- Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti
Ekonomik ye Sosyal Etüdler Konferans Heyeti ya da kısaca Konferans Heyeti ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarını açık bir formda inceleyip, aydınlığa kavuşturup bu çalışmalardan halkı haberdar etmek amacıyla 1961 senesinde Nejat Eczacıbaşı’nın başkanlığında kurulmuştur. Demek uluslararası konferanslar, seminerler, açık oturumlar düzenleyerek, bilimsel araştırmalar yapar, bu etkinliklerin ilgili çevrelere ve kamuoyuna çeşitli yayınlarıyla duyurur. Bu derneğin bir başka amacı da “yönetenlerle” yani iktidar çevreleri ve hükümetle “yönetilenler” yani halk ve akademisyenler arasında bir iletişim köprüsü oluşturmaktır. Heyet 22.06.1996 tarihinden itibaren “kamu yararına çalışan dernek” sıfatını taşımaya hak kazanmıştır. (15)
Konferans Heyeti’nin finansmanı o yıllarda Mobil S.A., Eczacıbaşı Holding A.Ş. gibi özel sektördeki bazı şirketler, Ford Vakfı gibi bazı vakıflar, Devlet Kalkınma Bankası, Ankara Ticaret Odası gibi bazı kamu kuruluşları aracılığıyla karışlanmaktadır. Bu anlamda, derneğin en büyük finansal destekçileri arasında Ford Vakfı yer almaktadır.
1.a) İlk Türk Profesyonel Simültane Çevirmen Ekibinin Kuruluşu (19)
60’lı yıllarda Türkiye’nin bütün dünya ile olan ilişkileri yoğunlaşmış; İstanbul, Ankara ve İzmir gibi başlıca iş ve kültür merkezlerinde uluslararası konferanslar, seminerler ve her çeşit tartışmalar ve toplantılar birbirini izler hale gelmiştir.
Bu toplantılarda Türkçe ile yabancı diller arasında, çeviri yapabilecek elemanlara duyulan ihtiyacı göz önüne alan Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti, Ford Vakfı’nın mali yardımıyla, 1964 yılında İsviçre’ de ehliyetli bir simültane çeviri kuruluşu olan ve “Population Control” konulu konferansta Ford Vakfı’yla çalışan Simultat-Inc şirketiyle iş birliği yaparak ilk Türk simültane çevirmen ekibini yetiştirmiştir.
Böylece 1964 yılında, Ford Vakfı’nın mali yardımı ve Simultat-Inc şirketinin organizasyonuyla Cenevre’de, seçilecek Türk çevirmen adayları için özel bir konferans çevirmenliği kursu düzenlenmesine karar verilir. 1964 yılının baharında yaz aylarında, Cenevre’de düzenlenecek kurslara katılacak adayları belirlemek için Gloria Wagner ve Norayı Altınyan, Ford Vakfı aracılığıyla yabancı dilde eğitim veren okullardan bulunan adaylarla görüşmeye başlarlar. (20) Adayları seçerken oldukça titiz davranırlar. Görüşmeler pek çok etaptan oluşur. Öncelikle seçilecek adayların belli bir kültüre sahip olması, kendi anadili olsun, yabancı dili olsun her iki dile de hakim olması ve sözcük dağarcığının geniş olması, zihinsel anlamda çabuk tepki veren, dünyaya ve çeşitli kültürlere ve uygarlıklara açık biri olması gibi nitelikler ararlar. Yapılan görüşmeler, önce sözlü mülakattan sonra da sözcük dağarcığının ve dil bilgisinin ölçüldüğü çeşitli etaplardan oluşur. Bu konuda oldukça seçici davranan Gloria Wagner ve Norayır Altınyan en sonunda beş aday belirlerler. Bunlar, o sıralarda kolejden yeni mezun olan Okşan Atasoy, “Population Control” konferansında Norayır Altınyan’a katılan Ayşegül Çilli, Suna Bozkır, Dilek Basmacı, Selda**, Erkin Kordan da koordinatör olarak seçilir. Böylece 1964 yılı yazında, seçilen ekip Cenevre’ye gider. Kursları bizzat kendi çabasıyla düzenleyen Gloria Wagner aynı zamanda bu ilk ekibin öğretimi işini de üstüne alır.
