğin gelişiminin ve profesyonelleşme sürecinin yakın tanığı ve destekleyicisi olan Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel’e, hemşirelik mesleğinin gelişimine ve hemşirelik eğitimine yaptığı katkılardan dolayı, 16 Mayıs 2012 tarihinde törenle fahri doktora unvanı verdi. İstanbul Üniversitesi bünyesinde yer alan ve kuruluşunda Semahat Arsel’in büyük katkıları bulunan İÜ Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nezihe Kızılkaya Beji fahri doktora gerekçesini açıkladı. Gerekçe de şu ifadeler yer aldı: “Aynı zamanda Florence Nightingale Hemşire Mektepleri ve
Hastaneleri Yönetim Kurulu Üyesi ve Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu kurucusu olan Semahat Arsel, Türk hemşireliğinin profesyonel gelişimi için sürekli çaba sarf etmiş, bu mesleğe maddi ve manevi yönden pek çok katkıda bulunmuştur. Arsel’in mesleğe ilk katkıları Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’nun kuruluşu sırasında olmuş, Vehbi Koç Vakfı bünyesinde Hemşirelik Komitesi’nin kurulması ile hız kazanmıştır. Vakıf bünyesinde kurulan Hemşirelik Fonu aracılığıyla yerli ve yabancı literatür taranarak 16 kitabın basımı gerçekleşmiş; mesleki çalıştayların düzenlenmesi, eğitim burslarının verilmesi, ilk yoğun bakım hemşirelik kurslarının verilmesi sağlanmıştır. 1982’de Amerikan Hastanesi bünyesinde Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi SANERC kurulmuş, bu merkez ve merkeze bağlı kütüphane Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu’na bağlanmıştır.
Kütüphane, Türkiye’de hemşire araştırmacıların yararlandığı önemli bir merkez haline gelmiştir. Yine Türkiye’de araştırmalarına fon bulmakta zorluk çeken hemşire araştırmacılar için Vehbi Koç Vakfı bünyesinde Semahat Arsel’in liderliğinde ‘Vehbi Koç Vakfı Hemşirelik Fonu Proje Destekleme Programı’ başlatılmıştır. Sekiz yıldır devam eden programda, bugüne kadar 26 projeye destek verilmiştir.”
İstanbul Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Kamil Adalet, Semahat Arsel’e “Fahri Doktora
Diploması”nı takdim ederek “akademik kıyafet” giydirdi. İstanbul Üniversitesi Rektör Vekili
Prof. Dr. Kamil Adalet, İÜ Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nezihe Kızılkaya Beji ile birlikte Semahat Arsel’e İstanbul Üniversitesi Rozeti”ni taktı ve plaket takdimi etti. Törende duygulu bir konuşma yapan Arsel, “Uzun yıllardır hemşirelik mesleğinin uluslararası standartlara kavuşması için zevkle, hevesle, inanarak verdiğim vakit ve emeğin sonucunu görmek benim için en büyük ödül” dedi. İstanbul Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Kamil Adalet ise, Türkiye’de hemşirelik mesleğinin gelişiminde maddi ve manevi katkılarını esirgemeyen Semahat Arsel’in Türk hemşireliğinin dünya literatüründe eşine rastlanmayan gönüllü öncüsü, koruyucusu ve destekçisi olduğunu vurguladı.
Semahat Arsel: “Geriye dönüp baktığımda hemşirelik mesleği ile ilgilenmemi Allah’ın bana verdiği bir görev, mesaj olarak görüyorum. Amerikan Kız Koleji’ni bitirdiğim yaz, bir taraftan üniversite imtihanlarına hazırlanıyor diğer taraftan ehliyet almaya uğraşıyordum. Bir gece korkunç bir sancıyla uyandım, nefes alamıyordum. Araştırmalar karaciğerimde bir rahatsızlık olduğunu gösterdi. Ameliyat olmalıydım. O yıllarda Türkiye’de ilaç, röntgen filmi, tıbbi malzemelerin çoğu dahil maalesef birçok şey bulunamıyordu. İlk ameliyatımı Londra’da oldum. Daha sonra yurt içinde ve yurt dışında bir sürü ameliyat daha geçirmem gerekti. Yoğun bakımlarda doktor ve hemşirelerle iç içe yaşamam bana başka bir dünyayı tanıttı. Hata kabul etmeyen, özveri, fedakârlık isteyen mesleklerdi bunlar. İyi eğitilmiş, becerikli bir hemşire ile deneyimsiz hemşirenin farkını kendi üstümde anlar olmuştum. Annemi kaybettikten sonra Vehbi Koç’un yol göstermesiyle hemşirelik mesleğini desteklemeye karar verdim. O tarihlerde yani 1974’te Türkiye’de hemşire okulları inanılmayacak kadar yetersizdi.
Eğitim kitapları ve malzemeleri yoktu. Dersler elden ele notlarla idare ediliyordu. Öğretmenler hemşire değil, başka mesleklerdendi. Biz ilk iş olarak hemşire liderlerinden oluşan bir komite kurduk. Komitenin ilk ricası eğitim kitaplarının temin edilmesiydi. İkisi Amerika’dan getirtilip, tercüme ettirilmek üzere 16 ders kitabı bastırıp, okullara dağıttık.
