Anoreksiya nervozanın yeme alışkanlıklarını ciddi şekilde kısıtlayan ve kilo kontrolüne aşırı önem verilen bir yeme bozukluğu olduğunu belirten uzmanlar, birçok fiziksel ve zihinsel sağlık sorununa neden olabileceği konusunda uyarıyor. Anoreksiyanın birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkabileceğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, ‘zayıflık eşittir güzellik’ algısının, anoreksiyanın yaygınlaşmasında etkili bir faktör olabileceğine dikkat çekiyor. Anoreksiya hastalarının bu algı doğrultusunda zayıf kalarak kendilerini güzel hissettiklerine vurgu yapan Taşkın, anoreksiya tedavisinde fiziksel ve zihinsel sağlığın iyileştirilmesinin amaçlandığını söylüyor.
Anoreksiya birçok fiziksel ve zihinsel sağlık sorununa neden olabiliyor
Anoreksiya nervozanın yeme alışkanlıklarını ciddi şekilde kısıtlayan ve kilo kontrolüne aşırı önem verilen bir yeme bozukluğu olarak tanımlandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu durum, bireylerin kilolarını normalin çok altına düşürmeye çalışmalarına, yemek yemekten kaçınmalarına veya çok az yemek yemelerine neden olabilir. Anoreksiya, vücut imgesi ile ilgili olumsuz algılarla da ilişkilendirilebilir ve kişinin kendini sürekli şişman hissetmesine yol açabilir.” dedi.
Anoreksiyanın farklı belirtilerinin görülebileceğini ifade eden Taşkın başlıca belirtileri şöyle sıraladı:
“Şiddetli kilo kaybı ve zayıflık, besin kısıtlamaları, vücut imgesi bozukluğu, aşırı egzersiz, yemekle ilgili davranışlar, vücut sıcaklığında düşme, sosyal izolasyon, kadınlarda adet döngüsünde düzensizlik veya adet kesilmesi ve yorgunluk görülebilir. Bunların yanında beslenme yetersizliğine bağlı kalp sorunları, kemik kaybı gibi sağlık sorunları, depresyon, anksiyete ve diğer mental sağlık sorunları ortaya çıkabilir.”
Birçok faktör anoreksiya riskini artırabiliyor
Anoreksiya nervozanın kesin nedeninin bilinmediğini, birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıktığının düşünüldüğünü dile getiren Taşkın, “Anoreksiya riskini artırabilecek farklı alanlarda birçok faktör olabilir. Genetik faktörler, hormon düzeylerindeki olası bozukluklar gibi biyolojik faktörler, düşük özsaygı, mükemmeliyetçilik, düşük benlik değeri gibi psikolojik faktörler anoreksiya riskini artırabilir. Ayrıca anksiyete, depresyon ve obsesif düşünceler de etkili olabilir. Sosyal zorbalıklar yani toplumsal normlar, medya ve kültürel etkiler vücut imgesi ve kilo algısını etkileyebilir. Bu da anoreksiya riskini artırabilir. Bunlara ek olarak aile ortamı, travma ve stres, moda endüstrisi, reklamlar ve vücut idealleri gibi kültürel faktörlerin bir kombinasyonu, kişinin anoreksiya geliştirme riskini artırabilir.” açıklamasını yaptı.
İnsanlar medyada gördükleri ‘mükemmel’ vücutları hedefleyebiliyor
Toplumda var olan ‘zayıflık eşittir güzellik’ algısının, anoreksiyanın yaygınlaşmasında etkili bir faktör olabileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, bu algının medya, reklamlar, modeller ve ünlülerin görselleri gibi birçok faktörün etkisiyle şekillendiğini belirtti.
Medya ve reklamlarda, zayıf vücut tipinin ideal güzellik standardı olarak sunulmasının, gençleri ve yetişkinleri zayıf olmanın arzu edilen bir özellik olduğuna inandırabileceğini de sözlerine ekleyen Taşkın, şöyle devam etti:
“Reklamlar ve dergi kapaklarındaki zayıf modeller, bu yanlış algının oluşmasına sebep olur. Sosyal medya da, zayıf vücut tipini öne çıkaran filtreler, fotoğraf düzenleme uygulamaları ve influencerların paylaşımlarıyla bu algının pekişmesine neden olabilir. İnsanlar, bu platformlarda gördükleri ‘mükemmel’ vücutları hedefleyebilirler. Moda dünyasında, genellikle daha zayıf mankenler tercih edilir ve bu da zayıflığın moda ve güzellikle ilişkilendirilmesine yol açabilir. Farklı kültürlerdeki güzellik algıları da zayıflıkla ilgili olabilir. Toplumsal beklentiler ve normlar, bireyleri daha zayıf olmaya teşvik edebilir. İnsanlar, çevrelerindeki insanların beklentilerine uymak isteyebilirler. Eğer toplumda zayıf olmak övülen bir özellik olarak görülüyorsa, bu baskı kişileri zayıf kalmaya teşvik edebilir.”
