Bu yazıyı yazmak için 4 yıl bekledim. Hemen yazsaydım, anlatmak istediğime değil o anki genel duruma bakarak yorumlarda bulunulacaktı. Olayın özünü anlatabilmem için dört yıl geçmesi gerekiyordu.
Zaman daima doğrudan yanadır. En başta yanlışlar alkışlansa da zaman doğruları ortaya çıkardığında gerçek alkışlanır.
Bu yazımda sizlere siyasetin ayak oyunlarından da bahsetmiş olacağım.
5 yıla yakın İstanbul Beylikdüzü Kent Konseyi Kadın Meclisinin başkanlığını yaptım. Harika bir ekibimiz vardı. Kadınlarla ilgili her türlü çalışmayı bu gönüllü ekiple yaptık, İstanbul’da birçok ilçeyi bir araya getirip birlikte çok güzel çalışmalar çıkardık. Bu gönüllü görevi bırakalı 5 yıl oldu ama hala bu kıymetli kadınlarla görüşüp buluşuyoruz.
Gönüllülük esasına dayalı olduğu için hepimiz cebimizden harcamaları yaptık, etkinlikleri o kadar az bir destek alarak düzenlerdik ki, içimizdeki görev ateşi tüm bu zorlukları görmezden gelirdi.
Kent Konseyi başkanı da üstelik bir kadındı. İşçi hakları savunucusu bir babanın kızı olması nedeniyle babasının varisi gibi ilgi görmüş, yerel siyasetlerde bulunmuş, 65’li yaşlarını geçmiş olan Elif Hanımı bir abla ya da anne gibi görürdüm. Çünkü annemle aynı yaşlardaydı. Bir süre sonra fark ettim ki, annem gibi gördüğüm kadın, beni rakibi olarak görmüş güler yüzünü bana göstererek arkadan kuyularımızı kazmış. O dönem yaşadığımız tüm olumsuzluklar nedeniyle istifa etmemek için çok direnmeme rağmen, öyle bir an geldi ki başlarım hepinize, göstermelik yüzlerinize, sahte siyasetinize deyip istifa ettim.
Başkalarında gördükleri yanlışları ağızları köpürerek eleştirirken, kendi yanlışlarına sessiz kalınmasını istemek kadar nefret ettiğim bir ikiyüzlülük olmadı bu dünyada. Bana ve ekip arkadaşlarıma büyük destek oluyormuş gibi roller yapıp aslında kendi menfaati için zemin hazırladığını fark etmemiz biraz zamanımızı almıştı.
Gerçek siyasetçiler, ekibini korur, gerçekten çalışanları ve emek verenleri destekler ve birlikte yol alır, bu sevgili kadın başkanımız ise yaşı gereği oturmaması gerektiğini bildiği koltuğu kaptırmamak için hepimizi bir şekilde uzaklaştırıyordu. Ve gerçekten de şu an 70’li yaşlarında olmasına rağmen bizden sonra yine aynı koltuğa oturdu ve hala oturmaya devam ediyor ve koltuklarını bırakmayan parti liderlerini de eleştiriyor kendi yaptığını unutarak.
Kadın Meclisi başkanlığından istifa ettikten sonra, kendi iş hayatıma ve kitaplarıma daha fazla zamanım oldu, içinde bulunduğum kaostan uzaklaştıktan sonra hepsinin gerçek amaçlarını yüzlerini niyetlerini görmeye başlamıştım. O istifadan günümüze dek siyasetin birçok kademesi için gelen tekliflerin hepsini ret ettim ve hala da ret etmeye devam ediyorum. O sahte ve acımasız dünyada artık olmak istemiyorum.
İstifamdan hemen sonra CHP ilçe kadın kolları seçimleri yapılacaktı. Ekrem İmamoğlu ve Kent Konseyi başkanı Elif Hanım, ilçe kadın kolları başkanı olarak bir isim belirlemişler ve o kadının ilçe kadın kolları başkanı olmasını istemişler. Bunu duyunca sosyal medyadan ilçe yönetiminin istemediği fakat gerçekten siyasete çok emek vermiş başka bir kadın arkadaşımızın adını belirtip o koltuğu hak eden kişidir, diyen bir yazı yazdım. Bu yazımı kaldırmam için arayan ilçe yöneticilerine rağmen yazımı kaldırmadım.
İstanbul Büyükşehir Belediyesini kazanıp o koltuğa oturduktan sonra kendisi için çalışanları ve emek verenleri unutan Ekrem İmamoğlu’na kızan delegeler, benim işaret ettiğim kadın arkadaşımızın, ilçe kadın kolları başkanı seçilmesini sağladılar. Ekrem İmamoğlu ve Elif Hanımın istediği kadın kaybetmiş, benim işaret ettiğim arkadaşımız ilçe kadın kolları başkanı olmuştu.
Aradan çok kısa bir zaman sonra bu kez Kent Konseyi Kadın Meclisi için başkan seçimleri yapıldı. CHP İlçe Kadın Kolları seçimlerini kaybetmesine neden olduğum kadını alıp benim yerime Kent Konseyi Kadın Meclisine başkan yaptılar.
Kendilerince benden intikam almışlardı.
Kindarlığın ve öfkenin büyüklüğü karşısında sadece gülümsedim.
Emek verenlere bir teşekkür dahi edemeyen bu basit kişilikler, iş intikama gelince Ebu Cehil’e dönüşmüştü.
Ve o günden bu güne dek yaklaşık 5 yıl geçti. Bizden sonra hiçbir şey yapamayacaklarını bildiğim bu kişiler gerçekten hiçbir şey yapamadılar, sadece bizi taklit ettiler. Tesadüfen karşılaştığım birçok Beylikdüzülü yöneticiler, “sizden sonra varmış gibi görünen ama hiçbir varlık gösteremeyen bir kent konseyi kaldı,” dediklerinde ve bunu her karşılaştığım kişiden duyunca artık yazmanın vakti geldi dedim. Çünkü tahmin ettiğim gibi başarılı olamamışlardı.
Başaranlar sadece bizim gönüllü ekibimizdi. Bizden sonrakiler yalnızca bizi taklit etmişlerdi.
Bir koltuğa yapışmak için aralarında bulunup kişiliğimi onurumu rezil edeceğime, kendi işlerime vakit ayırdım, o günden sonra 8 kitap daha yazdım ve hepsi okurla buluştu, yanlışa boyun eğmediğim için yüreğim huzurlu çok daha güzel işler yaptım. Birilerinin gölgesinde bekleyerek var olmadım. Ben yalnızca kendi ismime yatırım yaptım.
Belki bize de bir koltuk ya da bir şey verir diye onların kapılarını bekleyenler hala bekliyorlar.
Belki çoluğumuza çocuğumuza İstanbul Büyükşehir Belediyesinde bir iş verir diye bekleyenler de hala bekliyorlar.
Elif Hanım’da hala oturduğu koltukta son nefesine kadar durmayı bekliyor.
Ve bu canım ülkem bunlar gibilerin hırsları yüzünden bir adım ileriye gidemiyor.
Bir ömür mücadele et, sonra gel koltuk sevdasına yenilip kapanışı eleştirdiğin koltuklarından kalkamayan ihtiyar siyasetçilerin yaptıklarının aynısını yaparak yap!
BAŞARI, NE ZAMAN BIRAKACAĞINI BİLMEK VE BAŞARACAK OLANLARA YOLU AÇMAKTIR!
Başarı bir ömrü kötü kapanışla ziyan etmek değildir.