(Özge Midilli’ye)
Şu anda üstünde durduğum sen; Dünya.
Düz müsün, yuvarlak mı tartışmış insanoğlu, canlar vermiş canlar almış.
Sonunda görülmüş ki yuvarlaksın.
Dağlar, ovalar, denizlere sahipsin. Börtü böcek, hayvanlar, ağaçlar, kuşlar, balıklar ve de insanoğlunu besler büyütürsün. Binlercesini, on binlercesini, sayısız.
Ama sen; Dünya, kendini o kadar büyük ve kibirli görüyorsun ya aslında o koca alacakaranlıkta bir topu iğne başı kadar bile değilsin. Hatta bir toplu iğne başının dörtte biri kadar bile yok o senin can alan yuvarlaklığının.
Ben senin üzerinde yaşamaya çalışan iki ayaklı “ beyni gelişmiş” zerre kadar bir hücre olarak, tahmin edemeyeceğin kadar küçüğüm. Küçüğüm ama beynim senden daha büyük.
Güneş den kopmuşsun, soğumuş donmuşsun, yeşermişsin. Sonra ne olmuş? Hala döner durusun yine onun etrafında.
Ben; senin üzerinde iki ayağıyla dik durmaya çalışan, zekâsı en üstün ya da öyle olduğunu sanan, adı “insan” olan.
Masallar uydurmuş, mitler, dinler… Bilinmeyenin döngüsünde.
Gün gelir devran döner demişim ya da sen dönersin güneşin etrafında yıl olur mevsim olur gece gündüz olur demişim.
Semalar, semahlar olmuşum. Dönüp durmuşum sana öykünüp.
Kâh öldürmüş kâh yaşamı savunmuşum, bazen de sevgiyi, aşkı.
Gılgamış olmuşum, ölümsüzlüğün aşkıyla yollara düşüp ölüme ulaşan.
Ölümümü bile bile yine de ölümsüz tanrıları yaratmaktan vaz geçmeyen, korkak inançlara sığınan ben olmuşum.
Sorarak, sormayarak, unutarak yok sayarak yaşamayı seçen, korkak ben.
Yaşatmaktan çok öldürmeyi seçen, ben iki ayaklı, “beyni en gelişmiş” alaca karanlıktaki o toplu iğne başının dörtte bir yuvarlağının üstündeki zerre.
Tek haklı sanmışım kendini haklılar içinde. Hâlbuki bilmez ki o iki ayaklı ben, tek hakkı olan değilim, hak arayanlar içinde.
Affedilmezsin sen. Yani ben.
“Her şey doğar büyür ve ölür” gerçeğine ulaşmışsın.
Derdin ne?
O küçücük yuvarlağı yok etmek mi görevin, hak gördüğün.
Nedir bu acelen. Nedir bu hız!
Dünya; sen dön ritmini bozmadan dön eğer yapabiliyorsan.
Ben o kadar hızlıyım ki tüm renklerini beyaza yakacağım bir gün.
Sonrası mı? Ya siyah, ya beyaz, sonsuz boşluk…
Bilmiyorum nedir.
Dünya; seni yok ettiğimde zafer çığlıkları atmaya vaktim olacağını sanmıyorum.
Bil istedim yine de.
Ben seni yok etmek üzere doğdum.
Eğer “ölüm” varsa bu benim kadar senin de gerçekliğin.
Ölümün benim elimden olacak!
Er ya da geç!
Bil istedim.