Seçilen bu beş aday aşağı yukarı Norayır Altınyan’la aynı öğretimi alırlar. Bir ay süren ve oldukça yüklü bir öğretim programı izlenir. Kurslar, her yıl Birleşmiş Milletlere ve NATO gibi önemli uluslararası kuruluşlara profesyonel mütercim yetiştiren Cenevre Mütercim
Tercümanlık Yüksek Okulu’nda düzenlenir. Bu okuldan birkaç profesör ve Gloria Wagner Türk adayların öğretimi işini üstlenirler. Simültane çevirmen adayları, yine Gloria Wagner sayesinde Birleşmiş Milletlerde ve NATO’da düzenlenen konferanslara katılma ve profesyonel çevirmenler arasındaki yardımlaşmayı, dayanışmayı, uyumu ve profesyonelliklerini izleme olanağı bulurlar. Gloria Wagner ve onunla birlikte kurslara katılan profesörler, adaylara anında çevirinin tekniklerini ve inceliklerini, not tutmasını, bir metni ya da konuşmayı hafızada uzun süre tutma tekniklerini ve farklı dil yapıları olan dilleri birbirine yakınlaştırma tekniklerini yani “pharapharaser” tekniğini öğretiler. Çok yoğun geçen bir ay sonunda, artık eğitimli birer simültane çevirmen olan beş aday Türkiye’ye dönerler. Gelir gelmez de Konferans Heyeti’nin düzenlediği bütün konferanslara profesyonel konferans çevirmenleri olarak katılırlar. İlk başlarda her konferans bu yeni çevirmenler için bir tür staj olur. Fakat ne yazık ki bugün bu beş kişiden sadece Okşan Atasoy ve Suna Bozkır mesleklerini yapmaya devam etmektedirler. Selda* birkaç denemeden soma bu işin kendisine uygun olmadığına karar verir ve bırakır; Ayşegül Çilli çok az bir süre çalışır sonra evlenir ve Amerika’ya yerleşir, Dilek Basmacı yetenekli bir çevirmen olmasına karşın bankacılık sektörüne geçer ve Sınai Kalkınma Bankası’nda Genel Müdürlük görevini kabul eder.2l Seçilen adaylardan bazıları kısa bir süre soma mesleği bıraksa da, çevirmenlerin performansından memnun kalan ve böyle bir çabanın devamının gelmesi gerektiğine inanan ve Türkiye’de açıkça duyulan bir ihtiyacı karşılamak ve bu suretle ülkemiz için çok yeni bu alanda öncülük ederek topluma faydalı bir hizmette bulunmak isteyen Konferans Heyeti konferans çevirmenliğine daha fazla yatırım yapma kararı alır. (22)
O dönemde yani 60’lı yılların başında, tercüme kabinleri sadece Tarabya Oteli’nin “C” katındaki konferans salonunda bulunmaktadır. Tabi ki bu kabinler yeterli değildir ve Konferans Heyeti kendi ekibinin çalışacağı ve öğrendiklerini uygulama imkânı bulacağı kabinlere gerek duyulduğunun farkındadır. Bu amaçla, 1966 senesinde Konferans Heyeti Ford Vakfı’nın mali yardımıyla, telli ve telsiz dinleme cihazları edinir. Simültane tercüme kabinlerin kurulması için gerekli teknik aletleri ve aksamı ithal eder. Bu tesisatın kurulması için bir teknik ekiple anlaşılır. Bu kabin tesisatı Konferans Heyeti’nin Harbiye Adlı Han’daki bürosuna kurulur 23 Konferans olduğundan teknisyenler kabinleri söküp konferansın olacağı yere götürür sonra tekrar sökülüp büroya yerlerine götürülürlerdi. Bir süre sonra Heyet kabinleri başka kuruluşlara da kiralamaya başlar.
