İnsanın Yaşı ilerledikçe, yaşam deneyimleri arttıkça, kendini daha samimi ve içten bir çevreyle kuşatma ihtiyacı duyar. Bu yaşam yolculuğunda, hayat enerjini yok eden ya da içini boşaltan insandan çok, yolculuğunu unutulmaz kılacak az ama gerçek dostlara ihtiyacın olduğunu sen de hissetmiyor musun zaman zaman? Hayat enerjini yok eden bu insan kimi zaman çok yakın bir arkadaşın, kimi zaman kan bağın olan bir akraban, bazen aile bireylerinden biri ve bazen de dolaylı olarak ilişki içinde bulunmak zorunda kaldığın bir insan olabilir. İşte yaşın ilerledikçe hayatındaki olumsuz insandan arınmayı ve iyi enerjiler toplamayı arzu edersin. Güzel enerji alamadığın insandan yavaş yavaş uzaklaşmaya başlarsın. Sana iyi gelmeyecek herhangi bir insan için, kıymetli zamanını neden harcamak, emek vermek, sana bahşedilen bu kısacık hayat için aslında bir yandan zaman kaybı gibi gelebilir. Hiç düşündün mü? Etrafındaki bir insan sana nasıl bir değer katıyor ve sen ona neler veriyorsun?
Çevrendeki insanın sana bir değer katıp katmadığının cevabı hayır ise, onunla bağlarını ve ilişkilerini artık gözden geçirme zamanın gelmiş demektir. Belki de artık bu bağları koparmalı ve bu ilişkiye son vermelisin. Sözünü ettiğim değer maddi bir değer katma meselesi değil tahmin edersin. Bu koparma hali seni yaşadığın tatsız deneyimler sonrası yeni bağlar kurmaktan alı koymasın elbet. Sadece hayatı kollarından yakalamanın bir başka yolunu bulman gerektiğini fark etmen için çiziyorum altını. Mesela bazı insanlar vardır; gittiği yerlere kendindeki o muhteşem enerjiyi de götürür. Hatta bazen o enerji götürdüğü ortama o kadar fazladır ve oradakiler o kadar hak etmiyordur ki, bir zaman sonra o kişi de artık enerjisini paylaşmamaya başlar. Şimdi kendi yaşam deneyimlerini de düşünerek etrafındaki kimi ve neyi kastediyorum bulmaya çalış. Biliyorum senin için zor bir yarış. Ama hem kendinle hem de etrafındaki bu tatsız insanla barış. Yeni bir yol çiz kendine, hayata yeniden kendi bildiğin gibi karış.
Kıskançlık, bir insanı yakan kavuran kahreden bir duygudur. Kıskananı içten içe hırpalayan ve onu kendi kavgasıyla baş başa bırakan çok tehlikeli bir ruh halidir. Peki bu içindeki kavga dışarıya taşmaya başlarsa ne olur? Hele bu duygudan etrafında çokça varsa, özellikle en yakınlarından hissediyorsan bu duyguyu, hemen uzaklaş oradan. Bu uzaklaşma biçimi özellikle aile bireylerinin olduğu ortamlarda fiziksel bir uzaklaşma şeklinde mümkün olmasa bile, duygusal olarak kendini bu ortamdan filtre etmen kesinlikle ruh sağlığın için son derece önemli. Duygu mesafeni belirle ve kendini olabildiğince durumdan sterilize etmeye çaba göster derim.
Kıskançlık kıskacında sonsuza kadar kalmak hem kıskanan kişi ve hem de senin için ruhsal açıdan çok yorucu ve sağlıksızdır. Kıskanç bir arkadaş, kendi güveni ya da güvenliği için çok fazla şey söyler, fakat sana dair başarılarda sürekli olumsuz bir şeyler söyleyip, başarını çaktırmadan gölgelemeye çalışıyorsa, o zaman bu bir sorun oluşturur ilişki dinamiğinde. Şunu bil ki, gerçek bir arkadaş, seni hayal kurduklarının peşinden gitmeye teşvik edendir. Sen hedefine ulaştığında, seninle gurur duyandır gerçek bir arkadaş.
