Samih Bey’in davetine hiç tereddüt etmeden evet dedim. Zira bana “Aziz Rengigül” diye hitap eden Anna benim için çok değerli idi.
Sonrasında TRT’den Hüseyin İpek Bey aradı ve detayları telefonda görüştük. O süreçte Elif Yurdakul Hanım arayarak kurum aracının bizi (eşim Ersin ile) alacağını, şoförün de bizi arayacağını söyledi. Cebime bir mesaj geldi. TRT Ulaşım: Plaka adı, sürücü adı. Şoför ve araç tam zamanında da geldi. Aynı şekilde de evimize saygı ile bırakıldık. Çok muntazam çalışan bir sistem oturtmuşlar. Tebrik ederim.
TRT Harbiye Binası’na giriş yaptığımızdan itibaren içten sevgi ve saygı ile karşılandık. Beni Hüseyin Bey makyaj odasına götürdü. Saçlarıma şekil verildi. Makyaj gayet titizlikle yapıldı. Solist Merve Ceren Tağayer, vokal Ceren Sille, Günce Çalışkan Hanımlar ve vokal Hikmet Ayyıldız ile tanıştım. Kibar, saygılı, işine âşık, kıyafetleri özenli genç sanatçılarımızın varlığı beni çok sevindirdi. Yukarıya çekim salonuna çıktık. Yönetmen Akif Biber ve ekibi işlerinde gayet titiz, birbirlerine saygı, sevgi ve uyum içinde idiler. Televizyon izleyicilerine, kurumlarına, mesleklerine saygı ile defalarca prova, tekrar çekim yapıldı. Ersin ile birlikte etkilendik, böyle bir kurumumuz olduğu için gurur duyduk.
Hüseyin İpek Bey beni 25 Eylül’de TRT Radyo Aşkın Nâmesi programına davet etti. Günce Hanım ile bizi candan ağırladılar. Bu defa Ord. Prof. Dr. Anna Masala’yı radyoda da anılarımla, “Türkiye’ye Aşk Mektupları”ndan bölümlerle ve sevdiği mûsiki ile andık.
Ord. Prof. Dr. Anna Masala
Roma Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı, Türkolog, Türk dostu Ord. Prof. Dr. Anna Masala ile nasıl tanıştık ve dost olduk? Benden 27 yaş büyüktü. Dostluğun yaşı, cinsiyeti, milliyeti olmaz tabii. “Atatürk: Tradizione e Cultura”dosyası resmi yazışmalar, mektup, kartlar, davetiyeler, armağanlar, belgeler, özel bülten ve anılarla bu köşe yazıma sığmayacak hacimde (Tamamını bir belgesel niteliği taşıyacak olan Péra Aşkları e-kitabımda okurlarla paylaşacağım) olduğundan bir paragrafla şöyle aktarabilirim:
1981 yılında, henüz 23 yaşında İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Dokümantasyon Müdür Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi Bülteni Yazı İşleri Müdiresi idim. Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı, UNESCO tarafından dünyada “Atatürk Yılı” ilan edilmişti. Dünyanın çeşitli ülkelerinde pek çok kutlama düzenlenmişti. İstanbul Üniversitesi ile Roma Üniversitesi kardeş üniversitelerdi. Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı’nda iki üniversite iş birliği ile, iki ülkenin kültür bakanlıkları himayesinde Roma’da kapsamlı bir “Türk Haftası” düzenlenmesine karar verilmişti. T.C. Başbakanlık onayıyla ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Senatosunca koordinatörlüğü üstlendim. Bu uluslararası hafta; sempozyum oturumları, müzik dinletileri, yemek davetleri, sergilerden oluşmaktaydı. Akademik sekreterliğini de Anna üstlenmişti. Her bir detayı ince ince düşünüyor, programlıyor ve uyguluyordu. Kendisi bir yıl sonra da ordinaryüs oldu ve İ. Ü. Fahri Doktora unvanı aldı. Anna, İtalyan Türkolog Ettore Rossi’nin son öğrencilerindendi. Ettore Rossi’nin Türk kültürü açısından önemine gelecek olursam: UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi’ne kabul edilen “Dede Korkut”tur ki Vatikan’da bulunan nüshası koruma altındadır. *
Roma’dan bana 30.7.1982 tarihli gönderdiği kartta şöyle yazıyor:
Aziz Rengigül,
Bildiğin gibi hep günlerim koşa koşa geçer. Fakültedeki yeni vazifem, Milli Araştırma Enstitüsü ve saire ile öyle çalışıyorum ki evdekilerimle bile görüşemiyorum. Gelecek hafta Raffi gelecek Türkiye’ye.