1965 senesinde, Heyet çevirmen adaylarını ilk ekipte olduğu gibi Cenevre’ye göndermek yerine İstanbul’da eğitme kararı alır. Bu amaçla Hilton Oteli Kulubü’nün bürosu kiralanır. Bu büro Harbiye’deki Adlı Han’a çok yakındır. Yeni çevirmen adaylarını seçmek için gazetelere ilan verilir, Robert Koleji öğretmenlerine ve Nejat Eczacıbaşı ve dönemin İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay gibi önemli iş ve siyaset adamlarına haber bırakılır. Adaylarda aranan nitelikler mükemmel dil bilgisi, yüksek bir kültür seviyesi ve konferans çevirmenliğine yatkınlıktır yani zihinsel esneklik, yetenek, doğru ve düzgün konuşma özelliği vb. niteliklerdir.
Her zaman olduğu gibi Gloria Wagner ve Norayır Altınyan adaylarla tek tek görüşürler. Görüşmelere katılan hemen hemen bütün adaylar ya halen üniversitede okumaktadırlar ya da yeni mezundurlar. Aralarında büyükelçi görevlilerinin çocukları, daha önce bir şekilde yurtdışında bulunmuş ve orada eğitim görmüş ve ikinci bir iş isteyen kişiler de bulunmaktadır. Adaylar Türkçe’den başka İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinden en az birini çok iyi bilen kimseler arasından seçilir. Ayrıca bu iş gerekli niteliklere sahip olup olmadıkları seçimin ölçütlerini belirler.
Konferans Heyeti’ni simültane çevirmen ekibinde çalışacak adaylar bir ay süreli yoğun bir kurs programına katılırlar. Kurslar, heyetin bürosunda verilir ve Gloria Wagner ve Norayır Altınyan tarafından yoğun bir eğitime tabi tutulurlar (24) Yoğun bir eğitime tabi tutulan yeni çevirmenler ilk fırsatta uluslararası konferans ve seminerlere katılarak bir tür staj görürler.
Ayrıca yıl boyunca her hafta heyetin çeviri cihazlarından ve öteki yardımcı araçlardan yararlanarak pratiklerini geliştirmeye devam ederler.
Çalışmalar sırasında, çevirmenlerin sözcük bilgilerini genişletilmesi başlıca hedeftir.
Çevirmenler, görev aldıkları konferans ve seminerin konusuyla ilgili metinleri ele alarak teknik terimlerin öteki dillerdeki karşılıklarını araştırırlar, tespit ederler ve çeviri sırasında uyumu sağlamak amacıyla hangi karşılıkları kullanacakları konusunda aralarında mutabakata varırlar.(25) Böylece simültane çevirmen adayları oldukça titiz ve yoğun bir öğretim döneminden geçerler. Aslında Konferans Heyeti bünyesinde gerçekleştirilen bu çalışmalar bir anlamda Türkiye’nin ilk terminoloji çalışmalarıdır. Konferans Heyeti çevirmenlerinin belli terimlere belli karşılıklar kullanması ve terimlerin anlaşılmasının kolaylaştırılması amacıyla bu karşılıkların yaygınlaştırılması konusunda çok titiz davranır ve çevirmenlerine de bu bilinci aşılar .
