Türk olduğumuzu duydukları anda gözlerinin içi gülen bizi çok seven insanlarla dolu bir ülke… Üstelik tarihimizin izlerini takip ederek ucuz ve şahane bir tatil geçirebiliyoruz. Kültür turizminin yanısıra uçsuz bucaksız sahilleriyle de yazı dolu dolu yaşatıyor. Türk dizilerine hayranlar, öyle ki çocuklarına bile dizi oyuncularının ismini vermişler. Adım başı bir Engin ile karşılaşıyorsunuz. Dizilerin de etkisiyle özellikle gençler epeyce Türkçe biliyor. Ve de bu ülke bizden vize istemiyor. Hayal değil gerçek: Burası Arnavutluk.
Geçtiğimiz bayram ilk defa gittiğim Arnavutluk’u anlatacağım bu yazı dizisine ilk durağımız olan başkent Tiran ile başladım.
Türk parasının hızla değer kaybetmesi karşısında gezgin ruhumuzu unutacak mıydık? Tabi ki hayır. Bana bir Yunanistan seyahatimin hediyesi olan arkadaşım Nuray Oduncular ile kafa kafaya verdik ve hem parası bizden bile değersiz olan, hem de yol yakınlığı avantajı sunan bir ülke bulduk: Arnavutluk.
Nuray’ın bir arkadaşı da yaz tatillerini hep bu ülkede geçirdiğini, sahillerinin enfes olduğunu aktarınca “tamam” dedik.
Sonrasında araştırmalarımızı yaptık, rotamızı belirledik, kalacak yerlerimizi ayırttık ve “Bekle bizi Arnavutluk” kısmına geçtik…
İyi ki de öyle yapmışız. Zira bu şahane ülke misafirperver, yardımsever insanları, tadı damağımızda kalan organik meyve-sebzeleri, leziz yemekleri, Osmanlı’nın izlerini taşıyan tarihi ve turistik yapısı, uçsuz bucaksız sahilleri ile mutlaka görülmeli.
Tiran
Seyahatimize başlamak için ilk durağımız başkent Tiran oldu.
Osmanlı imparatorluğu döneminde kurulmuş olduğu belirtilen şehirde neredeyse her köşede köklerimizin izlerini görmek çok değişik bir duyguydu. Biz gittiğimizde Osmanlı eserlerinden Hacı Ethem Bey Camisinde cuma namazı kılınıyordu. (Evet nüfusun çoğunluğu Müslüman)
Tesadüfen tanıştığım bir hanım caminin yakınlarda restore edildiğini, kendisinin de dahil olduğu ekibin, caminin aslına uygun olmasına büyük önem verdiklerini anlattı. Ve Nuray ile benim caminin önünde fotoğraflarımızı büyük bir özenle çekti.
Tiran’ın bir başka simgesi olan Saat Kulesi de Ethem Bey camisinin yanı başında yer alıyor ve yine Ethem Bey tarafından yaptırılmış. Kuleye çıkıp Tiran manzarasını seyretmek de mümkün.
Arnavutluk tarihine ışık tutan bir diğer yer ise Bunk’Art… Burası komünizm etkisi altındaki Tiran’da nükleer savaş durumu için tasarlanmış bir sığınak. Yer altına doğru 5 katlı olan, 100’ün üzerinde odası bulunan, sürekli savaş sirenleri çalan, Arnavutluk tarihinin savaşla dolu acı yanlarını gösteren Bunk’Art yüreklerimizi dağladı.
Tiran’ın şehir olmasında önemli katkıları olan İskender Bey’in at üzerindeki heykeli de şehrin bilinen eserlerinden ve bulunduğu meydana adını veriyor.
İskender Bey Meydanı’nın hemen yanı başında bulunan Kaplan Paşa türbesi de Tiran geziniz sırasında uğrayabileceğiniz bir yer. Osmanlı Paşası Toptani’nin türbesini içine alıyor.
Tiran’ın tam kalbinde olan Tiran Kalesi Bizans döneminde inşa edilmiş, sonrasında Osmanlı tarafından genişletilmiş. Günümüze uzanan yeri de yine Osmanlı imzası taşıyan bölümü olmuş. Kale alanın içerisinde de çarşı, restoran ve kafeler bulunuyor.