‘Zayıflık eşittir güzellik’ algısı hastalara kendilerini güzel hissettirebilir
Anoreksiyaya sahip kişilerin vücut imgesi bozukluğu yaşayabileceklerine vurgu yapana Taşkın, “Bu durum, bireyin kendi vücudunu gerçekte olduğundan daha büyük veya şişman olarak algılaması anlamına gelir. Anoreksiya hastaları, genellikle kilolarının çok olduğunu düşünürler ve bu nedenle zayıf olmayı ve kilo kaybetmeyi hedeflerler.” dedi.
Anoreksiya hastalarının kendilerini ‘çok güzel’ bulmalarının altında yatan nedenlerin karmaşık olabileceğini ve bireyden bireye farklılık gösterebileceğini dile getiren Taşkın, “Anoreksiya nervoza bireyin görsel algısını etkileyebilir, yani zihin illüzyonuna neden olabilir. Aynaya baktığında veya vücudunu görüntülediğinde, gerçek görüntü ile algıladığı görüntü arasında farklılıklar olabilir. Bu, onları gerçekten olduğundan daha kilolu hissettirebilir. Anoreksiya, bir tür kontrol mekanizması olarak da işlev görebilir. Kişi, yemek yememe veya kilo kaybetme üzerinde kontrol sahibi olmanın verdiği bir duyguyla kendini iyi hissedebilir. Anoreksiya hastaları genellikle mükemmeliyetçi eğilimler gösterebilirler. Bu da onları sürekli daha iyi olmaya, ideal vücut standartlarına ulaşmaya motive edebilir. Toplumda ‘zayıflık eşittir güzellik’ algısı yaygınsa, anoreksiya hastaları bu algıya uygun görünmek isteyebilirler. Dolayısıyla zayıf olduklarını düşünmek, onları ‘güzel’ hissettirebilir.” açıklamasını yaptı.
Anoreksiya riskini azaltmak mümkün
“Anoreksiya nervozanın tamamen önlenmesi mümkün olmasa da, riskleri azaltmak ve bilinçli bir şekilde yaklaşmak mümkündür.” diyen Taşkın, anoreksiya riskini azaltmaya yardımcı olabilecek bazı adımları şöyle sıraladı:
“Kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek ve sağlıklı bir vücut imajına sahip olmak önemli. Zayıflık veya kilo kaybı sadece güzellik veya değerle ilgili değil. Medya ve reklamların yarattığı güzellik standartlarına karşı eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşılmalı. Gerçek yaşamda insanların farklı vücut tiplerine sahip olduğunu unutmamak gerekir. Denge ve çeşitlilik içeren bir beslenme alışkanlığı geliştirmek, vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddelerini almasına yardımcı olur. Aşırı sıkı diyetlerden kaçınılmalı. Fiziksel aktivite önemli, ancak aşırı egzersiz veya aşırı aktiviteye yönelmek yerine, dengeli ve keyif alınan aktiviteler seçilmeli. Duygusal ve zihinsel sağlığınıza önem vermek, özsaygınızı güçlendirebilir. Stres ve duygusal sorunlarla başa çıkmak için uygun destek aramaktan çekinilmemeli. Aile içi iletişimi güçlendirmek ve açık bir iletişim ortamı yaratmak, gençlerin duygusal ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olabilir. Anoreksiya nervozanın belirtileri ve riskleri hakkında eğitim almak ve farkındalık oluşturmak, erken müdahale imkanını artırabilir. Kendinizde veya başkalarında anoreksiya belirtileri görüyorsanız, bir sağlık profesyoneli veya ruh sağlığı uzmanından yardım almakta fayda var.”
Tedavide fiziksel ve zihinsel sağlığın iyileştirilmesi amaçlanıyor
Anoreksiyanın tedavisinde bireyin fiziksel ve zihinsel sağlığının iyileştirilmesinin amaçlandığını belirten Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Psikoterapi, anoreksiyanın temel nedenlerini anlamak ve değiştirmek için kullanılan etkili bir yaklaşımdır. Bireyin düşünce kalıplarını ve davranışlarını ele alarak daha sağlıklı bir vücut imgesi ve beslenme alışkanlığı geliştirmesine yardımcı olabilir. Beslenme uzmanları, kişinin sağlıklı bir şekilde beslenmeyi öğrenmesine ve sağlıklı kilosuna ulaşmasına yardımcı olur. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmak, iyileşme sürecinde önemlidir.” dedi.
Tıbbi olarak hastanın fiziksel sağlığının izlendiğini ve gerektiğinde tıbbi müdahalede bulunulduğunu da söyleyen Taşkın sözlerini şöyle tamamladı:
“Anoreksiya, ciddi fiziksel komplikasyonlara yol açabilir, bu nedenle tıbbi izleme önemlidir. Özellikle genç hastalarda, aile terapisi anoreksiya tedavisinin bir parçası olabilir. Aile üyeleri, hastanın iyileşme sürecini desteklemek için eğitim alabilirler.”