Heyetin kurs programı sadece konferans çevirmenliği öğretimini kapsamaktadır. Bu kursların süresi her yıl değişir kimi zaman iki ay kimi zaman da sadece bir ay sürer. İzlenen öğretim yöntemi “on the job training” olarak adlandırılan öğrencilere bu mesleği, kuramsal olarak değil, asıl iş ortamında uygulayarak doğrudan iş deneyimiyle öğretme tekniğidir. Çevirmen adayları bu derslerde not tutma, okunan metni hafızada tutma ve daha sonra bu varış diline çevirme tekniklerini bu işin profesyonellerinden öğrenirler. Boş zamanlarında, Heyetin kendi bürosunda kurduğu kabinlerde çalışarak, öğrendiklerini uygulama olanağı bulurlar. Oldukça yoğun ve tempolu geçen bu birkaç aylık kurs süresi sonunda adayla çeşitli sınavlarda geçirilirler ve başarılı olanlara “profesyonel konferans çevirmeni” sertifikası verilir. Daha sonra hocalarıyla birlikte bir tür staj olarak konferanslara katılırlar. Bu staj döneminde de pek çok konuda sözcük dağarcıklarını ve bilgilerini geliştirdikleri gibi meslekleri konusunda da tecrübe kazanırlar. Bütün bu aşamalardan geçen adaylar arasından, hocaların da onayıyla bu mesleği başarabileceğine inanılan ve konferans çevirmeni olarak yoluna devam etmek isteyenler heyetin profesyonel kadrosuna dahil olurlar ve konferanslara gitmeye başlarlar. Konferans Heyeti, bu tür kursları 1964 senesinden 1980-81 senesine kadar düzenler. Her yıl yaklaşık bir düzine aday, heyetin profesyonel çevirmenleri ve Gloria Wagner tarafından profesyonel konferans çevirmeni olarak eğitilirler. Fakat, konferans çevirmenliği oldukça güç bir meslek olduğundan büyük bir çaba ve çalışma gerektirdiğinden ve o dönemde tek başına kişinin geçimini sağlayacak kadar para kazandırmadığından dolayı pek çok aday daha en başında mesleği bırakır.
1964 senesinden 70’li yılların başına kadar heyeti tek başına Türkiye’nin konferans çevirmeni açığını karşılamaya çalışır. Bir mütercim-tercümanlık okulu gibi adayları seçer, onları eğitir ve profesyonel anlamda mesleğe atılmalarında öncülük yapar: Okşan Atasoy, Norayır Altınyan, Nur Ottoman, Gülseren Albatros, Suna Bozkır … oluşturduğu profesyonel çevirmen ekibi mesleklerinin önünü açabilmek ve ülkelerine bu alanda yardımcı olabilmek için canla başla çalışırlar. Heyet, Türkiye’ de o dönemde açıkça duyulan bir ihtiyacı karşılayarak ülke için çok yeni olan bu alanda öncülük eder. (26)
5.1960 ve 1970 Yılları Arasında Piyasanın Durumu
Konferans çevirmenliği için 60’lı yıllar zor senelerdir. Her türlü teknik donanım ve tesisattan yoksun bir şeklide çalışırlar. Eldeki birkaç kabin ve teknik tesisat yeterli gelmez. O yıllarda simültane çevirinin yapılabildiği kabin sayısı tüm ülkede bir elin parmaklarını geçmez. Teknik tesisatın standartları dünya normlarına uymak bir yana sorunsuz bir şeklide çalışılmasına olanak vermeyecek kadar kötüdür. Teknisyenler, henüz konferans çevirmenliği mesleğine çok yabancı oldukları için, çevirmenlerin isteklerini ve ihtiyaçlarını anlayamaz ve onlara yardımcı olmazlar. Örneğin konferanslar sırasında, ses ayarını bir türlü ayarlayamazlar kısmaları gereken yerde açarlar ya da sesin açılması gerekirken çevirmenler daha da kısıldığına şahit olurlar. Hatta, bazen cihazlar o kadar cızırtı yaparlar ki çevirmenler en sonunda kulaklıklarını çıkarmak zorunda kalırlar.
Kabinler ise o yıllarda en kötü dönemlerindedirler. Genelde o kadar dar olurlar ki, değil iki, bir çevirmen dahi zor girer. Boyutları uygun olsa, bu sefer de teknik tesisatları ya da konferans salonundaki pozisyonları çevirmenlere güç anlar yaşatır. Hemen hemen bütün kabinler o dönemde küçük ve havasızdırlar. Oysa, konferans çevirmenliği yüksek bir konsantrasyon, fiziksel ve ruhsal dayanıklılık ve son derece yoğun zihinsel çaba gerektiren bir meslektir ve çevirmenlerin çalıştıkları ortamlar son derece rahat, geniş, havadar ve teknik donanım da kusursuz olmalıdır. Ancak bu şekilde çevirmenden iyi bir performans göstermesi istenebilir. Diğer bir önemli nokta da çevirmenin kabine asla tek başına girmemesi gerektiğidir, muhakkak yanında bir meslektaşı olmalıdır, bu, nöbet değişimi yapmak ve bir aksilik olduğunda çevirmenin bunu salondakilere hissettirmeden görevi arkadaşına devretmesi için gereklidir.
