Savaş ve sürgünleri (1864 öncesi ve sonrası) içeren 150 yıllık aile kitabımızda şahit olduğum müziğin tedavi edici özelliği idi.
“Sematik Bilim… Su hafızası… Ses frekansları… Frekanslar frekansları nasıl etkiler?” gibi çalışmalar çağımızda giderek önem kazanıyordu.
Bu önemli konuyu; zaman zaman bilgi/deneyim paylaşımları yaptığım mühendis, Mevlevi, araştırmacı – yazar dostumuz Erbil Erbige* Bey’in aktarımları ile 2020 Şubat köşe yazımda değinerek bilgilendirmek istedim.
“Musikinin Psikolojik ve Fiziksel Etkileşimi üzerinde akademik ciddi çalışmalar yapılmakta.
Bildiğiniz gibi son yıllarda, başta Almanya’daki birkaç tıp fakültesi başta olmak üzere, özellikle Türk Musikîsi çerçevesindeki makamlar ve usullerle birlikte, makamlarımızın matematiksel seyirleri nedeniyle insan bedeni üzerindeki etkileri üzerine akademik çalışmalar yapılmaktadır. Almanya’da gittikçe yaygınlaşan bir yardımcı terapi yöntemi olarak, tıp çevrelerince uygulama merkezleri açılır duruma gelmiştir.
Batı müziğindeki la sesi Türk müziğindeki “Rast” dediğimiz “sol” sesidir ve nota yazılımında yani portredeki sol anahtarı şekli ile gösterilen ses çizgisidir.
Rast makamı dediğimiz, aslında bir matematik formülasyonu olup ismini buradan alır.
Ney üzerinde bütün delikler kapatılıp üflendiğinde çıkarılan ses 440 hz. sol sesidir. Bu sesi Ney ile çıkartmak için dudak şekli üfleme sırasında “hu” denilen şekli alarak başpareye üflenilirse ses daha başarılı ve kolayca elde edilir.
Anadolu İslam sufizminde “Hu” karşılığı bilindiği gibi “Allah” ismi karşılığıdır.
Müzikte enstrüman ses akorları da buna göre yani 440 hz. ses frekansı temel alınarak yapılır.
Günümüzde bu ses; bütün dünyada hatlı klasik telefonları kaldırdığınızda da numaraları çevirmeden veya yüklemeden önce duymakta olduğunuz ve “çevir sesi” olarak adlandırılan sinyal sesi olarak verilen sestir.
Ney sesi bu titreşim özelliği ile insan vücudu doğal frekansı ile örtüşür ve aynı zamanda epifiz bezini de dolaylı olarak aktive eder.
Bir seminerde bahsettiğim gibi: Yurt dışında audiotherapi klinikleri açıldı ve seansları da oldukça pahalıdır.
Bunlar tıp disiplinine bağlı alanlar içinde olup bu kliniklerde tedavi amaçlı kullanılan müzik türlerinin başında Türk musikîsi makamları geliyor ve bu etkiler vücuda ve beyne bağlanan proplarla da dijital olarak kayıt altına alınıp ölçülüyor.
Hatırlayacağınız gibi:
Tansiyonu düşük ve neşesini yitirenlere Kürdilihicazkâr makamı.
Uyku problemleri, huzursuzluk ve yüksek tansiyona karşı Sabâ makamımızın etkileri
gibi detaylar üzerindeki ciddi çalışmalar Gevher Nesibe Sultan’a kadar uzanan tarihi bir süzgeç rafinerisinde de uzun yıllar denenmiş ve bu konuda bilimsel makaleler yazılmıştır.
Tarihteki Kayseri Gevher Nesibe Tedavi Merkezi konusu da bu bağlamda çok önemlidir.
Mordoğan’da genellikle Hüseyni ve Nihavend üflediğimde, burada hepimizin dikkatini çekecek kadar etraftaki insanlarla birlikte, duyulabilecek mesafe içerisindeki civarda bulunan tavuklar, hindiler ve köpeklerin (tüm doğa paydaşlarının) de serbest olanlarının toplanıp geldiklerini, bir şekilde gelemeyenlerin de bulundukları yerlerde çöküp dinlediklerini görüyor ve çok şahit oluyoruz.
Ney’lerden çıkan tarçın ve karanfil kokularıyla sarıldığı bir atmosfer.
“Duyamayan kokusuna gelsin.
Göremeyen sesine gelsin.
Yeter ki gelsin…”
derler ya!..
Musikîmizdeki 400’ü aşkın makamın matematiksel ses formülasyonlarını düşünecek olursak araştırmacılar için oldukça geniş bir alanın karşımıza çıktığı da ayrı bir konudur.”
Türk Musikisî Vakfı “Eğitim Sistemimizde Müziğin Hayati Önemi”ni şöyle özetlemiş:
“Müzik, insanlık tarihinde her kültür için, dil ile aynı önemde olduğu kabul ve teslim edilen bir vazgeçilmezliği ifade eder. Her kültür, müziği, değerler manzumesinin en önemli unsuru olarak adlandırır. Çünkü müzik, bir kültür için müşterek düşünme, hissetme ve paylaşmanın en önemli aracıdır.
Milli kültürümüz ve ilim geleneğimiz kapsamında ise, müziğin bir eğlence aracı değil, “hikmete dâir fen” olduğu vurgulanarak, ondan ne anlaşılması ve ne murad edilmesi gerektiğine dikkat çekilir. İlim ve eğitim, varlığın ve kâinatın hakikatlerine ulaşan yol olduğuna göre, “musiki hikmete dâir fendir” tarihi perspektifinin altını çizdiği, ‘varlığı, eşyayı ve hadiseleri anlama ve kavrama’ çabasının kılavuzu olduğuna dikkat çekilen müziğin, kendisine atfedilen derin ve geniş önem ölçüsünde eğitim sisteminde ‘yol gösterici’ kimliğiyle yer alması gerektiği kendiliğinden ortaya çıkar.
Bizim kültürümüzün müziği ise, dünyadaki diğer müziklerden çok daha renkli ve derin temellere dayanır. Çünkü tarihi geçmişimiz itibarıyla çok farklı dil, din ve ırklara mensup insanların ve kültürlerin bileşkesinden oluşan bir yapısal geleneğimiz vardır. Bu gerçek, müzik kültürümüzün de alabildiğine zengin, derin ve geniş karakterini oluşturmuştur. Bu renkten, zenginlikten, derinlikten ve genişlikten eğitim sistemimizde yararlanmamak düşünülemez.”
Hayatımın her evresinde, evde ve işte çalışırken müzik hep çalar. Ziyaretime gelen kişiler stresli geldiyse rahatlar ve mekânımdan ayrılırken huzurla, içlerinde mutlulukla ayrılırlar. Bu konuyu “Lamaze Method” kitabımda daha detaylı aktarmaya çalışacağım.
Hayatlarımızda müzik hep var olsun.
Rengigül Ural, Şubat 2020, Suadiye
*Erbil Erbige, mühendis, Mevlevi. “Araştırma – İnceleme – Kuram, Deneme, Edebiyat” kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır. Başlıca kitapları; Kangal Segah ve Saka Rast, Perşembe – Zeynep’le Baş başa 2, Zeynep’le Baş Başa, İş Güvenliği Palavramız.