Ayşe Tümer’e
27 Mayıs 2022 günü Ayşe bahçeye indi. O güzel yüzü ve gülümsemesiyle.. Oysa çok ağrısı vardı ve ağrıdan dolayı midesi bulanıyor ve yemek yiyemiyordu. O ninni gibi gelen sesiyle iyiyim diyordu ama gözlerindeki acı her geçen gün artıyordu. Onu yanımda görmek, telefonun ucunda olduğunu bilmek neden bilmem bana güç veriyordu.
Bir direnen anne daha var diyordum kendime, çocukları için direnen bir anne daha var. Öyle güçlü bir kadındı. Kanserle savaşıyordu. Kanser beyninde metastaz yaptıktan sonra daha bir inançla direnmeye başladı. “İyileşince sana bir mantı yapacağım, fazla yemekten kusacaksın.” derdi. Sonra eklerdi “… Öyle bakma benim mantımın tadı kimsenin mantısında olmaz.”diye. Gülerdik. Birgün otururken hadi kız iyileş de yemeğe de gidelim dedim nereye gideceğiz diye sordu.
İstanbul’u izlemeye sen ve ben dedim. “Anlaştık seneye gideriz kısmetse” dedi. Böylece gün saymaya başladık. Bu anlaşmadan sonra sarılık oldu. Korktum, “korkma” dedi sustu ve” ben iyiyim daha pikniğe gideceğiz” dedi. Dur daha ben evleneceğim ve düğünüme geleceksin dedim “Geleceğim söz.” dedi.
Ben uzaktayken Ayşe enfeksiyon kapmış. Hastaneye yoğun bakıma yatırmışlar. İyileşecek mi diye sordum eşi Bora Bey’e. Evet dedi gülümsedim. Sonra Ayşe’nin toparladığı haberi geldi. Telefonu elime aldım aldım bıraktım, ararsam uyanır mı, mesaj atsam uyanır mı derken o beni arar iyi olunca dedim. Dememek lazımmış… Tabut başında ağlarken öğrendim.
O gün hava güzeldi. Ben mutluydum. Ne işim vardı hatırlamıyorum ama gülerek döndüğümü hatırlıyorum. Bir komşuyu gördüm, hoş geldin dedim. Pek hoş gelmedik dedi. Ne oldu dedim “Haberin yok mu?” dedi ve gitti. Baktım herkes üzgün. Soruyorum kimse konuşmuyor, kim dedi hatırlamıyorum “Ayşe öldü” dedi. Hangi Ayşe dedim. “Bizim Ayşe” dedi yukarıyı göstererek. Ölmemiştir, iyiydi, hastaneden çıkacaktı derken bulduğum bir yere oturdum. Bir başkası öldü dedi bu sefer. Cenazede ben geldim deyip durdum ama sonra onu tek başına bırakıp döndüm. Bu kara günden sonra içimden pek konuşmak gelmedi. Sigara içmemem lazım, kızıma bunu yaşatmamam gerek dedikçe daha da derin bir kuyuya düştüm.
Gücümün bir parçası toprak olmuştu. Ayşe, iyi olayımda çocuklar bizde toplansınlar derken arkasında sevdiklerini bırakmıştı.
Ahh şu bağımlılık, öyle bir kör kuyu ki..
Bugün Ayşe’yi aramak için telefonu elime aldım ve ara tuşuna basınca hatırladım. Telefonun ucunda artık Ayşe yoktu.
Kızımın doğum gününü hatırlıyorum sürekli Ayşe yanıma sokulup “Selcen ben ölmeye hazırım da çocuklar için direniyorum.” Diye fısıldamasını. Ayşe, o kadar güçlüydü ki ”üç çocuğunu” da o kadar çok seviyordu ki ölüme bile direndi. Bugün Ayşe’nin savaşını sürdürmeye karar verdim. Yaşarken, yaşamaya direnmeye karar verdim.
Bunun için o kör kuyuya bir taş döşedim. Yarın saat 15.10 a kadar sigara içmeyeceğim. Sonra bir taş daha döşeyeceğim.
Yaşarken, yaşamaya direnmeyi öğreten dostumun anısına, bir savaşa daha başladım.
NOT: Ayşe, falsız kahve sözün vardı ya bundan sonra her falı seninle açacağım 😊