Amerika’nın çöküşün eşiğine gelişini konu alan “Civil War – İç Savaş” filmi ABD’de gösterime girdiği ilk hafta sonunda gişe lideri olurken, kısa sürede seyirciyi sinema salonlarına çekmeyi başardı. Seyircinin beğenisi kadar eleştirmenler tarafından da büyük bir ilgi ile karşılanan filmi, The Hollywood Reporter dergisinden Richard Newby kaleme aldı. Newby, haberlerde çok sık yayınlanan “İzlemek üzere olduğunuz görüntüler rahatsız edici olabilir” içerik uyarısının bu filmde yapılması gerektiğini söylerken, İç Savaş için “yıpratıcı ve rahatsız edici” yorumunda bulundu.
The Hollywood Reporter dergisinden Richard Newby, Amerika’nın çöküşün eşiğine gelişini konu alan Civil War / İç Savaş filmi hakkında yazdı. Modern tarihte haberlerde çok sık yayınlanan “İzlemek üzere olduğunuz görüntüler rahatsız edici olabilir” uyarısının, Alex Garland’ın son filmi İç Savaş için yapılması gerektiğini söyleyen Newby, “Filmi izlemek çok zor çünkü insanlara destekleyecekleri, ya da karşı çıkacakları açıkça tanımlanmış taraflar vermiyor “dedi. İç Savaş için “yıpratıcı ve rahatsız edici” yorumunda bulunan yazar, nedenlerini şöyle sıraladı.
İnsanlığın durumuna dair benzersiz bir bakış açısı
Günümüzde Amerikan hükümeti ve eyaletler arasında yaşanan olaylar sebebi ile öngörüsel bir programlama yani halkı olacaklara hazırlayan bir film olduğu konusunda çokça tartışma yaratan film için, “Bizi ve ana karakterlerini hiçbir uyarı olmadan, başka yöne bakma daveti olmadan ve tutup bize neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu söyleyecek biri olmadan rahatsızlıkla baş başa bıraktığı için tartışmalara yol açması hiç de şaşırtıcı değil” diyen Richard Newby filmin hem yazarı hem de yönetmeni Garland’ın insanlığın durumuna dair sürekli olarak benzersiz bir bakış açısı sunduğunu ifade ediyor.
Filmde destekleyeceğimiz veya karşı çıkacağımız açıkça tanımlanmış tarafların olmadığını aktaran Newby, filmin Amerikalı izleyicilerin desteklemeyi sevdiği iyilik ve kötülük gibi ikililikten büyük ölçüde yoksun olduğunu belirtiyor.
Garland’ın karakterlerinin sürekli olarak evrimin ya da ölümün, bazen de her ikisinin sancıları arasında sıkışıp kaldığını anlatan eleştirmen, anlamlı bir değişim yaratma yeteneği olan ama inancını kaybetmiş İç Savaş’ın ana karakteri ünlü savaş fotoğrafçısı Lee (Kirsten Dunst) için de bu durumun geçerli olduğunu söylüyor.
Film neden bu kadar gerçekçi?
Amerika’nın son derece siyasallaşmış bir dönemde olduğunun altını çizen Richard Newby, İç Savaş’ı gerekli kılan şeyin Amerika’nın şu anda baktığı gelecek, ölüm ya da (dev)evrim olduğunu söylüyor.
İzleyicilerin böyle bir film için doğru bir zaman olup olmadığını sorguladığını aktaran Newby, Garland’ın ise buna karşın filmin apolitik olduğu yönünde iddialarda bulunduğundan bahsediyor.
Filmin ana karakteri Lee’nin genç ve hevesli fotoğrafçı Jessie’ye söylediği “Savaş fotoğrafçılığının amacı cevaplar sunmak değil, değiştirilmemiş bir görüntü sağlamak ve izleyicinin soru sormasına izin vermektir” sözünden alıntı yapan eleştirmen, “Garland’ın yaptığının bu olduğunun altını çiziyor ve “Garland izleyicilere yani bize gösterdiklerine göre soru sorma fırsatı veriyor” diyor.
Filmin apolitik olmadığını düşündüğünü söyleyen eleştirmen, “Bize Amerika Birleşik Devletleri güçleri ile Kaliforniya ve Teksas’tan oluşan Batı Cephesi olarak bilinen ayrılıkçılar arasında parçalanmış bir Amerika gösteriliyor. Elimize, üçüncü döneminde Amerikan halkını terk eden, onlara karşı hava saldırıları düzenleyen ve gazetecilere gerçekleri söyleme fırsatını engelleyen bir Başkan (Nick Offerman) veriliyor. Bunun yanı sıra polis güçleri de harekete geçerek sivillere kaynak erişimini engelliyor ve onlara sokaklarda gaddarca davranıyor. MAGA tiplerinin ve faşizmin bayraklarını dalgalandıran bir filme benziyor mu bu?” yorumunda bulunuyor.
