10 Kasımlar zamanın yapraklarından en hüzünlüsüdür belki de, bir liderin başka boyuta gidişinin tarihidir. Bedenen uğurladığımız, zihnen daima canlı yaşattığımız öğretidir Atatürk…
Fani adı Mustafa Kemal, sonsuzluğa kazınan adı Atatürk…
Tüm kitaplar onu, Selanik’te doğdu, dayısının tarlasında çalışırken karga kovaladı, büyüdü asker oldu, ülkeyi düşmandan kurtardı ve Türkiye’yi kurdu diye anlatır.
Peki gerçekte kimdir Mustafa Kemal, neler yaşamıştır, neler hissetmiştir, ne düşünmüştür…
1900’lerin zorlu şartlarında babasız büyüyen bir çocuk Mustafa Kemal ve tüm zorluklarla mücadele ederek oğlunu büyütmeye çalışan bir anne Zübeyde Hanım, o zamanın koşullarında olağanüstü bir başarı öyküsüdür aslında anne oğulun mücadelesi.
Liderler hep babasız büyümüştür, yaşamın zorluklarına karşı bir baba desteğinden ve korunmasından yoksun kalarak çok küçük yaşta büyümek zorunda kalmış kişilerdir. Mustafa Kemal, zorluklarla geçen çocukluğunu hiç unutmamış, Kurtuluş Savaşı esnasında çocukları koruyup kollamıştır.
Savaş nedeniyle babalar cephede savaşıyor, anneler de cepheye silah taşıyordu. Bu yüzden sokaklarda kalan çocuklara bakılmaları için 1 Kasım 1921’de Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kurulması çalışmalarını başlatır.
Atatürk, savaşlar hastalıklar ve yokluklar nedeniyle yetim ve öksüz kalan çocuklar için Çocuk Esirgeme Kurumunu açtırmıştır. Anadolu gezilerinde ise ilk bu kurumları ziyaret ederdi.
Birinci Dünya Savaşı’nda, Doğu Anadolu’da görev yaptığı sırada tuttuğu hatıra defterinde yetim ve aç kalmış çocukları yazdı.
Bir anısında şöyle yazar;
“Yollarda birçok göçeni gördük, Bitlis’e dönüyorlar. Hepsi aç sefil. Dört beş yaşlarında bir çocuğu, ana babası yol üzerinde terk etmiş. Çocuk, bir karı kocanın peşine takılmış, onları ağlayarak geriden takip ediyor. Kendilerine çocuğu niçin almadıklarını sordum. Bizim evladımız değildir, dediler.”
Atatürk, yolda perişan halde gördüğü çocuğu almayan aileye kızmış ve bu olay onu öylesine etkilemiştir ki hatıra defterine duygularını yazar.
Atatürk, Doğu Anadolu’daki görevi sırasında yolda bulduğu İhsan ve Ömer adında iki çocuğu yanına alır, bakımlarını sağlar, onlara boş zamanlarında şiirler ezberletir.
Hatıra defterinde yazdıklarına göre Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nda iki çocuğu daha evlatlık almıştır.
Bu çocuklardan biri olan Van’dan aldığı Abdürrahim’i, annesi Zübeyde Hanımın yanına göndermiştir. Eğitimi için Avrupa’ya da yollamıştır.
Abdürrahim Tuncak, 1991 yılında bir gazeteciye verdiği röportajda;
“Ben ailem olarak Annem Zübeyde Hanımı, ablam olarak Makbule Hanımı ve Paşamızı tanıdım. Kendimi daima Atatürk’ün ve bu ailenin çocuğu olarak kabul ettim, gerçek annem ölmüş, babam cepheye gitmiş ve geri dönmemiş. Üç yaşımdayken Atatürk beni yanına almış. Benim ailem paşamdır,” der.
Atatürk’ün yemek masasında daima, kâğıt kalem yazı tahtası bulunurdu. Konukları arasında çocuklar da olurdu. Hep birlikte sohbet eder, notlar alırdı, çocukları dinlerdi.
Atatürk’ün başarılı bir asker, ileriyi gören bir devlet adamı ve zamanın ötesinde bir düşünce insanı olmasının temel nedeni okuduğu kitaplardır.
Atatürk’ün daima yanında olan arkadaşları, kitap sevgisine şahit olmuşlardı. Atatürk, bir kitabı merak ettiğinde bitirmeden uyuyamadığını arkadaşları anlatır.
Cumhuriyetin ilanına kadar savaş nedeniyle sürekli Anadolu’yu gezen Atatürk’ün en büyük hayali, bir gün evinde kurduracağı kütüphaneydi.
Ankara’ya yerleştikten sonra Keçiören’deki köşküne bir kütüphane yaptırmıştı.
Daha sonraki yıllarda Çankaya’da yapılacak olan köşk için mimardan iki özel istekte bulunmuştu; geniş ve ferah yemek odası ve büyük bir kütüphane.
Atatürk, kütüphanede saatlerce çalışır, kitap okur, notlar alırdı.
Atatürk’ün hizmetinde bulunan Cemal Granada bir anısını şöyle anlatır;
Bir gün yine Atatürk tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Kitaba öylesine dalmıştı ki çevresiyle hiç ilgilenmiyordu. Bir sürü devlet meselesi dururken Atatürk’ün saatlerce kitap okuması Vasfi Çınar’ın canını sıkmış olmalı ki dayanamayıp seslendi;
-Paşam, tarihle uğraşıp zihninizi yormayınız, 19 Mayıs’ta Samsun’a kitap okuyarak mı çıktınız?
Atatürk, Vasfi Çınar’a gülümseyerek cevap verdi.
-Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçse, bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle yapmasaydım vatanım için bu yaptıklarımın hiç birisini başaramazdım.
Atatürk’ün Çanakkale Savaşı sırasında 37 ve tüm hayatı boyunca ise 3 bin 997 kitap okuduğu biliniyor.
Kitap okumanın önemini çok iyi bilen Atatürk, çocuklar için bir de kitap hazırlamıştır. Geometri terimlerine daha kolay hatırlanabilir Türkçe isimler vermiştir ve günümüzde hala Atatürk’ün verdiği isimler kullanılır.
Nutuk da Atatürk’ün yazıp gençlere bıraktığı ve yaptıklarını anlattığı yol gösterici bir kitaptır.
Atatürk’ü cephelerde savaşlarda yeterince anlattık, peki insani özelliklerini, merhametini, yaşadığı zorlukları anlattık mi hiç?
Mustafa Kemal; bir insandır.
Atatürk; bir öğretidir, yoldur, bilgidir, kurtuluş reçetesidir.
Çocuklarımıza verilecek en güzel hediye kitap,
En güzel öğreti Mustafa Kemal Atatürk’tür.