Son derece zor şartlar altında geçen bu yıllarda, çevirmenlere bu güçlükleri aşmalarında çeşitli kuruluşlar ve değerli iş adamları ve politikacılar yardımcı olur. Bunlar arasında, Konferans Heyeti’nin aracılığıyla Türkiye’de konferans çevirmenliği mesleğinin doğması ve gelişmesi için maddi ve manevi her tür yardımda bulunan Ford Vakfı, çevirmenleri yetiştirip profesyonel hayatta da yanlarında yer alan ve bugün mesleğin ilklerinden sayılan bütün çevirmenlerin “bizim yuvamız” tabir ettikleri Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti sayılabilir. Bu kuruluşların yanı sıra, dönemin sayılı iş adamlarından Nejat Eczacıbaşı, Vehbi Koç ve Büyükelçi Nuri Eren, dönemin İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay ve değerli gazeteci yazar Burhan Felek bu mesleğin ilerlemesinde çok değerli katkıları olan isimleri ilk anda akla kişilerdir. Bu kişiler, uluslararası konferansların başarıya ulaşmasında anında çevirinin önemini kavramışlar, çevirinin profesyonelce yapılması gerektiğine inanmış ve bunun için emek sarf etmişlerdir. (27) Ayrıca İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Enstitüsü’nde bu meslek adına ilk adımları atan ve daha sonra Konferans Heyeti’nin ilk genel sekreteri görevinde bulunan Nezih Neyzi ve onun ardından genel sekreterlik görevini alan ve 90’lı yıllara kadar bu görevi sürdüren Sadun Katipoğlu bu mesleğin gelişimi için önemli katkılarda bulunurlar öyle ki bu mesleğin ilk yıllarını bir simültane çevirmen kadar belki ondan daha iyi bilirler. Bütün bu kişi ve kurumlar, o yıllarda, Türkiye için çok yeni bir meslek olan konferans çevirmenliği mesleğinin başarıya ulaşmasında büyük rol oynarlar.
(28) Notlar:
1) Türkiye’de konferans çevirmenliği mesleğine öncülük eden “Konferans Heyeti” ilk genel sekreteri Sn. Nezih Neyzi’yle yapılan görüşme. Bu Enstitü İstanbul Üniversitesi’ndeki şimdiki İşletme Fakültesini kuran enstitüdür. Ford Vakfı o yıllarda pek çok kuruluşa yardım eder, bugün Türkiye’de hiçbir faaliyeti yok. Şu anda Beyoğlu’nda Sevk ve İdarecilik Eğitim Vakfı olarak bir bağlantısı var ama bu vakıf uzun süredir faaliyette değildir, sadece ismen varlığını sürdürmektedir.
- Bu tür çeviride, konuşmacı konuşurken not alan çevirmen, konuşmacının ara verdiği bir anda not aldıklarını varış dilinde aktarır.
- Sadece bir ya da iki kişiye yönelik bu çeviride, çevirmen çeviriye ihtiyaç duyan kişilerin yanına oturur ve konuşulanları alçak sesle yanında oturanlara aktarır.
- Türkiye’nin ilk simültane çevirmenlerinden ve söz konusu öğretim programına katılanlardan Okşan Atasoy Hanım’la yapılan görüşme. 2. Ve 3. No lu kasetler.
- Okşan Atasoy Hanım üçüncü kişinin ismini hatırlayamadı, bu konuda yazılı belgelere de ulaşılamadığı için üçüncü kişinin ismini veremiyoruz. Bildiğimiz tek şey bu kişinin programa katılıp bitirdiği ama hiç bu alanda çalışmadığı.
