Perdesi yeşil pembe çiçekli elbise dolabı, aynı kumaşdan bol pilili bir örtüyle kaplanmış küçük bir masa üstünde ufak tefek makyaj malzemeleri, biblolar, kolonya.
Prens adalarına bakan pencerenin karşı çaprazında bir koltuk, açılınca yatak olan. Duvarlarda Cliff Richard ve Fenerbahçe posterleri. Bir kırmızı gitar. Nereden geldiğini hatırlamadığım iki adet ferforje dört raflı kitaplığım.
İlk kitaplığım.
İlk kitabım, 6 numara tam karşımızdaki dairede oturan Güzin teyzemin hediyesi “Boyacının Penguenleri”. Altı yaşım.
Annem saklamış…
O şimdi çok sevdiğim bir arkadaşımın oğlunun kütüphanesinde. Bilirim ki saklanacak ve onun çocuğuna kalacak…
O iki dört raflı ferforje kitaplıklarım hala bende. Biri sokak kapısının karşısında diğeri sera olarak kullandığım kapalı balkonda kaktüslerimi taşıdı senelerdir.
İki küçücük kitaplıkta biriken kitaplarım bu gün duvarları doldurdu.
Bir o kadarı da, sakıncalı, yandı sobalarda. Yarısından çoğu Avrupanın bilindik başkentlerinde kim bilir kimin kitaplığında. Tam üç kez aldım Nazım külliyatını. Şu anda üç beş tane var elimde. Hepsi yitti gitti bir yerlerde.
Birikiyor insan zamanla ve de biriktiriyor.
Belki de ben çok biriktirenlerdenim. Öyle kolayına vazgeçemiyorum anılardan.
Fazlayım o yüzden çokum.
Onlar benim geçmişim. İnsan kolayına atabilir mi geçmişini. Geçmişim, süreclerim, acısıyla tatlısıyla yaşadıklarım.
Belleğimi hep taze tutmama yardım edenlerim.
Not defterlerim, satırlarında yirmibeş sene öncesinde bir ana kolayca gittiğim.
Kristal karın ve kuzeyin beyaz gecelerinin kokusunu duyabildiğim.
Baltık denizi kuğularının buzda dururken o güzel başlarını uzun görkemli boyunları yardımıyla kanatlarında kaybettiklerini ilk gördüğüm anın şaşkınlığı. O muhteşem boyunları salt doğanın bir estetiğinden öte hayatta kalabilmelerinin nedeniymiş.
Bazı arkadaşlarım bana şaka yollu “çöpçü” der.
Evet, kolayına atamam anıları, emekleri, yaşanmışlıkları, yerine ne koyarım ki. Ama veririm bende değeri olanlara, yoksa bırakırım dursunlar.
Alt tarafı benim kalabalıklığım.
Belleğim.
Çok kötü yaşanmışlıkları hatırlatanlar da var, ama olsun, onlar da benim.
“Bellek”… sözlük karşılığı… “öğrenilmiş ya yaşanmış konuları, bunların geçmişle ilgisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü”.
“zihinde saklama gücü”… yani saklamak için bir güç gerekiyor.
Çok doğru… çünkü bir de unutmak var ki insan beyninin tek savunma mekanizması, aklı korumaya almak için.
Ama çok unutmak, her şeyi unutmak ne anlama geliyor günümüzde diye düşünüyorum. Aslında bu da insan beynini tembelliğe götüren, irdeleme gücünden yoksun bırakan bir durum.
Unut, sorgulama, rahat ol, huzurlu ol ve mutlu ol!
Sen sadece kendi çıkarına ve yoluna bak!
Medya ve her türlü simülatif platformlarda önerilen ve de tercih edilen bir yol!
Bunu başarabilmek için belleklerin silinmesi ve aklın durması gerekiyor.
Unutmak ve “huzur” özlemi adeta engellenemez bir zaaf haline geliyor.
Bir insan, bir siyasetçi ya da bir sanatçı, beş sene önce bir fikri savunmuş bu gün rahatlıkla zıt bir fikri gerekçe bile göstermeden savunabiliyor.
Sanatçı; bu gün güçlü olan iktidardan yana, yarın iktidar değişti tam bir fırıldak manevrasıyla ondan yana.
Neymiş önemli olan her ne pahasına üretmekmiş!
Huzurmuş!
Her ne pahasına mutluluk ve alkış!
Çok güzel!
Çünkü onlar kimseyi eleştiremez, karşı duramaz, dururlarsa kayıplarını göze alamazlar.
Ben de istemem mi mutlu olmayı, üretmeyi, istediğimi yapabilme ortamımın olmasını.
Ama olmaz, olamaz… anılarım, geçmişim, tarihim hala evimde. Nasıl bakarım onların yüzüne.
Yani o kadar “mutlu” olma şansım yok.
Bir yandan da önemli bir şansım var, kimsenin bana “ dün böyle diyordun bu gün böyle diyorsun” saptamasıyla karşılaşmayacağım!
Kimsenin de karşılaşmaması umuduyladır bu yazım.
Zor, evet zor bir yol ama sonuç olarak güzel ve mutlu bir yol. Kazançlarının değeri tartıyla ölçülemeyecek bir yol.
Tercih sizin.
Ya sürünün içinde kalırsınız, “tencere dibin kara” diyenlere bir sözünüz olmaz, ya da sürünün dışına çıkmayı seçersiniz kimse size “seninki benden kara” diyemez.
Bir de sorunum var… ferforje çocukluk kitaplığımı kime vereceğim artık birine gitmeli çocukluğum.