Şu an Nisan ayı itibariyle geldiğimiz noktada, üçüncü dalgayı yaşadığımız bir dönemdeyiz.
Elbette yazılarımda ve kişisel gelişim çalışmalarımda değindiğim gibi, bir çok şey bizlerin içinde.
İçimizde ne varsa onun yüzeye çıkışını yaşamaktayız. Aslında dünya için de bu böyle; uzun yıllardır yaşanan neyse, onun daha görünür hale gelmesi ve güçlenmesini görmekteyiz bir yandan da. Kuantum alanından ifade edersek ne düşünüyorsak, içimizden ne geçiyorsa bizler de; O oluyoruz.
Hani ne yiyorsak O’yuz diyoruz ya bir yandan da. Bu da öyle bir şey işte; düşüncelerimizin bizi oluşturması. Evet, ne düşünüyorsak O’yuz. Tıpkı birini düşündüğümüzde o kişinin bizi araması gibi. “Telepati gibi bir şey yaşadım” deriz ya zaman zaman. İşte öyle bir şey. Bir şey düşünürüz ve karşımıza çıkar. Bir şeyi düşünmezsek o bizim dünyamızda olmaz.
O yüzden hayal etmek, bir şeyi hayatımıza çekmenin, bizler için var etmenin önemli bir adımıdır.
Özellikle de bu günlerde belirsizlik, hayatımızın neredeyse her alanında yaşadığımız bir durum. Ani gelişen olaylar; ortam dar iken bir anda genişlemeler; bizim için hiç olmayacağını sandığmızı mucizelere tanık olmalar.
Evet şu anda yaşadığımız bir gün içerisinde bir çok boyutta, bir çok enerji aynı anda hareket ediyor. Kötü dediğimiz, negatif diye adlandırdığımız olaylar derine doğru ilerlerlen, bir yandan da Aydınlık ve onun ışığı gittikçe daha güçleniyor. İkisi aynı anda var olabiliyor. Ve bizler hangisine meyledersek, ya da içimizden ne geliyorsa o tarafa doğru yaklaşıyoruz. Gün geçtikçe; Aydınlık ve karanlık gittikçe derinleşiyor.
Evet hepsi aynı günün içerisinde olabiliyor. Hayat tıpkı yaşadığmıız birinci, ikinci, üçüncü dalga diye ilerlerken; bizler de kendi içerimizde, derinimizde bir yerlerde dalgalanıyoruz.
Bir haber izliyoruz ve endişeleniyoruz; bir haber alıyoruz ve kaygılanıyoruz. Belki ekonomi haberleri ya da bir markette alışveriş yaparken karşılaştığımız eşimiz dostumuzla, günlük konuşmalar çoğunlukla aynı. Fiyatların artması, Covid’li pandemili günler!
Nereye dönsek bir ah, nereye baksak bir feryat yükseliyor diyebilir miyiz?
Evet, bunlar kolaylıkla gözlemlediğimiz, her günün gerçekleri haline gelmeye başladı.
Ve gittikçe de daha da artmakta.
İşte bu noktada bizler;
– Şu an en önemli olan konu olan akıl sağlığımızı nasıl koruyacağız?
– Kendi korunaklı alanlarımızı nasıl oluşturacağız?
– Kendimizi nasıl sevebileceğiz?
– Böylesine karmaşık bir dünyada nasıl yaşayacağız?
Evet, temel konularımız çoğunlukla bunlar.
Çünkü artık üçüncü dalga ile birlikte hepimiz sıkılmayı, darlanmayı haklı olarak yaşıyoruz.
Hele de işyerlerimiz varsa ve Cumartesi Pazarları kapalıysa! Ve evde kalıyorsak elbette…
İşte bu noktada içsel değerlerimize en çok sarılmamız gereken bir dönemdeyiz.
Burada dikkat etmemiz gereken noktalar;
Hayatın günlük akışı her ne olursa olsun, birinci olarak umudu kaybetmemek.
İkinci en önemli şey; durumumuzu kabul etmek. Kabul ederek başlamak hayata.
Evet, kimse bir gül bahçesi vaad etmemişti bize. Ama biz yine de bu sınav yeri diyebileceğimiz dünyaya geldik.
Özellikle de şu anda, farklı bir tür savaş moduna girmiş gibiyiz. Elbette, farklı bir durumdayız;ve gitgide artan belirsizlik insanların sinir sistemlerini bozmakta.
Kabulümüzü ve bizden öncekilerin ne kadar zorluklarla yaşadığını hatırlamak.
Mesela bu yazıyı yazmadan önce evde Online okula giden kızıma, Çanakkale savaşlarında; kuru üzüm hoşafıyla yarı aç yarı tok; hayatı pahasına savaşan dedelerimizden, ninelerimizden bahsettim.
Bizler şu anda öyle bir durumda değiliz, yediğimiz önümüzde içtiğimiz ardımızda; son derece konforlu hayatlar yaşıyoruz çoğunluğumuz. Yine de tüm dünya olarak, halimizden memnun olmama durumu içerisindeyiz.
Haklıyız çünkü Covid ve pandemi ile birlikte, konfor alanlarımızdan çoktan çıktık. O eski dünya artık yok. Sadece maske değil, her anlamda nefes almanın, hareket etmenin zor olduğu bir dünya içerisine yuvarlanıyoruz.
Ve elbette bunların sonucunda her gün biraz daha moral anlamında aşağılara çekilebiliyoruz.
İşte bu noktalarda yukarıda bahsettiğim noktalara eğilmek; kabul duygumuzu geliştirmek çok önemli.
Ve kabul duygumuzla birlikte kendimize odaklanmamız büyük önem taşıyor.
Ben yeni normal hayatımızın başından bu yana, seminerlerimde bu tür konulara yer verdim şimdiye kadar. Madem ki evdeyiz, madem ki çıkamıyoruz ve sosyalleşemiyoruz eskisi gibi…
O halde kendimizle, ailemizle ve yeni hayatlarımızla başa çıkabilmek adına; şimdiye kadar yapmak istediklerimize odaklanmanın tam vakti diyebilirim.
Belki şimdiye kadar hep ertelediğiniz resim yapmanın tam zamanı. Belki hep başlamak istediğiniz hat sanatıyla ilgileneceksiniz. Kimileriniz zaten okula gidiyor ya da işleriyle çok meşgul. Ama belki de şimdi; “Nasıl daha düzgün beslenebilirim?” konusuna vakit ayırmanın tam zamanı.
Ya da geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımın, çok istediği siteyi açması gibi. Abimin Amerika’dan gelip, bu dönemde annemle vakit geçirmesi gibi. Ya da kızımın resimlerine yoğunlaşması. Komşumun, o güzelim örgülerini ortaya sererek bana göstermesi ve yeniden satmayı hayal etmesi…
Dışarıda yaşanan ve sonu bitmek bilmez gibi görünen pandemi yerine, güçlü bir şekilde kendimize yeni hobiler yaratmalı; ya da var olanları ortaya çıkarmanın tam zamanı diye düşünüyorum.
Çünkü ayakta durabilmek adına, en başta kendimize çok iyi bakmamız gereken bir döneme giriyoruz.
Ve yazımı“Bu da geçer Yahu” diyerek bitiriyorum*
*Bu öyküyü gelecek hafta farklı bir yorumla anlatacağım.