Sahada çalışan hemşirelerin ‘özel alanlarda’ bilgi ve becerilerini geliştirebilmeleri için ‘SANERC’ eğitim merkezini kurduk. Bugün itibariyle SANERC toplam 7800 sağlık çalışanına kurs vermiş bulunuyor” dedi. Arsel, ilerleyen dönemlerde Hemşirelik Yasası’nın güncellenmesinden bu mesleğin desteklenmesi için ulusal ve uluslararası toplantıların düzenlemesine kadar pek çok çabanın içinde gönülden ve isteyerek yer aldığını ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti: “Benim için önemli bir adım da, 1990’da Koç Üniversitesi’ne bağlı olarak hemşirelik okulu açmamızdı. Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu’yla ilgim ise katlanarak devam etti. Zevkle, hevesle, inanarak harcadığım vakit ve verdiğim emeğin sonucunu görmek benim için en büyük ödül” dedi.
İÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Kamil Adalet: “Semahat Arsel dünya literatüründe eşine rastlanmayan öncü bir örnektir. Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, Florence
Nightingale Hemşire Mektepleri ve Hastaneleri Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu’nun kurucusu olan Semahat Arsel, Türk hemşireliğinin profesyonel gelişimi için sürekli çaba sarf etmiş, maddi ve manevi yönden pek çok katkılarda
Bulunmuştur. Arsel’in hemşireliğe ilk katkıları, Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’nun kurulması sırasında gerçekleşmiştir. 1974 yılında Vehbi Koç Vakfı bünyesinde Hemşirelik Fonu’nun oluşturulması ile başlattığı çalışmalar sonucunda, bu fonu idare etmek üzere Sayın Arsel’in başkanlığında Sağlık Bakanlığı temsilcileri, hemşirelik yüksekokullarının müdürleri ve Türk Hemşireler Derneği temsilcilerinden oluşan Hemşirelik Komitesi kurulmuştur. Bu fon ve komite aracılığı ile birçok faaliyet gerçekleştirilmiştir.”
“2020 – Florence Nightingale’in Doğumunun 200. Yılı”nda, Türk hemşireliğinin gelişimine maddi ve manevi katkılarından dolayı İ.Ü. Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi’nce teklif edilip, İstanbul Üniversitesi Senatosu’nca kabul edilen Semahat Hanım’ın fahri doktora sürecini bu vesile ile kaleme almak mutlu bir vazifeydi benim için. Covid-19’dan azade sağlıklı günler, aramızdan ayrılanlara Allah’tan rahmet diler, tüm sağlık çalışanlarımıza saygılarımı iletirim.
https://www.guncelkadin.com.tr/2020/06/01/covid–19–surecinde–hemsirelik–turkhemsireliginin–gelisiminde–semahat–arsel–faktoru/
Konferans çevirmenliğinin ve hemşireliğin ülkemizdeki kuruluşunu, gelişimini, dünyadaki yerini bu araştırma inceleme yazım ile irdelemiş, bilim ve iş dünyasının el ele neler başarabildiklerini de belgelerle bir araya getirmiş olmaktan mutluyum.
Bu makalemde önemli bir detaya daha değinmek isterim: Prof. Dr. Ömer Celal Sarç’ın eşi
Cenan Hamdi Sarç, toplumda en çok “Kaplumağa Terbiyecisi” tablosu ile akıllara yer eden, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu Osman Hamdi’nin kızı Nazlı Hamdi hanımefendinin (eşi diplomat Esat Cemal Paker Bey) kızıdır.
“Cenan Paker’in çocukluğu Avrupa kentlerinde geçiyor. Öğrenimini Paris’te yapıyor.
Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat, sosyoloji, İngiliz ve Amerikan edebiyatı okuyor. Sonra Türkiye’ye dönüyor. Neden? Türkiye çok güzel de ondan. Türkiye’de Atatürk var. Atatürk’ün çevresinde umutla çalışan, geleceğe güvenle bakan insanlar var. Sorbonne’lu kız, bu havayı yaşamak istiyor; Türkiye’ye dönünce günler güzel geçiyor gerçekten. Derken Park Otel’de bir çay, eski sefirelerden Müfide Ferit Tek, masada genç bir adamla karşılıyor Cenan Paker’i.
Öğrenimini Almanya’da yapan bir bilim adamı. İstanbul’da İktisat Fakültesi’nin kurucusu.
Çay masası nikâh masasına dönüşüyor çok geçmeden.” Başkent Günleri, Müşerref
Hekimoğlu, “Türk resminde Batı kültürü – Mektuplardaki Osman Hamdi”. Taha Toros Arşivi
Öğretmenler Günü de bu vesile ile kutlu olsun. Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yurt dışı ve yurt içinde bana öğretmenlik yapmış tüm öğretmenlerimin ruhu şad olsun.