Yazma yolculuğumu sizlerle paylaşmaya başladığından bugün tam bir yıl geçmiş. Satırlarımı okuyanlarınız bilir; bu satırlarda çoğunlukla fark etmediğin, farkında olmadığın, gördüğün ama çok kez görmezden geldiğin yasamın içinden konuları seçip anlatmaya çalıştım duygu ve düşüncelerimi. Bu satırlarda anlattım sana insana dair çekişmeleri ve ayrımcılığın çeşitli biçimlerini. İnsana dair hikâyeler anlat anlat bitmedi ve maalesef ayrımcılık da hayatımızdan bir türlü gitmedi. Biliyorum şimdilerde ailelerin ve çocukların kaygılı bir telaşı ve heyecanla süren şahane okul hazırlıkları var. Artık çoktan bitirilen tatiller, son alışverişler, seçilmiş veya karar verilmiş okullar, okul için hazırlanmış küçük büyük bütçeler, yer değiştirmeler ve daha neler neler. Evet kimileri bu tatlı telaşı ve heyecanı yaşarken, sence kimileri şu sıralarda ne yaşıyor başlayacak yeni okul dönemi için?
Gün geçmiyor ki; okul dönemi yaklaştığında, medyada okullara kabul edilmeyen yeti farkı olan ya da senin değiminle engelli çocukların bir ayrımcılık haberi çıkmasın. Çıkan ayrımcılık haberleri üzerine kabul edilmeyen çocuğun ailesinin gözyaşlarına ve itirazlarına tanık olmayalım. Sen de bu haberler üzerine belki ahlamıyorsun, vahlanıyorsun sonra bir gün bu haberlerin kahramanı sen oluyorsun. Tüm bu dövünmeler, yine de yeti farkı olan bir çocuğun eğitimden ve eğitim hakkından dışlanmasının önüne geçemiyor ne yazık ki. Başlayacak yeni okul döneminde kaç çocuğun ayrımcılığa uğradığını henüz bilmiyoruz ve hiçbir zaman da formal olarak bilemeyeceğiz. Ta ki televizyonlara ve sosyal medyaya yansıyana dek. Tabii ki bu yansıyan sesler de oldukça kısıtlı sesler. Oysa bu coğrafyada her yıl sayısını bilmediğimiz bir oranda, sayısız yeti farkı olan çocuk ailesiyle beraber ayrımcılığa uğruyor ve sesleri duyulmuyor
Bu ayrımcılıklar çeşitli şekillerde karşısına çıkıyor yeti farkı sahibi ailelerin çocuklarına. Okul idarecilerinin çocuğu okula kabul etmemesi, sen bir idareci misin? Rehberlik Araştırma Merkezinin (RAM) aldığı kaynaştırma eğitimi alabilir kararına karşın hala otizm, down sendromlu kör ve sağır çocukların çocuğun hasta olması gerekçesi bahane gösterilerek, okula kabul edilmemesi, Bir okulun yetkilisi olarak, Sen bu sözleri ailelere diyenlerden misin? Çocukların kendileri için yapılmış, yalnızca engelli okuluna yönlendirilmesi ve sorunlu olarak tanımlanması, sen tüm sorunlarını çözenlerden misin? Diğer çocukların psikolojisini bozacağının düşünülmesi en çok karşılaşılan ve aileleri, çocukları tarif edilmez şekilde yaralayan söylemlerden bazıları. Peki, tüm çocukların mevcuttaki psikolojisi çok mu iyi ki, karşılaşacağı bir engelli çocuk bu sağlam psikolojiyi alt üst edecek? Bir de en çok duyduğumuz veliler senin çocuğunu kabul etmiyor; onları karşıma alamam seçkin bir okul olarak. Evet, bu seçkin velileri seçkin okulunda karşına almaya gücün yetmiyor ama engelli bir çocuğun kocaman bir hayatını geleceğini ayaklar altına almaya gücün yetiyor yani. En azından uzaktan böyle anlaşılıyor seçkin okulun seçkin yetkilisi.