Bir insanı en çok yoran duygulardan biri de sürekli bir olumsuzluk haline sahip olan insan tipidir. Ne yazık ki, etrafında bu olumsuz insan tipolojisi bakımından da oldukça zenginsin. Bildiğin gibi, Olumsuzluk duygusu bulaşıcıdır ve etrafında olumsuz insanın bol olması, bir zaman sonra senin de bu olumsuzluk yumağına eklenmeni ve bir çıkmazın içinde düşmeni sağlar. Gerçekçi ve kötümserlik arasındaki farkı bilen kişilerle arkadaşlık kurman, hayatında alacağın en iyi kararlardan biri bence. Kimi insanın sahip olduğu dağınık durumdan kurtulabilmek için seni seçtiğini biliyor musun. Bu arkadaşlar, çok iyi bir kalbe sahip olabilir ama sen sürekli onların dağınıklıklarını toplama enerjisini kendinde bulamaya bilirsin. Belki de bu defalık senin sorumluluğunda değildir ne dersin? İçinde olmayı beklemediğin, anlatılanı duymayı istemediğin her türlü sulu dedikodunun kendini uzak tutmalısın aynı zamanda.
Uzak durman gereken, zamanla hayatından teker teker ve yavaş yavaş atman gereken insan tipolojileri de var tabii. Hepsini bu satırlarda hatırlayıp özetlememe imkân yok. Ama aklıma gelen bir ikisini sana aktarayım kendi deneyimlerimden yola çıkarak. Hani bilirsin ya, bazı insanlar vardır. Bunlar çok yakın bir arkadaş, akrabalar veya aile bireyleri ya da ailenin kendisi olabilir. Bir gün çok acı bir şekilde fark edersin ki, tüm ilişkiyi hep sen sürdürmek için çaba göstermişsin. Sen yazmayı, aramayı, sormayı bıraktığın anda bu gerçek en çıplak haliyle çarpar yüzüne soğuk haliyle. Fark edersin ki, kurulmamış bir ilişkiyi sürdürmek için verdiğin tüm emeğin ve enerjin aslında bir hiçmiş. Hiçbir değer taşımıyormuş harcadıkların için. Durumu kavradığında, önce acı verir, sonra da yavaş yavaş kabullenirsin bu sessiz yokluğu. Zaten hiçbir zaman var olmayan bu insanı hayatının tozlu rafına bir yere koyarsın ve bırakırsın kendi değersiz dünyasına.
Hayatın doğası insanın yaşam deneyimlerini birbiriyle paylaşma, birbirinden bir şeyler öğrenme ve öğrendiklerini yeri zamanı geldikçe aktarma üzerine inşa edilmiştir. Eğer etrafındakilerden artık hiçbir şey öğrenmiyorsan ve sen de artık öğretemiyorsan, tüm algılarını sana kapatmışsa, bir an önce bu kısır döngüden çıkmanın vakti gelmiş demektir. Yaşam dediğimiz şey, öğrenmenin hiçbir zaman bitmediği bir okuldur. Fakat her zaman bu okula kaydolmak istemeyen ya da kaydolsa bile sana öğretmek istemeyen bir insan varsa çevrende, artık onu da hayatından çıkarmayı gelecek planlarına almalısın. Almalısın ki, sen de yeni planlar yapabilesin. Öğrenmeme hali seni azaltır, çökertir, seni, benliğini yok eder azar azar. Çok geç kalmadan, bu tür insanı da hayatından çıkar.
