Akıllı – Zeki
TDK’ya göre:
Akıllı, “gerçeği iyi gören ve ona göre davranan”.
Zeki, “anlama ve kavrama yeteneği olan”.
“Akıllı bir kadınla çalışmışsınız, akıllı olmalısınız.” Rahmi M. Koç, 1996
“Zeki olduğunuzu söylemişlerdir size. Çok zekisiniz.” Melih N. Şabanoğlu, 2018
Vurgulamak istediğim; iki farklı camia/yaş/yaşam biçimindeki bireyin aynı kişide aynı noktada birleşiyor olması. Şayet farklı kişiler aynı noktada farklı zaman diliminde birleşiyorsa bu bir gösterge. Yazdığım kitaplarda, makalelerimde değindiğim ve önem verdiğim bir bakış açısı. Edebi form alırken – ki “anı inceleme en zor yazım şeklidir” demişti Boğaziçi Üniversitesi’ndeki derslerden birinde Prof. Dr. Murat Gülsoy hocamız – konuyu önce ayrıştırıp sonra birleştiriyorsunuz. Tarihi içeriği olan şecere çalışmalarında bir eser yaratırken röportaj sorularında da bilinçli sorular soruyorsunuz. Ağır ceza avukatı akrabamıza sorular yönelttiğimde “avukatların çapraz ateş soruları gibi soru soruyorsun.” demişti. Disiplinli çalıştıkça insan form alıyor. Babamla ilgili yazıları topladığımda da gözüme çarpan; yerli yabancı sadece akademik çevrede değil çok farklı cemiyetlerin bireyleri aynı noktada birleşmişti.
Farklıyı nasıl tarif edeyim diye düşündüğümde “The Persuaders” filmindeki besteci John Barry (OBE)’nin müziği ile iki ana karakterin çocukluk öykülerini hatırladım. Lord Brett Sinclair rolünü oynayan Unicef elçisi Sir Roger Moore; aristokrat. Danny Wilde rolünü oynayan Tony Curtis; İngilizlerin dediği gibi ağzında gümüş kaşıkla doğmuş, “titled Englishman” diye tabir edilen Lord Sinclair’in şansı ile doğmamıştı. Yaradılış benzerlikleri; akıllı, zeki, çalışkan, ketum, sistemli, temkinli.
İngiliz-Amerikan eğitimlerimle aklıma geliveriyor bu örnekler sanırım. Bir de “clever-hand” diye tabir ettikleri el becerileriyle hayatını kazanan kişiler vardır. İyi bir terzi iseniz “clever-hand” derler. Babamın çoğu özelliğimi annesine benzettiği babaannem Nevzat Hanım akıllı, zeki ve “clever-hand” bir kadındı. Babaannem İstanbul’da bir terzihanenin, moda evinin sahibesiydi. Yanında 7-8 terzi çalıştıran bir vergi mükellefi idi. Hem çizim hem nota dosyaları arşivimde. Elbiseyi müşterisinin üstünde biçiyor o derece usta bir makastar. Yakışmayacak bir elbise modeli ve rengini dikmiyor. “Terziliğimi mi öldüreceğim? Kulaktan kulağa fısıltı gazetesi olur.” gerekçesiyle. O dönem PR bilinmiyor ama o PR’ı biliyor. Ben ne yazık ki babaannem gibi “clever-hand” olamadım, ut gibi bir müzik aleti de çalamadım. Allah her insanı bir hatta birkaç yetenekle dünyaya getiriyor. Sanırım asıl mesele yaradılıştan gelen özellikleri, yetenekleri bilerek, sahip çıkarak, form alarak ailesine, cemiyetine, topluma faydalı olabilmek.