Yeti farkına sahip çocukların ailelerine kimse bir yol göstermiyor. Kendi başlarına ve çaresiz bırakılıyorlar bu koca güruh içinde. Rehberlik Araştırma Merkez’lerinin yeteri kadar işlevsel olduğunu söylemek mümkün değil doğrusu. Ailelere bir gelecek projeksiyonu çizemiyor bu kurum. Milli eğitim müdürlükleri çocukları okula kabul etmeyen idarecileri genellikle korumaya alıyor. Söylendiği gibi kabul edilmeyen çocuklar, okuldan okula yuvarlanarak sürükleniyor da sürükleniyor. Bu sırada yalnızca fiziksel bir sürüklenmeden söz etmiyorum tabii. Duyguları da çocukla birlikte defalarca ve defalarca sürükleniyor. Bedeni gibi kalbi de üşüyor da üşüyor. Tekrarlanan kalp kırıklıkları ve manevi çöküntüler yaşıyor çocuk ailesiyle. Bu ret etmeler esnasında, her hangi bir yetkili çocuğu kabul etmeyen okula sen bunu nasıl yaparsın diyemiyor. Çünkü hepsi aynı kafa. Seçkin okulların, seçkin velilerin seçkin çocukları sürerken sefa, yeti farkı olan çocuklar ve aileleri için eğitim alabilme hakkı oluyor koskocaman bir cefa.
Okulların açılmasına çok kısa bir zaman kalmasına rağmen, hala çocuğunun hangi okula kaydolacağını bilmeyen veliler vardı bir iki hafta önce biliyor musun? Oysa sen kendin ve senin değerli çocuğun için belirsizliği sevmezsin değil mi? Peki hayatının çok büyük bir kısmı belirsizlik içinde devam eden aileleri ve çocukları düşünüyor musun ara ara? Çocuğu ve ailesini oyalamak isteyen seçkin okullar var ya, sürekli bugün git yarın gel diyorlar bilinmezlik ortasındaki yalnız bırakılmış anne ve babalara. Biz kabul ederiz de okula, çocuğunuz için uygun servis yok diyerek gelmemeye ikna ediyorlar aileleri yalanlarla. Çocuğun tesadüfen kaydolduğu okullarda ise çoğu zaman sınıfın üst katlarda olduğunu söyleyerek, yine ret etme yolunu seçiyorlar hiçbir yaratıcı çözüm aramadan. Maalesef tüm bu süreçlerde aileler haklarını da bilmiyor tam anlamıyla. Kimi ailelerin çocuğu okula kabul edilmeyince, idarecilere yalvardığına bile tanık olmak mümkün oluyor ne acı ki.
Çok doğal olarak, yeti farkına sahip bir çocuğun ailesi çocuğunun evine yakın bir okula kaydettirmeyi isteyebilir. Çocuğunun yaşıtlarıyla bir arada eğitim almasını talep edebilir ve ayrıştırılmış ortamları tercih etmeyebilir. Çocuğunun arkadaşları alacağı eğitimin erişilebilir bir şekilde sağlanmasını isteyebilir. Fakat tüm bu süreçler bu aileler için o kadar sancılı ki bilemezsiniz. Okul başlamadan daha aylarca önce, aileler kayıt ettirmeyi düşündüğü okula gider ve çocuğunun özel gereksinimlerini okul idaresiyle konuşmaya çaba gösterir. Tabii karşılarında bu çabayı gösterebilecekleri bir muhatap bulabilirlerse. Okula gidip gelmelerin sayısını öngöremiyorum. Çocuk okul idaresi tarafından kabul edilmiyorsa, aileler okul idaresine ikna çabalarına girişiyor. Mucizevi bir şekilde okul idaresi çocuğu kabul ettiyse, bu kez de yeni bir aşama başlıyor çocuk için. Çocuğu sınıfına kabul edecek bir gönüllü sınıf öğretmeni aranmaya başlanıyor. İlgili öğretmen ile görüşülüyor ve gönüllü olması gerektiğinin altı çiziliyor kalın kalın harflerle. Öğretmen vicdanlıysa ki bu meselenin vicdanla filan ilgisi yok, bu bir hak meselesi, çocuk okula kaydolabiliyor. Eğer aile duygusal olarak yeteri kadar güçlü değilse, idare kesinlikle yeti farkı olan çocuğu okula kabul etmiyorsa, yeni bir okul arama süreci sıfırdan aynı şekilde başlayabiliyor yeni senaryoda. Yaşanan kalp kırıklıkları, duygu patlamaları ve uğranılan ayrımcılık yeniden ve yeninin yaşanıyor. Tıpkı tekrar eden bozuk bir plak gibi.