Bu fakir Lizbon’a gitmeliyim. Lizbon’dan (2 Eylül) Buküreşt’e uçacağım; 14 Eylül’de S.E. Batu ile İtalya’da Assisi şehrinde Sen François’e Anadolu’dan selam diye bir toplantımız var.
Bunun için en erken olarak ailemle beraber Eylül sonunda İstanbul’a gelebiliriz, inşallâh.
Ekim’de Konya’dayım.
Buraya dönüp yine 10 Kasım’da Prof. Boscolo ile TÜBİTAK için geleceğiz. Yine buraya dönüp, Aralık başında Mevlâna için Türkiye’ye geleceğim. O sıralarda neler, neler beni bekliyor, bilemezsin!
Lizbon’dan yine haberlerimi sana gönderirim diye sana, ailene, aziz dostlarımıza ve bizim Cengiz Bey’e en derin sevgilerimi yollarım. Anna
Ülkemizi, kültürümüzü o kadar sevdi ki “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım” kitabını yazdı. Kültür Bakanlığı’nca da Dünya Edebiyatı kapsamınca yayınlandı.
Aşkın Nâmesi
“Çok insan anlayamaz eski mûsikimizden ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.” Yahya Kemal Beyatlı. Aşkın Nâmesi programı beş yıldır TRT Name, TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu, Memleketim FM frekanslarında dinleyicileriyle buluşmaya devam ediyor. Daha önce hazırladığım ses, saz ve gazel programında gün ışığına çıkmamış gazelleri, içerdiği anlam biçimleriyle bugüne söylenmiş, yazılmış mektuplar olarak gördüm. Eskiden sadece melodik yapılarıyla ilgilenirken “Aşkın Nâmesi” bize güftelerin ve söylenmiş sözlerin içerik ile ilgilenmemizi söyledi. Saygı, sevgi, sadakat, sabır, vefa, vatan sevgisi ve aile bütünlüğü gibi kutlu değerler silsilesinin nâmeye dönüşmüş şeklidir “Aşkın Nâmesi”. Program sinyalinde yer alan “Aşkınla yandı bu gönlüm” gazeli ile bestesi Selahattin Pınar’a güftesi Yunus Emre’ye ait olan “Ben yürürüm yane yane” ilahisi “Aşkın Nâmesi” programını sanki içerik bakımından özetler gibi. Şiir erdemli insan olma vasfının sadece öğrenmek değil öğrendiklerini hayata geçirerek bu davranış bilincini içselleştirmek olduğunu söyler bize. Tarihte iz bırakan insanların yazmış olduğu mektupları, öğütleri insanlığımıza, gençliğimize anlatmak amacındayız bu programda. Mektuplar siyasi, sosyolojik, psikolojik, ekonomik anlamda çağının özelliklerini taşıdığı için yazıldığı dönemin tarihi belgesidir aynı zamanda.
