Ben mutlu bir çocuktum diyor Suna. Babam, annem erkek kardeşlerim huzurlu bir aileye sahiptik. Hepimiz eğitimli ve meslek sahibi olarak güzel standartlara sahiptik. Arkadaşlarım bir iki evlenmeye başlamışlardı.
Çoğu zaten görüştükleri insanlarla evlendi. Erkek arkadaşım olmamıştı hiç. Annemin yakın arkadaşının oğluyla bir araya getirdiler bizi.
Görücü usulü tanıştık ve evlenmeye karar verdik. İstediğim her şey oluyordu. Nişanlım Ali belediyede mimardı.
Hiç şikâyet etmiyordum ama sürekli aile evini özlüyordum. Öğretmen meslektaşlarım da artık anlatıyordum bu durumu.
Kızımız oldu alıp annemin evine gittim. Ali beni kovalıyordu, vazgeçmeden. Ama ondan beklediğim içten sıcaklığı bulamıyordum.
Evde yaşıyordum ama aile düzeni kuramadık hiç bir zaman. Yemekleri annemin evinde yiyorduk. Ali de çoğu zaman oraya geliyordu. İkinci kızımız oldu.
Aile evi ve kurmaya çalıştığım ev arasında gidip geliyordum. Sevgi yoksunuydum; istemekten yorulmuştum, ben de artık hırçın davranıyordum.
Eşim de fedakâr erkek görüntüsündeydi. Aslında yaptığı kötü bir tavır yoktu diyebilirim. Ama yaptığı bir şey de yoktu.
Eşim sonunda belediyeden ayrıldı, arkadaşlarıyla ortak bir mimarlık ofisi kurdu. İyice kabullenmiştim bu kopuk evliliği. Ben öğretmen ve anneydim. Eşim de baba ve mimar .
Çocuklarım büyümüş 4 kişilik kopuk bir aileydik. Kızlarımın küçüğü 9 yaşındaydı. Ben mimarlık ofisine hiç gitmiyordum. Eşim de neden annenin yanındasın genelde demiyordu. Zaman içinde eşimin mimarlık ofisi gelişim gösteremedi ve kapandı. O konu kapandı ama çevremden farklı imalar geliyordu.
Ofis kapandı gitti sen hiç gitmedin Suna deniyordu. Eşimin oradaki sekreterle görüştüğü imaları oluyordu. Ciddiye almamıştım hiç Ali de de dikkat çeken bir durum yoktu. Ali ofisin kapanması sonrası kurumda iş aramaya başlamıştı gene, ama bir sonuç yoktu.
Artık eve hacizler geliyordu. Ödenmesi gerekli borçlar vardı. Sonunda Ali Karadeniz ‘ e gidiyorum dedi. Aslında ben de gitmek istemiştim. Ali; ev arkadaşım olacak; ailece kalabileceğimiz bir ortam yaratmaya gücüm yok dediği için İstanbul _ Samsun arası gidip geliyordum. Kurum mimarlığı yapıyorum gene çocuklarımıza bakmak zorundayız diyordu.
Ve hiç yapmadığım bir şey yaptım. Devletten öylesine bilgilerine baktım eşimin. Eşimin adına kayıtlı bir oğlu olduğunu gördüm. Yanlışlık diye düşündüm ama olası görünmüyordu. Ali ‘nin Samsun dan dönmesini bekledim ve çok kötü tartıştık. Evet, benim bir oğlum var sekreterimden dedi.
Hem de 5 yaşına gelmişti çocuk benim ruhum duymadan. Beni ilgiye sevgiye muhtaç şekilde ailemin eviyle kendi evinin arasında gel _git yapmak zorunda bırakan eşim sekreteriyle yıllarca görüşüp çocuk yapmıştı ve Samsun ‘da yaşıyorlardı.
Hemen Boşanma davası açmak istedim. Ailem durdurdu beni ama istedikleri olacak ayrılırsan Suna olan olmul sakin ol dediler. Öfkemi kusuyordum Ali’ ye; benden nefret ettiğini görüyordum artık. Kopuktuk ama ben ona hep sadıktım, hep çok güvenmiştim. Sekreteri de haberdar olduğumu duyduğundan beri bana Ali ‘nin peşini bırak, biz çok mutluyuz diye mesajlar atıyordu. Ali’ yi durduran tek şey iki kızımıza olan sevgisiydi. Ben de artık mutlu olmalarına izin vermek istemiyordum boşanarak. Yıllarca salak yerine konuştum. Eşim tanıdığım bir kadınla yıllarca hissettirmeden aldatmış, onu da alıp Samsun ‘da mutlu mutlu yaşıyormuş. Böyle bir 5 yıl daha geçti.
Eşimin gayrı meşru ilişkisinden olan kızı 10 yaşına gelmişti. Arada sağlık sorunlarım olmuş, rahim ameliyatı geçirmiştim. Kızlarım bu durumu, babalarının gayrı meşru ilişkisini benden çok gurur meselesi yapmıştı. Onların da etkisiyle boşanıyoruz Ali ‘den dedim ve haklarımı öğrendim. Benim ve kızlarımın gururunun karşılığı olarak o gayrımeşru çocuk sebebiyle tazminat talebiyle boşanma davası açtık. Mutlu ve benden uzakta ol, kızlarınla arana girmem. 20 yıllık evlilik 4 yıllık boşanma davası kadın lehine tazminatla sonuçlandı.