Annenin, babanın, bir dostunun, iş arkadaşının, eşinin, sevgilinin, kardeşinin; sana karşı her zaman çok sevgi dolu ve aşırı ilgili ya da yardımsever olması, sence aranızda her zaman çok sağlam bir ilişki olduğuna mı işaret eder? Biliyorum bugüne kadar bu soru üzerine pek düşünmedin ve pek kafa yormaya gerek duymadın. Ancak eğer bu aşırı ilginin bir zaman sonra seni yavaş yavaş boğmaya başladığını hissediyorsan, bir tuhaflık var demektir bu ilişkide. Belki de karşındaki kişi, bir insan bağımlısı ve senin bundan haberin yok. Belki de bilmeden sen de girmişsin bu bağımlılık çıkmazına. Şimdi bu bağımlı insan da nedir diye sorduğunu duyar gibiyim.
Bağımlılık sözünü çokça alkol, sigara, alışveriş veya yemek yeme olguları üzerinden duysan da insanlar arasındaki bağımlılık hali hiç de azımsanamayacak ölçüde yaygın biliyor musun? Aslında bu duruma literatürde bağımlı kişilik bozukluğu adı veriliyor ve bir hastalık olarak tanımlanıyor. Bir insan düşün ki, bir başkasının desteği ve yardımı olmadan hiçbir şey yapamıyor; üstelik de yapacak gücü, bilgisi ve becerisi olmasına rağmen. Bağımlı olduğu kişi dışında kendini yok sayıyor, mutsuz oluyor ve en önemlisi hayatını sürdüremiyor bu insan. Zaman zaman bağımlılığın gücüyle, kendilerine ve bağımlı olduğu kişiye zarar verme hissi bile duyuyor. Kişilerin Bağımlılık hissettiği kimseye karşı ortaya çıkan bu isteğin temelinde, korunma ihtiyacı ve bağımsız olmaktan korkma duygusu vardır. Yaşamının ilerleyen dönemlerinde bu duygular, kaybetme korkusu ve bağlandığı kişilerden ayrılamama kaygısıyla kendini gösteriyor. Tam anlamıyla bağımlılık duygusunun kaynağı bilinmemekle beraber, Aşırı otoriter veya aşırı ilgili anneliğin bu kişilik bozukluğunu güçlendirdiği söyleniyor.
Bağımlı kimseler, genellikle ne iş hayatlarında ne de özel hayatlarında başarılı olamayan bireyler olarak karşımıza çıkarlar. Kendilerini ifade etme güçlüğü çekerler ve her türlü kötü davranışa katlanırlar. Bu kişilerin tavırları, bağımlısı olacağı kişi için başlangıçta çok davetkar ve yanıltıcı olabiliyor. Çünkü bağımlı kişiler, Sürekli karşısındaki insanları hoşnut etmeye çalışır, olumlu bir profil çizmeye çaba gösterir. En büyük çabaları başkalarını rahatsız etmemek ve onları sonsuz kere memnun etmektir. Oysa ne başkalarını memnun edebiliyorlar ne de kendilerinden memnuniyet duyuyorlar yaşamları boyunca. Her zaman onun için önemli ve değerli olmak ister ve hep dikkatlerin üzerinde olmasını ister. Belli bir zaman sonra bu aşırı iyilik hali, karşı taraftan gelecek en küçük bir olumsuz davranışla yerle bir olur. Bu durumla ilgili yazarken, biraz üzülerek ve biraz da kızarak aklıma gelen çok çarpıcı bir örneği paylaşmak istiyorum sizlerle. Çalıştığı ofiste yıllarca yöneticisinin ayrımcılığına ve mobing davranışına maruz kaldığını sıkça benimle ağlayarak paylaşan kör bir arkadaşımın, fırsatını buldukça, çeşitli aralıklarla yöneticisine hediyeler aldığına şaşkınlıkla tanık olmuştum bir zaman sonra. Bu durum esasında kişinin kendini iş ortamında yeteri kadar ifade etme şansı bulamamasından doğan zorunlu bir bağımlılık hali olabilir. Ama yine de arkadaşımı bu kadar yok sayan ve görmemezlikten gelen yöneticisini armağanlara boğması bana çok ters gelmişti öğrendiğimde. Sizler Ne dersiniz? Burada yöneticinin gözünde bir var olma ve değer görme bağımlılığı olabilir mi?