Aşkın Nâmesi Programının Yapımcısı Hüseyin İpek
TRT İstanbul Radyosu sanatçısı, koro şefi, bestekâr. 1986 yılında TRT Ankara Radyosu’nun açmış olduğu sınavı kazanarak “profesyonel sanatkâr unvanını almıştır. Udî ve ses sanatkârı olarak hizmet vermiş, hocası Ahmet Hatipoğlu’nun korosunda udî olarak hocasının takdirini kazanmıştır. Eserlerini üretirken birçok öğrenci yetiştirmiş, ülkemizi yurt dışında başarıyla temsil etmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında (ABD, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Danimarka, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Avusturya, Kosova, Suriye, K.K.T.C., Lübnan, Azerbaycan, Nahcivan, Türkmenistan’da) saz, ses sanatçısı, gazelhan ve şef olarak konserlere katılmıştır. Kültür Bakanlığı korolar arası üst kurul üyelinde bulunmuştur. Saz, ses ve nazariyat dersleri vermiş, Vakıflar Genel Müdürlüğü Klasik Türk Müziği Topluluğu’nda eğitmenlik ve şeflik, TRT Ankara Radyosu Gençlik Korosu’nda şeflik yapmıştır. Ankara Radyosu’nda başlatmış olduğu “Saz Ses Gazel” programını TRT Nâme’de, TRT Müzik TV kanalında şef ve gazelhan olarak yayınını gerçekleştirmiştir. Tüm besteleri kendisine ait olan ve Karaman Bölgesi tasavvuf âlimlerinin şiirlerini bestelediği “Şehr-i Süleha Aksaray” albümünü yaptı. TRT yapımı tasavvuf müziğinden seçmeler albümü, besteleri kendisine ait olan “Şükürler Olsun” albümünü gerçekleştirdi. Klasik Şiir edebiyatımız duayenlerinden olan Fuzul-i, Bâki, Nef-i, Şeyh Galip, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman gibi nicelerinin gazellerini seslendirdi. Eğittiği çocuk korosu, yüzden fazla bütün formlardan besteleri bulunan ve halen İstanbul Radyosu’nda saz ses şef program yapımcısı olarak görevine devam etmekte olan İpek, evli ve üç çocuk babasıdır.
Kültürümüze Sahip Çıkmak
“Kültür, asırların birikimi ile oluşuyor. Bir insanın tarifi, ona verilen değer de böyle anlaşılıyor olabilir. İnsanın hayatının değeri, hatıralarıyla eşdeğer aslında.“ diye sohbetler ederiz. Bu bakımdan zamanlama olarak da çok faydalı ve örnek olacak program gerçekleştirdikleri için “Aşkın Nâmesi” yapımcı ve ekibini kutluyorum.
Türk kültür, örf ve âdetlerimizi yaşatmak, geçmişten geleceğe köprü olmak vazifemizde; Ord. Prof. Dr. Anna Masala’nın “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım” kitabının her satırında “Bu güzel kültürünüze sahip çıkın.” göze çarpar.
“Bu toprak bu bayrak, kimindir dersen?
Uğrundan cânları, verenin derim.
Pek şânlı bu sancak, kimindir dersen?
Gönlünü ufkunu, serenin derim. “ Beste: Hüseyin İpek, Güfte: Cemalettin Turan
Ekim dendiğinde 29 Ekim aklıma gelir. Muhayyerkürdi Fantezi “Bu Toprak, Bu Bayrak Kimindir Dersen” ile atalarımızın ruhunu şad ederken Anna’ya kulak verelim:
“Mehmetçik’i, Anadolu delikanlılarını, şehir ve köylerindeki gençlerini, Türk milletinin evlâtlarını düşünürüm. Gaziler kurşun yarasıyla savaştan dönenlerdir, dönemeyenler ise şehitlerdir. Bütün memleketlerde bir meçhul asker abidesi vardır. Gezdiğim yabancı ülkelerde de aynı şeyleri gördüm. Doğduğum Roma şehrinde de büyük bir meçhul asker abidesi vardır. Ama bana sorarsanız Ankara’daki Anıtkabir’in dışında, hiçbir tanesi Afyonkarahisar’daki kadar güzel değildir.” Anna Masala, “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım”, T.C. Kültür Bakanlığı Dünya Edebiyatı