- Taha Parla, Türkiye’de Anayasalar, İletişim Yayınları, 1995, İstanbul, s.29.
- Türkiye’de konferans çevirmenliğinin gelişmesini sağlayan Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti’nin tanıtım kataloğu, 1973, s.16.
- Konferans Heyeti’nin 1960’li yıllardan 1990’lı yıllara kadar genel sekreterliğini yapan Sayın Sadun Katipoğlu’yla yapılan görüşme.
- İlk profesyonel Türk simültane çevirmen sıfatını taşıyan Sayın Norayır Altınyan’la yapılan görüşme. Kendisi kendinden önce bu işi amatörce yapan olup olmadığını sorduğumda hemen Berrin Hanım’ın ismini verdi.
- Konferans Heyeti ilk genel sekreteri ve İşletme Enstitüsü’nde anında çeviri yapan Nezih
Neyzi’yle yapılan görüşme. Kaset noA
- O yıllarda Nüfus Planlanması yeni yeni konuşulmaya başlanmıştı ama gelişmiş ülkeler bu konunun önemini çok iyi kavramışlar ve bu konuda büyük bir kampanya başlatmışlardı. Böylesi önemli bir konferansın Türkiye’de düzenlenecek olması Türkiye’nin tanıtımı açısından çok önemliydi.
- Türkiye’nin ilk profesyonel konferans çevirmeni Bay Norayır Altınyan’la yapılan görüşme,
16.04.1996 Tercüme Konseyi.
- Aynı mesajı bugün PEVA’nın genel müdürlüğünü yapan Sn. Nezih Neyzi de doğrulamıştır.
- Kaset no.3, 22.04.1996 : Türkiye’nin ilk simültane çevirmen ekibinde yer alan ve bütün konferans çevirmenliği tarihine bire bir tanık olan Sayın Okşan Atasoy ‘la yapılan görüşme.
- Belkıs Çorakçı’yla yapılan görüşme
- Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti, Simültane Tercüme Servisi Hizmetinizde, başlıklı tanıtım broşürü, “Tarihçe” bölümü, s.2, 1973.
- Kaset no.2, 22.04.1996, Sayın Okşan Atasoy’la yapılan görüşme.
- Norayır Altınyan’la yapılan görüşme.
- Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti Simültane Tercüme Servisi Hizmetinizde başlıklı tanıtım broşürü.
- Belkıs Dişbudak, Tane Tane simültane, s.70.
- Norayır Altınyan’la yapılan görüşme.
- Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti Simültane Tercüme Servisi Hizmetinizde, başlıklı tanıtım broşürü, “Çevirmenler Nasıl Yetiştirilir” başlıklı bölüm, s. 7, 1973.
- Tanıtım Broşür “Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti Simültane Tercüme Servisi”, s.5, 1973.
- 1968 yılında mesleğe başlayan ve o yıllarda Konferans Heyeti’nde simültane çeviri servisi koordinatörü olarak çalışan Sn. Belkıs Dişbudak’la yapılan görüşme, Kaset no. 1, 27.03.1996.
- Türkiye’nin ilk konferans çevirmenlerinden bugün Tercüme Konseyi’nin başında bulunan Sn. Okşan Atasoy’la yapılan söyleşi, Kaset no.2, 22.04.1996.
* Nejat Ferit Eczacıbaşı (1913-1995/kimyacı, iş adamı, İstanbul’ da kurduğu küçük bir laboratuvardan büyük bir holding yarattı. 1969 yılında bütün şirketlerini Eczacıbaşı Holding A.Ş. bünyesinde topladı. Bugün şirketini oğlu Bülent Eczacıbaşı yönetmektedir ve Türkiye’nin önde gelen aileleri arasında yer almaktadırlar. Nejat Eczacıbaşı Türk Eğitim Vakfı’nın ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın da kurucularındandır. ** Okşan Hanım ne yazık ki bu son adayın soyadını hatırlayamadı.