Geçtiğimiz günlerde kadın girişimciler Derneğinin (KAGİDER) organize ettiği bir online söyleşiye izleyici olarak katıldım. Söyleşi Furtune Turkey dergisinin 50 Başarılı kadın girişimcisinden 5 kıymetli kadının girişimcilik öykülerini paylaştıkları ve deneyimlerini anlattıkları bir çerçevedeydi. Açılışta yıllardır erkek egemen bir iş dünyasında yer alan ve çok deneyimli bir iş kadını şöyle dedi. Lütfen egolarınızdan vazgeçin, onlardan soyunun. Size de çok iyi gelecek ve rahatlayacaksınız paylaştığınızda. Yalnızca rahatlamak için de değil, sorumlulukları dağıtmak ve her şeyi omuzlarınıza yüklenmemek içinde çok önemlidir egonuzdan kurtulmak. Bu haftaki satırlarıma bu açılış konuşması kaynaklık ediyor. Hem genel bir çerçeve çizmek hem de ego kavramına dair seninle birlikte bir yolculuk yapabilmek için sorgulamaya ve düşünmeye çaba göstereceğim.
Yaşadığımız dönemin en tehlikeli ve en etkili hastalıklarından biri aşırı ego değil midir sence. Şöyle bir düşün; Etrafında ne çok egoist insan var. Ailende, işyerinde, arkadaş çevrende pek çok egoist insanla birlikte yaşıyorsun ya da yaşamak zorunda kalıyorsun. Peki sen sana göre egoist biri misin? Bu sorunun cevabını hemen veremeyebilirsin. Çünkü egoist insanlar çoğunlukla kendilerinin aşırı egosu olduğunu fark etmezler. Bu özelliklerinin sıradan birer özellik olduğunu hissederler. Hatta öyle bir hal alır ki bir zaman sonra bu egosu yüksek insanlar kendilerini tüm dünyanın hâkimi sanırlar.
Ego denilen kavram aslında belli bir ölçüde olduğunda kurtarıcı, abartıldığında ise bencilliğin en tepe noktasında kendine sarsılmaz bir taht kurar. O tahtta oturan Egoist kişilerse, yaşamları boyunca hep kendi çıkarlarını düşünür. Etrafındaki diğer insanların bu çıkarlarına uygun şekilde davranmalarını bekler ve bunu onlara dayatır. Kişisel konforları ve doyumları için, çoğunlukla her şeyi mubah görürler kendine. Genel olarak merhamet duygusundan uzak, vicdani meselelerde ise çok zayıftırlar. Yüksek bir egoya sahip olmak, ego sahibini hayatı boyunca o kadar yorar ki, omuzlarında oluşturdukları gereksiz yükler ve acılarla bu yaşamdan çekip giderler. Egoistler, kimseye güvenmezler ve Herkesin kendisine kötülük yapacakları sanrısıyla yaşarlar. Fakat yine de güvenmediği, kötülük yapacağına inandığı insanların ona itaat etmesini bekler. Tüm yaşam deneyimlerini her zaman kendilerini merkeze koyarak şekillendirirler. Dış dünyayı kendilerine düşman gibi görürler.
Esasında ego bir yanıyla kaybedişlerin habercisidir. Bu kaybediş öyle bir kaybediş halidir ki, Bireysel, toplumsal ve yaşamsal olarak büyük bir kaybediştir. Aşırı bir egoya sahip olmak, Kibirli olma haliyle eşdeğer sayılabilir. Ego, sahiplerini hedeflerinden uzaklaştıran çok sinsi bir duygudur. İçten, derinden sahibini kavura kavura bitiren bir duygu halidir. Egoistler, yaşamlarını devam ettirebilmek için egolarını somut bir amaca dönüştürürler. Bir zaman sonra, egodan amaca dönüşen olgular, egoistlerin ruhlarını ve onlara bedenlerini parçalar; esir alır; işgal eder; ele geçirir ve onun her zerresini yönetmeye başlar. Ego sahipleri, sürekli ama sürekli emrederler. Özellikle işyerlerinde alt ve üstler arasındaki ilişkilerde yoğunlukla kullanılan Güçlü enstrümanlardan biridir ego. Ego, diğer tüm insanları bir zaman sonra egoist olandan uzaklaştırır. Egoist insanlar yalnızca kendilerini dinlerler. Başkalarının söylediklerini önemsemezler ve asla dediğini yapmazlar. Çünkü, her şeyin en iyisini o biliyordur. Kendi bildiklerini okurlar ve çoğunlukla da yanlış yaparlar. Başkalarının tecrübelerinden faydalanmamanın yanı sıra, onlara hep biraz yüksekten bakarlar. Bu da onları yok eden ve çok âşık oldukları başarılarını ellerinden alan bir durumdur bilmezler.