Hacı Ethem Bey Camisinin karşı sırasındaki Ulusal Tarih Müzesi’ne de mutlaka gidilmeli. Müzeleri gezmeyi çok seven ben biletimi alıp girerken, Nuray sadece ilk kattaki sergiyi dolaşmayı tercih etti.
Şehrin en büyük ve önemli müzesinde ülkenin ilk çağlarından günümüze uzanan yolculuğu, son derece detaylı bir şekilde anlatılıyor. 1981 yılında açılmış ve bölümlere ayrılmış olarak farklı koleksiyonlarla farklı dönemler yansıtılıyor.
Burada, İlk Çağ’dan 15. Yüzyıla kadar uzanan dönem, Arnavutluk’ta Komünizm dönemi, ülkenin sosyo-ekonomik gelişimi, 2. Dünya savaşı ve ülke tarihinde rol oynamış önemli şahsiyetlerin yer aldığı çok sayıda eseri görebilirsiniz.
Ben gez-gez bitmeyen müzeyi dolaşırken Nuray da tabi ki boş durmamış, Tiran’da yapılacaklar hakkında Türk turistlerden önerileri almış, akşam yemeğine gideceğimiz lokantayı belirlemişti.
Böylece Tymi Restorana’na geçtik. Hayatımda yediğim en lezzetli tavuk ve etler burada yediklerim olabilir diye düşünüyordum ancak bu Arnavutluk için sadece bir başlangıçtı. Çünkü bu ülkenin lezzetleri anlatılmaz yaşanır. Benden önce bu ülkeye gitmiş olan arkadaşım Aksel’in “Bol bol et ye” önerisinin ne kadar isabetli olduğunu da böylece anlamış oldum.
Şehirde alışveriş için Toptani, soluklanma molası için de Rinia Parkı güzel seçenekler arasında… Birçok Türk markasının da olduğu Toptani alışveriş merkezinin hemen yakınındaki trafiğe kapalı Murat Toptani yürüyüş caddesi etrafını çevreleyen restoranları, kafeleri, barları ile cıvıl cıvıl…
İsmi ise Osmanlı Dönemi’nde yaşayan ve önemli bir aile olan Toptani ailesinden geliyormuş.
Burada gittiğimiz Millennium adlı kafede garsona Arnavutluk tatlısı tatmak istediğimizi söylediğimizde Tiremusu önerdi. Önce çok şaşırıp İtalyan tatlısı olduğu itirazını yapsak da fazla da inatlaşmadık ve enfes bir Tiremusu yedik. Diğer taraftan, Arnavutluk’un tarihinde İtalyan hükümdarlığında yönetildiği bir dönem olduğundan iki ülkenin birbirinden etkilenmesi, birbirinden bir şeyler alması da normaldir. Zaten bunu İtalyanlar düşünsün 😊
Tiran’da yemek sonrasında bir şeyler içip, güzel bir atmosferde çoğunluğu ilk gençliğimizin popülerlerinden oluşan müzikleri dinlemek isterseniz size Radio Bar’ı önerebilirim. Kaldığımız tesiste tanıştığımız şahane genç kızlarımız Ayşegül ve Beril ile gittiğimiz Radio Bar’da biz çok keyifli zaman geçirdik.
Berat
Arnavutluk’un en eski yerleşim yerlerinden biri olan Berat’a günü birlik gittik. Otobüsle 2 saat kadar süren Osmanlı’nın beş asır hüküm sürdüğü Berat, tarihi evleriyle tabi ki bize çok tanıdık ve Safranbolu havası var. Arnavutluk’un merkezindeki Osumi nehri kıyısında kurulu tarihi şehir
Arnavutluk’un geçmiş dokusu en iyi korunmuş yeri olarak gösteriliyor.
Tiran önerilerim:
Hacı Ethem Bey Camisi, Saat Kulesi, Bunk’Art, İskender Bey Heykeli, Tiran Kalesi, Ulusal Tarihi Müze… Rinia Parkı… Radio Bar, Tymi Restaurant, Korça beer… Millennium kafe… Murat Toptani yürüyüş caddesi ve Toptani Alışveriş Merkezi…
Berat Tarihi Şehir Tiran’a birkaç saat uzaklıkta, Osmanlı kasabası… Görülmeli…
Not: Taksiye binmeden ücret pazarlığı yapmayı atlamayın.