Yaşadığımız yüzyıl içinde hiç tanımadığımız kişilerin bazısı dimağımızın hatta evimizin içine girmiş oluyor. Maradona gibi.
Maradona’yı, nice konunun uzmanı, spor insanı, futbolcu, medya anlattı. Benim için önemli olan birleştirici fonksiyonu.
Nasıl oluyor da dünya insanları; dili, dini, milliyeti, futbol (spor) rengi, taraftarı farklı da olsa aynı kişide birleşiyor.
İşte bu beni heyecanlandırıyor.
Bu nasıl bir sihir?
Gizemli geldiği için de ilgimi çekiyor. “Maradona öldü.” diye haber geçtiğinde dünya ülkelerinin televizyonları… Onu izleyen evlerde, hiç futbol izlememiş, ilgisi dahi olmayan “A! Maradona ölmüş.” diye bahsi geçmiştir diye düşünüyorum.
Bir başka nokta ise bir o kadar önemli.
Maradona, yoksulluğun bir kader olmadığının da örneklerinden biri. Ayrıca daha da önemlisi; çok kardeşli Arjantinli yoksul aileden çıkan çocuk: Zeki ve çevik olarak nitelendiriliyor. Hani hep beslenme ve genetik özelliklerden bahsedilir ya! O zaman şu soruyu sormak gerekir: Maradona annesinden kaç ay ana sütü ile beslendi diğer kardeşlerine göre? Ve diğer kardeşlerinden ve mahalledeki çocuklardan nasıl farklı bir beslenme şekli ile çevik ve zeki oldu, sıyrıldı?
Bilimsel ve sosyolojik çalışılması gereken derin bir konu Maradona örneği. Hacettepe’den hocam Emre Kongar’ın tam da uzmanlık alanı: Sosyolojik bakış açısı ile. Neden bazı çocuklar diğer akranlarına göre (aynı aile, mahalle, ülkeye mensup da olsalar) daha ileri gidebiliyor başarıda? Bunu etkileyen faktörler neler?
Sadece zirve ile kısıtlı da değil.
Dünyada da ülkemizde de bazı insanlar ister varlıklı ister ünlü olsun; hangi takımı tutarsa tutsun ister bir okul mezunu olsun ister olmasın daha çok seviliyor ve toplum tarafından benimsenip, bağrına basılıyor.
“Maradona ölmüş” dendiğinde bir an durdum. Geçen yıl bu vakitler eşim Ersin ile birlikte izlediğimiz “Pelé: Birth Of A Legend” filmi aklıma geldi ve Pelé ile Maradona’yı örtüştürdüm nice benzerlikleriyle.
İçten gelen bir tutku, bir heyecan, yetenek, kas ve bağ dokusu güçlü beden gücü birleşiyor zekâ ile. Bu neden ailenin diğer çocuklarında değil de onlarda vücut buluyor ve dünya çapında oluyor.
Buna yine spor dünyasından Muhammed Ali Clay’ı örnek verebilirim. O, kendisini o kadar sevdirmişti ki neredeyse her hareketi sempatik geliyordu. Sporun dili, dini, milliyeti, rengi olmaza örnekti.
Sadece kişiler değil filmlerde de böyle örnek oluyor: “Love Story” gibi… Her ülke insanı kendinden bir şey buluyor.
Müzik dünyasından kişi değil ama grup olarak baktığımızda; Beatles buna örnektir. O dönem dünyasının gençleri Beatles ve grup üyeleri ile aralarında empati kurmuşlardı. Ve müzik tarihine geçti tabii.
Lady Diana da bu konuya güçlü tipik bir örnektir.
Ülke topraklarım bazında (tabii ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ayrı değerlendiriyorum. O bir kurucu, dünya lideri ve bizim dünya markamız) yakın zamanları düşünecek olursam buna örnek edebiyat dünyasından Yaşar Kemal, iş dünyasından Mustafa V. Koç böyle duygularla ebediyete uğurlandı.
Yaşı, cinsiyeti, mesleği, spor rengi, varlığı, dili, dini ile tüm farklılıkların tek kişide sevgi ile belirmesi ve ebediyete uğurlanması! Bu her kula nasip olamayacak bir olgudur. Bunun nedeni nedir? Hayatında hiç görmediği, maddi ve manevi o bireye dokunmamış bile olsa insanların sempatisini kazanmak!
Para ile alınamayacak, baskı, maddi ve manevi zorlama ile yaptırılamayacak bu sevgi seli ile uğurlanmak bir güç olduğu için önemsiyorum.
Nedir bunun püf noktası?
Kişiler bazında baktığımda; her birinde gördüğüm ilk özellik güler yüzlü olmaları. İnsanlara gülen gözlerle bakmaları. Toplumdaki fertleri kucaklayınca toplum da size kucaklıyor anlaşılan ve bu konu gerçekten sosyolojik bir inceleme (tez) konusu. Dünya insanları Maradona’da birleşebiliyorlarsa, pek çok ortak noktada da birleşilebilse de savaşlar, sürgünler, salgınlar olmasa…
“Very very very sad news” diye duyurulan ölüm haberinde “very very very special point of our lives” diye ülkesinin, dünyanın tarihine izdüşüren “Football legend Diego Maradona”.
Kimine çocukluğunu, kimine gençlik heyecanlarını hatırlattı. O yıllara geri döndürdü. Kimisi futbolu sevdiren adam, kimisi kral, kimisi efsane dedi ve “Unforgettable” diye törenlerle, göz yaşlarıyla uğurlandı…
Bir Maradona’mız olsun isterdim!