Ego, sahibine mantıksız davranışlar sergiletir. Egosu yüksek kişiler, her zaman haklı çıkmak ister. Gerçek bir iletişim kurma çabasından çok, haklı ve galip çıkmayı hedefler. Ego sahibi insanlar, kendilerini sağlıksız, hırçın bir rekabetin ve iletişimin içinde bulurlar çoğu kez. Aşırı hırs ve rekabet, egosu yüksek kişilerin yaşamını alt üst eder, bitirir. Hiçbir zaman doymak bilmezler ve her geçen zaman daha da aç gözlü olurlar Hayata dair. Dünyanın tümünü yutma arzusu duyarlar. Etrafında parmaklıklar inşa ederek, sevdiklerini yavaş yavaş kendinden uzaklaştırır egoistler.
Yıllar önce Müşteri ilişkilerinde görev yaparken, tüm ekibimizin hafta sonu iki gün birkaç üst yöneticinin eşlik edeceği bir değerlendirme çalışmasına katılacağı iletildi. Toplantı Sahada çalışanlar olarak, yöneticilerimizle alanda yaşadığımız Teknik sorunları, bürokratik zorlukları, müşterilerimizi hangi uygulama nedeniyle nasıl kaybettiğimiz gibi konuları değerlendireceğimiz ve çözüm bulmaya çalışacağımız bir atölye çalışmasıydı. Pek çok konu konuşulduktan sonra, ben de doğaçlama olarak tam o an aklıma gelen, önceden söylemeyi planlamadığım bir sorunu ve bu soruna karşı kısa ve uzun vadeli olası çözümleri paylaşmıştım yöneticimizle. Öncelikle sebebini anlayamadığım bir sessizlikten sonra, tamam Sevda yöneticimiz Ahmet Bey durumu anladı bu açıklamalar yeter dendi. Toplantı bitişinde işin rengini anladım. Oradaki temel mesele bu kadar önemli bir sorunu tespit edip, bu ölçüde parlak bir çözümüm varsa, neden daha önce ekip yöneticimize söylemediğim ve onu Ahmet Bey karşısında mahcup etmiş olmam imiş. Hiç unutmuyorum. Sözünü ettiğim çözümün asla uygulanamaz bir çözüm olduğunu söylemekten tutun da benden birkaç haftalık uzak durma ve konuşmama davranışı cabasıydı. Sonra ne mi oldu. Yöneticimiz Ahmet Bey’in fikri çok beğendiğini, fikri sistemde hemen uygulamaya koyduğunu duyduk ekipçe. Egosu yerle bir olan yöneticinin durumunu hayal bile edemiyorum ya sen?
Geçtiğimiz Nisan 2020’de bir üniversitenin misafiri olarak, başkaca misafirlerin de olduğu farkındalık söyleşisine konuşmacı olarak davet edilmiştim. Telefonda heyecanlı gençle tarihi, saati, kabaca konuşulmasını istediği konuları belirledik. Benden bir özgeçmişimi ve konuşacağım konuya dair bir iki cümlelik özet rica etti gönderdim. Birkaç gün sonra bana söyleşi programını attı ve beklemeye başladım günü. Söyleşiden bir gün önce akşam yemek saatinde bir telefon aldım. Telefondaki organizatör genç, çok çekingen bir şekilde; Sevda Hanım sizden çok özür dileyerek programdaki yerimi değiştirmek zorunda olduğunu haber Verdi. Genç eğile büküle içinde bulunduğu durumu anlatmaya çalıştı. Ben de üzülmemesini ve hangi sırada konuşacağımın benim için hiçbir önemi olmadığını söyledim. Konuşmacılardan bir ikisi hem konuşma sırasını beğenmemiş hem de konuşacağı kişilerin doğru eşleştirilmediğini söylemiş. Değiştirilmemesi durumunda söyleşiye katılmayacaklarını bildirmişler gence. Çocuğun mahcup sesi hala kulaklarımda. Sonra söyleşinin tamamen iptal edildiği haberini aldım. Bilemiyorum ki perde arkasında neler oldu. Sen biliyor musun
Aşırı Ego sorunu olanların, genelde özgüven sorunu da yaşadığını yazan kaynaklar var. Egoistler, sürekli ben ben ile başlayan cümleler kurarlar. Özellikle ikili arkadaşlık ilişkilerinde sıra bir türlü sana gelmiyorsa, kendini bu ilişkiler içinde ifade etme alanı bulamıyorsan, orada bir ego sorunu ihtimalinden şüphe edebilirsin. Her zaman bıkmadan usanmadan kendini anlatan, kendi yaşadıklarını paylaşan ve senden de beklediği şekilde onaylamanı dikte eden bir tavır varsa, burada da bir ego sorunu yaşanıyor anlamına gelebilir. Egoistler seni öylesine kuşatabilir ki, nasıl düşünmeni, nasıl hissetmeni, nasıl bir cevap vermen gerektiğini bile ustaca planlarlar ve sen de gerçekten söylediklerinin, hissettiklerinin senin olduğunu sanarsın uzun yıllar. Çok sıradan bir konuşmada bile yolunu bulup, konuyu mutlaka kendilerine getirirler. Maalesef toplumsal olarak egosu oldukça yüksek bir coğrafyanın insanlarıyız. Kadın erkek ilişkilerinde, eşler arasında da yüksek bir ego çatışması olduğuna tanık olmuşsundur. Eşler artık birbiriyle bir ekip değil, rakip şeklinde yarışıyorlar. Bireysel olarak hep önde olma çabası, aslolan ilişkilerini unutturur ve çoğunlukla da ayrılıklarla sonuçlanır. Özellikle eğitimli kesimde bu duruma rastlamak daha bir olası olmakla beraber, genel olarak da böyle olduğunu söylemek mümkündür.
