Değerli Babalar, abiler, sevgililer, kocalar, evrendeki ve çevremdeki tüm erkek kardeşler, arkadaşlar, bugün size anlatacak kısa bir hikayem var. Lütfen bana kulak verin ki değişsin artık bu dünya sonsuza kadar. Yüreğim öyle büyük ki bedenim ona dar. Sığmıyor içime çığlıklarım, ruhumdan taşıyor azar azar. Sen de hikayemin peşinden gelir misin benimle? Çıkalım mı yeni bir yola alalım mı Cesur bir karar? Kız kardeşleriniz, anneleriniz, eşleriniz, sevgilileriniz ve hayatınıza eşlik edeninizdir kadın. Birlikte yan yana yürüyeceğiniz, omuz omuza mücadelelere katılacağınız ve hayatın her tonunu birlikte paylaşacağınız yol arkadaşınızdır O. Kimi zaman bir dost, kimi zaman yüreğinize gelen beklenmedik bir misafir sevincidir. Anlatacağım bu hikâye, biraz senin, biraz benim biraz hepimizin aslında tüm insanın hikayesidir.
Sevgili Erkek kardeşim, bir su damlası kadar duru ve temizdik. Birlikte Annemizin rahmine düştük miniciktik. Sonra yavaş yavaş büyüdük ve dünyaya katılmaya karar verdik. Sen sevinç ve umutla karşılandın. Peki ya ben? Kız kardeşin ayıp mıydım? Törenler yapıldı sana, şölenler düzenlendi varlığına. Yiğit bir ismi uygun gördüler şanına. Göz aydınlığına geldi komşu hala. Sormadı bile adımı anama. Sanki benim ismim önemsiz bir tantana.
Sayende Hediyeler geldi neyse ki sana ve bana. Soktular birimizi mavinin birimizi pembenin girdabına. Oysa, içimizde ne maviler vardı gidilmemiş okyanuslara ne pembeler vardı sığmayan hiçbir tanıma ve söylenmemiş şarkılara. Renklerimizi bile ayırdılar en başta. Haddimizi bildirdiler bu erken yaşta. Susturdular önce renklerimizi, sonra susturacakları gibi sesimizi ve nefesimizi. Tutturdular kendi oyuncaklarını ellerimize; kendi oyunlarını oynamamızı beklediler bakarak gözlerimize. Çok çiçek kopardılar rengarenk bahçemizden. Şimdi geriye dönüp baktığımda pek bir şey kalmamış senden, benden ve çocukluk benliğimizden.
Abim, senden mert, Cesur ve savaşçı bir adamcık, benden olmam istendi hep hanım hanımcık. Gülmek kötü değildi; ama ben bir kızdım kafidir azıcık, fazlası ise almazdı yakışık, sana ise ipotekleydi her zaman yaramazlık. Sokaklarda küfretmek her daim sana hastı. Olmazdı bir kıza uymazdı kesin yasaktı. Hiç sordun mu? Kimlerdi bu kuralları koyan ve bizleri öz kimliklerimizden soyan. Yoksa hiç merak etmedin mi meseleyi, sana hava hoş muydu abim tüm ayrıcalıklara doyan.
Erkek arkadaşım; biliyor muydun? Daha çocukluğumda Hep mesafeli durmam istendi senden uzak mı uzak. Ben erdemli bir kız olmalıydım, sen ise gösterildin hep bir tuzak. Çocuk kalbimle aklım karıştı, çoğu kez günler oldu bana azap. Ne ayrı kalmak istiyordum senden ne de olmanı istiyordum bana yasak. Peki sen, seni küçülten bu aşağılanmayı Kabul ediyor muydun Oluyor muydun kurallara tutsak? Kız kardeşinle bir caddede el ele yürürken, hissediyor muydun biraz onun gibi kaygılı ve biraz korkak? Hadi gel birlikte yok edelim aramıza zorla dikilen karanlık duvarları tek tek yıkarak. Yepyeni, Tazecik, tertemiz bir Sevgi inşa edelim artık hiç dokunulmayacak.
Sevgili babam; Tıpkı renklerimiz gibi mesleğimize de sen karar verdin. Ne bir fikir sordun ne de bir fikir verdin. Ben bir kadındım yoktu sorgulamaya haddim. Gözün aydın babacığım, Mutlu ol ki artık ben de bir öğretmenim veya hemşireyim tamamlandı mı artık düşlerin. Peki ben gerçekten kimdim, neydim?
Sevgililer, sevgili eşler; Biliyorum, Oynadığım oyundan, eteğimin boyundan, saçımın açığından koyusundan, vazgeçmemi istiyorsun huyumdan, suyumdan. Tüm bunlardan vazgeçmezsem çıkmış mı oluyorum rayımdan? Oysa beni ben yapan kimliklerim bahşedilmiş bana kadınlık soyumdan.
Sana sesleniyorum erkek arkadaşım, Bir kız kardeşin var ya artık çok ama çok yoruldu. Ona dair her şey, namus bile sana soruldu. Saçı uzun, aklı kısa dendi sebepsizce hep vuruldu. Kalbi çok kırıldı; ama sana hiçbir şey anlatamadı göz yaşlarını Içine akıttı birazcık duruldu. Her gün birazcık zayıfladı sesiz sesiz azaldı. Sormanı bekledi belki, günlerce ne oldu? Kim acıttı seni, kim kalbini kırdı? Ama biliyorum hiç sormadın korktun. Neden sorsaydın ki, cevabını bildiğin yürek yarasını ve yalnızlığını kız kardeşinin.
Ah! Keşke korkmasaydın. Bir kez olsun sorsaydın neler anlatırdı kim bilir sana. Belki Sarılırdı sana sımsıkı, küçücük kollarıyla ama kocaman. Dinlenirdi birazcık liman olarak hissettiği kollarda. Bağıra çağıra ağlardı kim bilir? Birlikte kocaman bir küfrederdiniz aynı adama. Paylaşırdın acısını, çekip alırdın ellerinden kalp sancısını. Gözlerinden akan deniz tuzlusu yaşlarında birlikte yüzerdiniz, belki birlikte tutardınız bir ağacın söğüdünü. Bunu bilemeyeceğiz hiçbir zaman sormadığın için kız kardeşinin öyküsünü.
11 Ekim Dünya kız çocukları gününe gecikmiş bir selam olsun dileklerimle.
Sevgimle, sevdamla