Eğer ana sınıfına veya ilkokula başlayacak bir çocuğunuz varsa, sözünü ettiğim süreçler çok acılı ve sancılı yaşanıyor. Sıradan bir çocuk için bu kayıt aşaması çok heyecan verici ve keyifliyken, yeti farkına sahip çocuklar ve aileleri için son derece kaygılı ve stres dolu günler haline geliyor. Çocuk yaşamının en başından itibaren dışlanmayı ve ötekisi olmayı tadıyor. Yeti farkına sahip çocukların ailelerinin; çoğunlukla eğitimde fırsat eşitliği, eğitim hakkı, eğitimde kaynaştırma ve kapsayıcılık gibi kavramları bilmemeleri de hak arayışında kendilerine bir yol haritası çizmelerinin önüne geçiyor. Daha önce de belirttiğim üzere, aileler tüm bu süreçlerde çaresiz ve yalnız bırakılıyorlar. Konuyla ilgilenen kimi STK’lar olsa bile bu mücadele için oldukça yetersiz kaldığını görüyoruz her geçen gün. Ailelerin profesyonel destek verebilecek kurumların çoğaltılması ve ailelerin destek alacağı kişisel danışmanların sürece dahil edilmesi çok ama çok önemli gibi duruyor. Okul idaresi ve ailenin karşı karşıya gelmemesi için RAM gibi önemli kurumların başrol oynaması gerekliliği açıkça görülüyor. Okul idaresi ve aile arasında doğru bir iletişim kurulması, çocuğun ihtiyaçlarının saptanması, bu sancılı süreci aileler ve çocuk için gerçekten çok kolaylaştıracaktır. Çoğu zaman kayıt esnasında okulun öznesi olan çocuk, aileler ve okul idarecilerinin tartışmaları esnasında yeti farkı olan bir birey olarak nesne haline getiriliyor. Özellikleri ve farklılıkları ne olursa olsun, her çocuğun kendi yaş grubuyla eğitim alma hakkı vardır bunu unutma.
Aslında kaynaştırma ve kapsayıcı eğitime dair yönetmelik ve kanunlara bakıldığında, herkesin eğitim alma hakkına sahip olduğu, eğitimde fırsat eşitliğinin benimsenmiş olduğu, özel ihtiyaçlara sahip olan bireyler için uygun eğitim ortamlarının sağlanması gerektiği çeşitli hukuk manzumelerinde vurgulanmıştır. Peki, kâğıt üzerinde çok parlak görünen kanun ve yönetmeliklerin uygulanamamasındaki aksaklıklar, neden nereden ve kimden kaynaklanıyor? Neden uygulanamıyor gerçek hayatta bu düzenlemeler? Şunu hiç aklından çıkarma, yeti farkı olan çocukların eğitim hakkı, okul idaresinin, sınıf öğretmenlerinin ya da diğer seçkin çocukların seçkin velilerinin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli bir meseledir. Çocuğun eğitim alma hakkı, her zaman ve her zaman koşulsuz ve âmâsız olarak kişilerin bireysel tercihlerinin önünde tutulmalıdır. Yeti farkı olan çocuğun kapsayıcı bir eğitim alabilmesinde tüm bu bileşenlerle işbirliği yapılması, eğitimin gücünü çok belirgin bir şekilde arttırır. Tüm bileşenlerin bu süreçte aktif olarak yer alması süreci kuvvetlendirir.
Bir çocuğu okula kabul etmekle ve kayıt yapmakla tüm iş bitmiyor. Belki de henüz başlıyordur. Yeti farkı olan çocuğun potansiyeline açığa çıkarabileceği eğitim ortamları sunulması çok kıymetli bu sürecin tamamlanmasında. Evrensel tasarım ilkelerine uygun okulların planlanması geleceğe umutla bakan aileler ve kendini ötekileştirilmemiş ve değerli hisseden çocukların varlığına imza atan önemli çalışmalardır. Yeti farkına sahip Çocuklara diğer arkadaşlarıyla beraber, aynı ortamlarda hem akademik, hem de sosyal-kültürel faaliyetlerini birlikte yapacakları şartlar hazırlanması, birbirine yabancı bırakılmış bu iki çocuk grubuna olumlu başlangıçları ve tanışmaları getirir. Bu arada küçük bir hatırlatma olsun; kapsayıcı eğitim bağlamında, yeti farkı olan bir çocuğu okula kaydetmeyen kıymetli yönetici, kaydı tamamlanmış çocuğu sınıfına almayan sevgili öğretmen, sınıfında engelli çocuk görmek istemeyen seçkin veliler, Anayasa’ya göre suç işliyorsunuz haberiniz olsun. Çünkü eğitim, hem bir hak hem de ödev olarak tanımlanmaktadır. Tabii çocuklarının ödevini bile kendisi yapan seçkin velilerimize haktan söz edebilmem için henüz çok yolun var Sevda diyenleri duyar gibiyim. Haklısın. Ne diyeyim?
Sevgimle, sevdamla.