Eğer magazine izleyen biriysen, ya da bir magazine programına denk geldiysen, kimi ünlü insanların nasıl üsten bakan bir tavırla gazeteci ve televizyoncularla konuştuğuna rastlamışsındır. Ünlünün Egosu hem ego sahibini yani kendini hem de etrafındaki herkesi kuşatan bir hal almıştır. Herkes bu durumu kanıksar ve doğal karşılar. Egosu yüksek olan, bunu toplumsal olarak onaylatan herkes, her şeyi yapma hakkını kendinde bulur. Bu hakkı toplum da onlara verir. Temel değerler, etik çizgiler ve ortalamada toplumun çok ciddi reaksiyon göstermesini beklediğin bazı durumlar, bu kendini kuşatmış ego altında ezilir gider. Örneğin her ikisini de ayrı ayrı çok sevdiğin sanatçıları neden kolay kolay aynı sahnede göremiyorsun bir düşün? Neden yapılan başarılı işleri alkışlamasını beklediğin arkadaşların seni alkışlamıyor? Sana dair bir gelişme olduğunda, sanki hiçbir şey olmamış gibi hissettirilmesini nasıl açıklıyorsun kendine bir düşün. İşte tüm bunlar egodur ve senin çevrendekiler de ego sahipleridir. Geçmiş yıllarda Katıldığım bir projede şöyle bir duruma tanık olmuştum. Katılımcılardan birine asistanı diyor ki; varsayalım ki Prof Ayşe Hanım hemen yandaki odada. Bir merhaba demek ister misin? Diye soruyor. İlgili kişi; hayır ben O’nun ayağına gitmem diyebiliyor. İlle de somut bir sorun yaşamaları filan da gerekmiyor. Olup bitenler aslında bilinen haliyle soğuk savaş halidir. Ego denilen durum tam da budur. Çok tehlikelidir ve yakıcıdır.
Egonu iyileştirmek önce sana çok iyi gelir; sonra da çevrendekileri iyileştirir. Ana başkalarının nasıl davranmasını arzu ediyorsan, onlara öyle davranmaya çalışman, egon için onarıcı bir yol olabilir inancındayım. Etrafındaki insanlarla çıkarlardan uzak ve geleceğe dönük, sıcak ilişkiler kurmaya en azından çaba göster; onların ihtiyaçlarını aklında tutmaya çalış ki kendilerini değerli hissetsinler. Sana yapılan somut eleştirileri onarıcı bir bilgi gibi Kabul edip, hepsini zihin kutunda sakla. Bir gün mutlaka kullanacağın an gelecektir. Herhangi bir konuda karşındakine zarar verdiğini, incittiğini hissedersen asla özür dilemekten çekinme. Bu seni küçültmez büyütür. Her zaman yeni iletişimlerin kurulabileceği ihtimaliyle açık bir kapı bırak. Başkalarını domine etmeden, kontrol etmeden, manipüle etmeden, yönetmekten vazgeç. İlle de Kendi doğrunun doğru olduğunu kanıtlamaya çalışmak yerine gerçeği anlamaya uğraş. Unutma Her zaman sahnede sen olamazsın ve olmamalısın da. Yarışmayı bırakıp, iş birliği yapmaya başla. Kişisel ego hedefini tüm grubun hedefi olarak değiştir. İnsanlara karşı kin tutup, sürekli seni nasıl incittiklerini ve kırdıklarını anlatıp kendini doldurma. Öç duygusu yerine uzlaşma için yollar araman egonu iyileştirir. Çok uzun zamandır, beni acıtanlara, üzenlere, incitenlere çokça dua ediyorum. Benden nefret ettiğinden haberdar olduğum kimselerle daha mesafeli olmayı seçtim ama onlardan asla nefret etmemeyi keşfettim. Egonu iyileştirmen için yazdığım her bir önerinin çok büyük bir Erdem gerektirdiğini biliyorum. Ama inanıyorum ki sen zaten o erdeme sahipsin. Sadece egonun büyüklüğü kadar diğer insani özelliklerinin de büyük olduğunun farkındalığını kazan. Açık bıraktığın kapı eğer bir gün kapanırsa, anahtarlarından birini kapının dışında bırak ki tekrar içeri girebilsin insanlar. Egonun yarasından uzaklaşman, kalbinin duasına yaklaşman dileklerimle.
Sevgimle, sevdamla.