Hayatından uzaklaştırman gereken insan tiplerinden biri de çok kolayca başkaları hakkında seninle konuşabilen, onlar yokken atıp tutan, zamanında kendisiyle mahrem bir şekilde paylaşılan özel bir bilgiyi sana anlatarak ifşa eden insan tipidir. Kendisiyle paylaşılan özel sırları sana anlatan bir insan, unutma ki senin paylaştığın özel bilgileri de başkalarıyla çekinmeden gönül rahatlığıyla paylaşır. Aman dikkat. Maalesef çoğunlukla bu insan sana çok yakın, evine gelen, seninle yiyip içen, senin kıyafetlerini giyen yani sana saçın kadar yakın olandır. Fırsatını bulduğunda nasıl sana başkası hakkındaki mahremleri anlatıyorsa, sana dair mahremi de bir başkasına anlatmaktan geri durmaz. Bunu bir alışkanlık haline getiren bu insan, kötü haberlerden, mutsuzluktan ve huzursuzluktan beslenen patolojik bir insan tipidir. Umarım ki sen şanslı birisindir de senin hakkında konuşulmasına izin vermeyen yürekten ve sadık arkadaşların vardır. Gerçek bir arkadaş, senin yokluğunda senin hakkında, sana dair kendisiyle konuşulmasına izin vermeyen, buna cesaret bile ettirmeyendir bunu bil. Tabii kendisi de yukarıda tanımladığım bu kategoride değilse? Artık onu ayırmayı sana bırakıyorum. Bir kez daha ve ısrarla tekrar etmek istiyorum lütfen bu kimselerden uzak dur uzak. At gitsin hayatından ve bir daha da gelmesin.
Hiçbir şekilde tartışma zemini bulamadığın insanı da hayatından çıkarmanı öneririm. Yalnızca kendisi söyleyip, kendisi dinleyen, başka düşüncelere alan bırakmayan, kendi fikirlerini zorla dayatan bu insandan da düşünmeden vazgeçmelisin bence. Söyledikleri arasında bir tutarlılık olmadığını kendisi de göre göre sana dayatma konusunda ısrar ediyorsa, tüm yeni bakış açılarına kapalıysa, bir tek kendi doğrusu varsa ve başka görüşlere karşı önyargılıysa, bırak gitsin kendi kapalı dünyasına ve oradan hiç çıkmasın.
Saatlerce sana kendi dertlerini anlatan, sıra sana geldiğinde ise seni dinlemeyen insanla da artık yollarını ayırmalısın. Bu insan öylesine bencildir ki burnunun ucunu göremez. Bir tek kendisi vardır ve bir de onun hiç bitmez sorunları ve şikayetleri vardır. Sıra hiçbir zaman sana gelmez. Bir yolunu bulup, konuyu kendine getirir. Bir mucize olur da sıra sana gelirse, yana yana kendi dertlerini anlatan derin arkadaşından alabileceğin en derin tepki şu olur; herkesin başına geliyor sen tek değilsin yorumudur. Çok sofistike bir bakış değil mi? Bence bu insanı da sil gitsin hiçbir şey kaybetmezsin.
Kimi insanlar vardır hayatında. Sürekli senden alır alır ve hiçbir şey vermez sana. Bu insan çoğunlukla gücünü mutsuzluklardan alır. Sana hiçbir şey vermeme halini de kurnazca beklentisiz bir sevgiyle açıklayarak, işin içinden çıkar. Eğer birilerine sen çok değer veriyorsan, değer görmeyi de hak ediyorsun demektir. Senin hassasiyetlerine bile ve isteye değer vermiyorsa bu insan, sanki bu değerlerin yokmuş gibi davranıyorsa, kov gitsin bu insanı da hayatından ve sonsuza dek katılmasın hayatına.
Kendi yapamadığı için senin başarını küçümseyen insanla da mesafeli olmalısın. Çoğu kez dürüstlük adı altında kıskançlığını kusar bu insan. Esasında asıl derdi kendi acizliğidir unutma.
Kendisi hayal kuramayana senin hayallerin de büyük gelir. Hayallerini dinlemeyen, kendisi hayal kuramayan, senin hayallerini küçümseyen insandan da uzaklaşmalısın kanımca. Hayal kurmadan yaşamak, kurumuş bir toprak gibi kalmak anlamına gelir. Hayallerdir bizi sımsıkı bağlayan bu hayata. Hayalin susmuşsa kalbin durmuş demektir. Kimsenin kalbini durdurmasına izin vermemen dileklerimle, sevgimle, sevdamla.