Bağımlı kişiler, yalnız kaldıklarında aşırı mutsuz ve çaresiz hissederler kendilerini. Gergin, kötümser ve çoğu zaman depresif bir ruh hali içindedirler. Sürekli kendilerine aşırı sevgi gösterilsin diye beklerler. Birinden ayrıldıklarında çok derin bir üzüntü yaşarlar. Mesela dikkat edin; bazı insanlar evlendiklerinde veya yeni bir adım atmaları gerektiğinde, ailelerinin veya çok yakın arkadaşlarının yakınında konumlandırırlar kendilerini. Ya bir iki mahalle uzaklıktadır ya da evin hemen üst katındadırlar. Bunu da çoğu zaman doğacak çocuklarının bakımı, daha ucuzdu veya iş yerine çok yakındı gibi akla yakın açıklamalarla bir şekilde önce kendilerine ve sonra da çevrelerini ikna ederek dengelemeye çalışırlar. Sanki çok sevimliymiş ve konforlu gibi görünüyor. Ama bu insanlar her an tetikte ve birinin desteğini bekler halde bulurlar kendilerini. Oysa bana göre zaman zaman acı da olsa bırakabilmek, ayrılabilmek, yer değiştirebilmek zordur ancak bağımsız olabilmenin en sihirli anahtarını bize verir. Şimdi bu yazdıklarımı okuyan sen, lütfen kendine seçtiğin yolara ve ilişkilerine bir de bu gözle bak. Şu an yalnızsın. Korkma ve sakın bana kızma seni böylesi bir sorgunun içine attım diye. Tek başınasın ve bu yazıyı okurken, yaptıklarına direnişte bulunmadan sadece kendinle yüzleş istiyorum o kadar. Sen bir başla Gerisi peşinden gelecektir biliyorum.
Bağımlı kişiler, Her zaman başkalarının daha iyi fikirleri olduğuna inanırlar; kendi bilgi ve becerilerine güvenmezler. Her türlü koşula sırf ilişkilerini sürdürebilmek pahasına katlanırlar ve sürekli ilişkilerinde ödünler verirler. Başkalarının eleştirilerini kendilerinin dengesizlikleri olarak algılarlar ve kendilerini her şarta küçük görürler. Her zaman birinin onları yönetmesi ve korumasına ihtiyaç duyarlar. Tüm hayatlarında sorumluluk gerektiren işlerden kaçmayı tercih ederler başka bahaneler sunarak. Kendi ihtiyaçlarını bir başkası için çok kolayca ikinci plana atabilirler. Örneğin ikili ilişkileri düşünelim: engelli bir eş, eğer kendini hep eksik ve tamamlanmamış hissediyorsa, eşinin ona karşı olan tüm saygısız ve çirkin davranışlarını sineye çekebilir. Çünkü, eşi kusursuzdur ve erişilmezdir. Onun belki de bu yaşamdaki tek şansıdır. Bir de çamaşırlarını yıkıyordur; arabayı kullanıyordur, alışveriş yapıyordur; bu nedenle tüm bu aşağılanmaları kabul eder ve sessizce onaylanır. Tabii ki burada eşit, iş birliğine dayalı ve gerçek bir hayatı paylaşan ilişkilerden söz etmiyorum. Tanımlamaya çalıştığım şey, kendinden, varlığından vazgeçmiş ve kendini tamamen birine teslim etmiş çeşitli nedenlerle kendini bağımlı gören kişilikteki insanların tutumlarıdır.
Gördüğün gibi; Kendi kişiliğini tamamen devre dışı bırakarak herhangi bir insana tutunmak hem senin açından ve hem de bağımlı olunan kimse açısından çok sakıncalı, oldukça yorucu ve tehlikeli bir durum yaratıyor. Bu kim olursa olsun, Herhangi bir insana uzun süreli bağımlı olma hali, seni sen yapan kimliklerini, benliğini, zihnini ve ruhunu önce teslim alır ve sonra da seni tamamen yok eder. Son bir notla şimdilik bu bağımlılık kapısını kapatmaya gidiyorum. Bağımlı kişiler senin dışındaki kişilere de bağımlılık duyabilirler. Senden en küçük olumsuz bir tutum gördüklerinde, merak etme; onlar yedekledikleri başka insanları sıraya sokmaya başlamışlardır bile. Çünkü gayet iyi bilirler gün geldiğinde senin ondan bıkıp gideceğini ve hazırlık yaparlar senin gidişine. Sen yeni insanlar tanırsın, ülkeler değiştirirsin, yeni girişimlerde bulunursun ve bir gün gelir ya; karşılaşırsın bir zamanlar senin bağımlın olan o insanla. Üzülerek görürsün hala onun bir arpa boyu yol alamadığını, kendine yeni bağımlılar bularak hayatını ona teslim ettiğini küçük bir göz yaşıyla karşılarsın. Oysa bir zamanlar bu durumu fark edip, onu kendine inanmaya ve güçlendirmeye ne çok çaba harcamıştın değil mi? Ya sonra, yalnızca sana karşı bil eylendi ve sana karşı keskinleşti ve yeni bağımlılar buldu kendine. Ona bol şanslar ve sana da yeni yollar dileklerimle.
Sevgimle, sevdamla.