Çok uzakta öyle bir yer var, o yerlerde mutluluk var, bölüşülmeye hazır bir hayat var…
Bu aralar sıklıkla dinlediğim şarkıdaki hüzün her yanı sarıyor nedense, çok uzaklarda diyor bölüşülmeye hazır hayatlar…
İlk gençlik hayallerimizin umutlarımızın capcanlı olduğu dönemlerden bir lise arkadaşım, etrafına bakıp “insanlar ne kadar yaralı, herkesin yarası var,” dediğinde gülümsedim. İnsanların aslında ne kadar yaralı olduğunu kendi yaralanınca fark edebilmişti. Yaralanana kadar kimse kimseyi fark edemiyor maalesef.
Bakmadığın yerdeydim!
Bakmadığım yerdesin!
Bütün hikâyemiz bu aslında, bakabilmek, baktığını görebilmek ve gördüğünü hissedebilmek…
Ülkemin yangın yerine dönmüş ortamında, sığınabileceğimiz tek liman olan umutlar kaldı elimizde. Gündeme girmeden umuda yolculuk yapmak, hayatın sonsuz girdabında bize gelen çağrıya doğru koşmak, şu zor günlerde hayatta ve ayakta tutacak hepimizi.
Bu yüzden gündem dışı kalıp aşkı kaderi seçimleri konuşalım bugün.
Yaşanılan ve yaşatılanlar kader planı dâhilinde gerçekleşiyorsa eğer boynumuz kıldan ince…
Peki, Aşkla çıkılan yolların büyük hüsranlara uğraması kader mi yoksa anlamı idrak edilemeyen aşklar yüzünden seçim mi?
Bu bölüm tartışılır işte.
Kader ile aşkı karıştıranlar, hayal kırıklığına hüsrana uğruyor. Aşkın kaderinse büyük mutluluk, değilse hayat öğretisidir sadece. Dersini alır yoluna devam edersin çünkü aşkta aidiyet duygusu olmaz. Yaşanılan yoğun duygu ve hormon durumudur, süresi dolunca tükenir. O yoğun duygu ve hormonların yarattığı kısa mutluluklara bağımlı olanlar aynı durumu yaşayabilme umuduyla savrulur karanlık bedenlerde ve ruhlarda.
Ruhsal anlamda kritik eşikleri atlayanların yükseleceği, geri kalanların maddesel tutkulara takılı kalıp zamanı boşa geçireceği günlerden geçiyor, bilindik sona doğru savruluyoruz.
Ait olduğumuz duyguyu, şehri, bedeni ruhu bulma umuduyla koşuyoruz bilinmezliklere…
Binlerce yılın hikâyesidir ruh eşini arayanların yolculuğu ve GÖLGE adlı romanım da tam bu konu üzerineydi.
Size küçük bir sır vereyim mi, ait olduğunuz kişiyi nasıl bulacağınızla ilgili?
İnsanların, sorgulamadan sormadan sadece cinsel hazların verdiği heyecanla önüne gelenle yattığı bir dönemdeyiz.
Öyleyse buradan vereyim o sır bilgiyi…
Uykudayken tüm kişilik özelliklerimizden, unvanlarımızdan, zenginlik ya da fakirliklerimizden sıyrılırız ve bilinç, kalıplarından sıyrılıp devre dışı kalır. İşte bilincin devre dışı kaldığı uyku esnasında yanınızdaki kişiye farkında olmadan sarılıyorsanız, elinizi ondan ayıramıyorsanız, bilinçaltı bu kişiyi kabul etmiş demektir.
Kontrolün sizde olmadığı, bilincin devre dışı kaldığı anda verdiğiniz tepkiler gerçektir, fakat bilinç bunu çevresel faktörler nedeniyle ret edebilir.
Bu küçük not aklınızın bir köşesinde bulunsun!
Ve yazmayı yeni bitirdiğim bir romanımdan, köklerimden selam vereyim umuda…
DASHURİ diyor uzaklardan gelen sesler, göçmen kanatlarında yürekli bir sevda!
Nemerçka’dan kopmuş sözler içime doğuyor.
Aşk, kalbe yolculuk!
Yolum ol Ey Sevgili!
Aşkın üzerinde yazılı kader var, hüzünlenme bir ömür!
Kelimeler kifayetsiz kalsa da anlatacak hikâyemiz, söyleyecek sözlerimiz var her daim!
DASHURİ diyor uzaklardan gelen sesler…