“Yan yan derdine, ne senin elinden bir şey gelir, ne benim elimden!”
Sezen Aksu’nun yeni şarkısını dinleyince çoktandır yazmak istediğim konunun başlığını bulmuş oldum.
Sosyal medyaların aktif kullanılmasıyla birlikte üç grup insan oluştu;
1.Grup insanlar; gerçekten hayatlarını yaşıyor, parası var ya da yok umursamıyor hayatı kendisine güzelleştiriyor ve yaşıyor bu hayatı.
2.Grup insanlar; hayatını çok güzel yaşayanları seyrediyor ve kendi hayatı için hiçbir şey yapmayıp imrenerek izlediği hayatı eleştiriyor, kıskanıyor, üzülüyor, sinirleniyor ve hala kendi hayatını güzelleştirmek için hiçbir şey yapmıyor.
3.Grup insanların hayatı tiyatro sahnesi gibi. Arkada dramatik bir hayat yaşarken sahne önünde çok farklı güzel neşeli pırıltılı mutlu imiş gibi pozlar paylaşıyor.
1.Grup insanlara diyecek bir şey yok, dünya zamanının kısa ve bir rüya olduğunu biliyorlar zamanı güzel değerlendiriyorlar. Hayatta her şey para değil, az parayla da güzel hayatlar yaşayanlar var. Çünkü güzellik içinde ve bunu çevresine de yayıyorlar.
2 ve 3.Grup insanlara gelsin Sezen Aksu’nun son şarkısı…
“Yan yan derdine, ne senin elinden bir şey gelir, ne benim elimden!”
“Yumurta dıştan kırılırsa yaşam son bulur, içerden kırılırsa yaşam başlar; zira önemli dönüşümler hep içten başlar.”
İngilizlerin de çok sevdiği bu söz aslında çok şeyi açıklar. Kendi hayatlarından memnun olmayan o kadar fazla insan var ki, tek yaptıkları gece gündüz şikâyet etmek ama hayatını güzelleştirmek için hiçbir faaliyet yok, sadece şikâyet sadece öfke ile ömürlerini geçiriyorlar yolun sonuna geldiklerinde şikâyetleri ve öfkeleri artmış bir halde dünyaya veda edecekler.
Hiç kimse sizin hayatınızı, gelip güzelleştiremez.
Hiç kimse sizi, içinde bulunduğunuz kötü hayattan kurtaramaz.
Hiç kimse size gelin gezelim eğlenelim yaşayalım bu hayatı demez.
Bunu sadece siz yapabilirsiniz kendi hayatınız için. Güzel bir hayat yaşamak için kafasında belirli şartlar oluşturmuştur, çok param olunca mutlu olacağım, ünlü biriyle birlikte olunca mutlu olacağım gibi saçma kriterler koyarlar sonra o kriterlere ulaşamadıkça hayatı kendilerine zehir eder, mutlu insanların mutluluğunu kıskanırlar.
Sorsan, kendi hayatını güzelleştirmek için radikal kararlar aldı mı?
Almamıştır, güvenli alanından çıkmaya cesareti yoktur, sonra mutsuzluğuyla kahrolur.
Sevdiğim bir arkadaşım, “çok geziyorsun, para var huzur var tabi,” deyince güldüm. Aslında çok paraya bunu bana söyleyen arkadaşım sahipti. Ama param olsun da gezeyim diye hayatı ertelemeyen, beklemeyen bendim.
Az parayla da gezilebiliyor. Uygun bilet bulduğunda dünyanın her yerine gidebiliyorsun. Lüks arayanlar için para elbette sorun ama lüks olmadan da dünya gezilebiliyor. Ya da bulunduğun şehirde iki sandalye atıyorsun deniz kenarına ve batan güneşi izliyorsun, bu da kendin için yarattığın mutlu bir an oysa ve bunları denemeye cesareti olmayanlar sürekli hayatlarını erteliyor.
Sizlere önerim, hayatı ertelemeyin!
Dünya tahmin dahi edemeyeceğiniz bir dönüşümün içinden bilinmeze doğru gidiyor, bu yüzden eğlenin, güzel vakit geçirin, ömrünüzden geriye kalan zamanı iyi değerlendirin!
Ben öyle yaptım mesela, hayatımın her anını değerlendiriyorum, çünkü zaman hızla geçiyor. Biri de gelsin benim hayatımı renklendirsin diye bekleyecek zamanım yok, kendi hayatımı kendim güzelleştiririm, gerekirse radikal kararlar alırım, şehir değiştiririm ülke değiştiririm ve nerede mutluysam orada sevdiklerimle yaşarım. Bunu yaptığımda da seyredenler hemen “ooo hayat sana güzel!” diyor.
Hayatımı güzel yapan benim, seyreden sensin!
Seyredeceğine kendi hayatın için harekete geç bence!
Sosyal medyalarda başkalarının hayatını seyredecek kadar zaman yok, imrendiğiniz hayatları yaşamak için harekete geçin!
Hayatlarınızı güzelleştirin!
Harekete geçmeyecekseniz eğer Sezen Aksu’nun son şarkısını dinleyin!