Farkına Varmak – Form Almak – Sağlam Kişilik
”Yüksek bir kültüre sahipsiniz. Bu kültürle doğulur. Farkına varılıp, form alınır. Siz bunu başaran kişilerdensiniz.” Vedia Ekemen
“Başarı dolu hayatınızda şahsiyetinizin, çalışkanlığınızın ve yeteneklerinizin yeri olduğu kadar, sağlam kişiliğinizin de izi her olayda görülüyor. On parmağında on marifet sahibi olup, bunların hepsini doğru şekilde ve doğru yerlerde kullanmış olmanızdan dolayı sizi içtenlikle kutluyorum. Sevgilerimle” Sennur Hamamcıoğlu
Bunu övünmek için değil, sahip olunan değerlerin farkına varıp, sahip çıkmanın, hayat boyu eğitimin, form almanın önemini vurgulamak için kaleme alıyorum. Daha ziyade gençler için. Zira Edinburgh, Londra, İstanbul, Ankara’daki okullarım, ailem ve ailemin dahil olduğu akademik çevrem, camiam ve iş yerlerimde rahlesinden geçmiş olduğum değerli büyüklerimden, rafine ve sofistike hanımefendi ve beyefendilerden özümlediklerimi yansıtmaya çalışıyorum. Son üç röportajda da değindiğim gibi.
“Akıllı – Zeki – Farkına Varmak – Form Almak – Sağlam Kişilik” özelliklerini “Sistemli Çalışmak – Ketum Olmak – Başarıdan Mutluluk Duymak” ile çoğaltabiliriz. Ancak çok önemli bir özellikten daha bahsetmek istiyorum:
Kıskanç olmamak.
Kıskançlık insanı yukarıya çıkartmıyor. Bir başkası gibi olmak eğilimi de. Abartı da. Bu konuları “Büyükada’dan Büyüklere Masallar” e-kitaplarımda dilimin döndüğünce aktarmaya çalışıyorum. Zira çocuklar yarının büyükleri.
Nüsret (Arsel) Bey bir gün Ersin ile evlerinde birlikte çalıştıktan sonra öğle yemeğinde şöyle demiş: “Rengigül’e oldu mu diye sormadan bile içine sinmediyse olmadı diyor. Bu çok iyi bir meziyet.”
Vehbi Bey ve Sadberk Hanım’ın çocuklarına çok iyi bir eğitim ve aile terbiyesi vermiş olduğunu yıllar içinde yaşayarak farkına vardım. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi. Rahmi Bey’in saygısı ve zarafeti örnek alınsın dilerim:
Sayın Rahmi M. Koç
Koç Holding Şeref Başkanı
İstanbul, 19.12.2012
Her zaman katılamadığım Koç Holding Geleneksel Yılsonu Partisi’nde, dün gece bana bir ilk yaşattınız. Duygu yüklü kıdem kutlamalarından sonra yapılan, yılbaşı sürprizlerindeki, âdet olduğu üzere, “Yılın En Şanslı Kişisi”ni belirleme için şahsınızın yapması beklenen, en büyük hediye çekilişini kıymetli ablanıza hürmetle, iki kere adımı zikrederek, bana çektirme jestinize yürekten teşekkür ederim. Sanıyorum, Tanrı içimdeki sevgi ve saygıyı göstermek adına, elime sizin adınızı yazan kartı verdi. Bu anlamlı, yaşanılan dünyamızda pek az kişinin aklına refleksel olarak gelebilecek jestinize, ilahi bir jest oldu.
Ali Koç Bey’in beni sözleriyle onurlandırması sonrasında, Ömer Koç ve İnan Kıraç Beylerle diğer Holding üst düzey yöneticilerinin, sevgi ve takdirleri ile ziyadesiyle mutlu oldum. Hepsinden önemlisi, “Beni çektiğiniz için teşekkür ederim.” sözcüğünüzle gözlerinizdeki pırıltıları, hayatımın sonuna kadar unutamayacağım. Gözlerinizdeki bu ışıltıların, sadece 2013 yılı için değil, hayatınızın sonuna kadar daim olmasını gönülden dilerim.
Saygılarımla,
Rengigül Ural
Mutluluk disiplinli çalışmanın sonucu başarıdır. Başarmaktır. Yapabildiğimizin en iyisini yapabilmektir sağlığımız, imkânlarımız elverdiğince.
Saygılarımla,