” Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık aldatıldık sevda böyle değil
Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil
Ufalana ufalana kaç KUŞAK eridik bu yollarda
Kimimiz yerle yeksan, kimimiz zor ayakta”
Sezen Aksu’nun meşhur şarkısıdır Aldatıldık ya da Ufalana Ufalana, KUŞAK deyince aklıma ilk gelen… Genel seçimlerden sonra ah ah, vah vah diyenlerin ağıtıdır bu nakarat.
Bizim kuşağın, gençliğin kavak yellerinde coşup oynadığı, yaş ilerleyipte dünyanın kaç bucaktan ibaret olduğunu anlayınca, aklımız başımıza gelince” anlamamayı” tercih edebileceği sözlerdir belki de.
Aaaa! Nasıl da unuttum. Sokaklarda oynardık. Siyah önlüklerimizin (Podya da denebilirdi) KUŞAKLARINI bir güzel fiyonk yapıp, okul yoluna koşardık. Okumayı sökünce kırmızı kurdeleler takılan bir nesildik biz. Çocukkuduk!
Kız çocukları bebeklerle oynardı. Bazen ipince renkli KUŞAKLAR bebeğin saçlarında bir bant oluverirdi. Ne güzel günler ne de derme çatma bebekler…Herkes mi büyüdü mü ne?
Bazen de hayali Tren Yolları döşerdi bu masum eller. KUŞAKLAR tren yolları oluverirdi ansızın. Bahçelerde zıp zıp zıplardık. İp bulamayınca atlamak için birimizin KUŞAĞINI kullanıverirdik. Çocuklar, yetişkin olma yolundaki ergenler, tekvando kurslarına gönderilir, bir KUŞAK sevdası çapalanırdı genç zihinlere. Kara KUŞAK, Kara KUŞAK! Ey sana kim uşak?
Kim, nasıl hayal edebilirdi? Bizim o masallarla, büyülü ninnilerle, sevgi ve saflıkla dolu olan minik dünyamız bir gün gelecek ” Dövüş Kulübü” ne dönüşecekti. Chuck Palahniuk’un bu çok okunan kitabında söz ettiği gibi lider karanlıkta arkadan dolaşır, sadece sesi duyulur, merkezde ise dönüşenler, pardon mil pardon dövüşenler vardır…
Ya hele o ” kırmızı kuşak” yok mu, o ünlü kırmızı kuşak, diğer bir deyişle “gayret kuşağı”
Toplumun başına bela olan bu kuşak. Şamanizm’den gelmiştir. Aslında kırmızı kurdeleler, hep uğuru ve kısmeti temsil eder. Ayrıca kötü ruhların şerrinden korunma sağladığına inanılır. Kırmızı duvağın gelini şeytandan koruduğuna inanıldığı gibi…
Orta Anadolu’da ise geline verilen bir mesajdır. Evde tembellik yapmamasına, işten kalmamasına yöneliktir! Aslında üç kez bağlama işleminin tekrarlanması yeni gelinin evine bolluk bereket uğur getirmesi içindir. Niyet iyi olabilir ancak sonuç dehşet vericidir.
Yeşil kuşak gönül gözüdür… Beyazı ise saflığı sembolize eder. Taekwonda geleneğindeki gibi…
Kuşak deyince kuşak çatışmasından söz etmemek olmazsa olmaz gibi. X, Y, Z derken bizler gibi ” Dijital Göçmenler” “Dijital Yerlilere” gereksinim duyar hale geldik…
Bizi uyaran Üniversitedeki hocalarımız yerden göğe kadar haklıymış meğer…
“Kendinize dikkat edin, arkanızdan gelen kuşak sizi ezip geçebilir “derlerdi…
Kişinin kendini sürekli güncellemesi, yani ” çağa ayak uydurması” gerekiyor. Aksi takdirde çağ dışı kalmak çok olası bir durum… Çağ dışı kalırsam ne olur? Kuşak çatışması olur. Kuşaklar arası çatışma, toplumsal çatışmaya yol açar…Sosyologlar da bu konuyu uzun uzun incelerler…Bazende inceldiği yerden kopar kuşak! Koparsa kopsun diyebilirsin…Ama sonrası meçhule yolculuk gibime geliyor.
Aslında kuşak çatışması belkide üzülünecek bir olgu değildir. Gençlerin atılganlıklarını, coşkularını, yaratıcılıklarını geliştiren yeniliklerin kaynağıdır. Önemli olan bu kaynağı doğru değerlendirip toplumun faydasına kullanabilmektir. Kaos olmadan, huzurla, barış içinde yaşayabilmek. Ne mümkün? Belkide çok mümkün…
“Sıfır Kuşağı” işte onların durumu pek vahim… Teknolojik bağımlılık, doğadan, gerçek hayattan, bence en önemlisi de kendinden uzaklaşmak. Anlık tüketim yaparak, sürekli her şeye ve/ veya her olguya kullan at mantığını ile yaklaşmak. Haz odaklı narsis sanal gerçekliğin gerçekliğinde kalmak… Belkide kuralları tamamen yıkmak.
‘ Anomi’ yani, normsuz insanların etkisinde bir geleceğin, bizi oralarda bir yerde bekliyor olması…
Ne yapmalı? Konfor alanlarımızın dışına çıkıp ” sorumluluk bireyseldir ” görüşüyle önce kendi aklımızı sonra da ortak aklı kullanarak, yapabileceklerimizi sıralayıp, bunları hayata geçirmek için elimizden geleni yapmak. Cam tavanlarımızı kırıp, gerçeklerin farkındalığında yaşamak. Kara Kuşakların değil Beyaz Kuşakların temiz niyetleriyle harekete geçmek. ” Karakter inşa eden eğitimler vermek” Öncellikle insani normları yüksek nesiller yetiştirmek…
‘Bana ne aman, ben anlamam ‘falan olmamak. Tek kültür haline getirilmek istenen bir dünyada, ” birey” olabilmek. Karmanın farkında olup, çevresindeki canlıların sessiz yardım çağrılarını duyabilmek.
Doğru, dürüst insan olmak. Kuşaksız insan olmak.