Filmde, yardım ve yiyecek sunan askerden arındırılmış bölgelerin büyük ölçüde siyah ve kahverengi insanlar tarafından yönetildiğini ve buralarda yaşadıklarını vurgulayan Newby, “Bunun nedeni olarak, Amerika’nın siyasi oyunlar oynaması ve daha iyi kariyer ya da daha fazla para yalanı uğruna azınlıkları savaşa göndermesi nedeniyle en çok acı çekenlerin de vatandaşlar olması olabilir mi?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor: “Atalarının kurduğu ülkede tarihsel olarak kendileri için önemli bir değişiklik görmedikleri için beyazların önderlik ettiği bir savaşa katılmamaya mı karar verdiler? Yoksa bir kez daha ülkeyi yeniden inşa etmek, geçindirmek ve iyileştirmekle mi görevlendiriliyorlar, çünkü karşılığında hiçbir iktidar partisinin desteğini alamasalar bile başka hiç kimse bunu yapmak için adım atmayacak mı? İç Savaş Amerika’sının hikayesi bu soruları akla getiren görüntülerle anlatılıyor, ancak filmin doğası gereği antifaşist olduğu sorgulanmayan bir şey.”
Tarafları belirsiz bir savaş
Yazısında “İç Savaş yeterince liberal mi?” diye soran Newby, bu tür liberal veya muhafazakâr tanımlamalarının filmdeki askerlerin bile hangi kiminle savaştıklarını bilmedikleri noktaya kadar karıştığını ifade ediyor. Bir malikanede saklanan bir keskin nişancı tarafından iki nişancının yere çivilendiği sahnede bunun vurgulandığını aktaran eleştirmen, buna örnek olarak spoiler olabilecek şu sahneyi veriyor: “Yerdeki biri boyalı saçlı, diğeri mavi ve pembe boyalı tırnaklı askerlere ve trans bayrağının görüntülerini hatırlatan askerlere kime ateş ettikleri soruluyor. Joel’e bilmediklerini söylüyorlar; kendilerine ateş edildiği için karşılık verdiklerini söylüyorlar. Joel onlara tetikçinin karşı tarafta olduğunu bilip bilmediklerini soruyor ve onun bir müttefik olabileceğini öne sürüyor. Ve bir asker yine bilmediğini söylüyor. Tetikçi ateş ediyor ve onlar da karşılık veriyor. Ve gerçekte kim kim, seyirci de bilmiyor.”
“Filmde her iki tarafta da üniformalı ve sivil kıyafetli savaşçılar var ve bize hangi tarafın hangisi olduğunu gösterecek belirgin üniformalar yok” diyen Newby, şöyle devam ediyor: “Filmin en bariz muhalifi olan, Jesse Plemons’un canlandırdığı, şort ve kırmızı güneş gözlüğü takan ırkçı bir asker bile bir tarafa atanmamış. Kendisini basitçe öldürmek için çatışmaya sokmuş. Bu sahneler ve yardımcı karakterler, kendi ideolojilerinin en aşırı, en mükemmel biçimine tamamen uymadıkları için kendi müttefiklerinin boğazına gelen insanlardan oluşan günümüz siyasi söyleminin çoğunu yansıtıyor. En ciddisinden en aptalına kadar bu aşırılıkları her gün görüyoruz. Silah kontrolünü isteyen muhafazakârlar, Noel’de çocuklarına silah veren aşırı sağcılar tarafından eleştirilirken, diğer liberalleri reddeden liberaller… Daha da üzücü olanı, Biden’ın Filistin’e karşı İsrail’i desteklemesine öfkelenen sözde liberallerin Trump’a oy vereceklerini ya da hiç oy vermeyeceklerini söylemesiyle at nalı teorisinin iş başında olduğunu görüyoruz; sanki böyle bir seçim onlara insanların çekeceği daha fazla acıdan kendilerini muaf tutacak ahlaki bir üstünlük sağlayacakmış gibi.”
Yazısının sonuna gelirken “İç Savaş’ta gördüğümüz görüntüler rahatsız edici olabilir” ibaresini tekrar eden Richard Newby, “Ancak tüm bu görüntülerin üzerinde beliren en büyük soru hala havada. Bunlardan herhangi biri, çağımızda gerçek bir iç savaşı önleyecek kadar rahatsız edici miydi, yoksa yalnızca görüntülerin sanatını, fotoğrafçının zanaatını mı yargılayacağız?” diye soruyor.
İç Savaş’ı izlemenin dışında yapılan tüm tartışmaların ve yargıların kanıtladığı tek şeyin, Alex Garland’ın Amerika’ya yönelik sinematik bakış açısının onu inkâr edilemez bir şekilde müttefik haline getirdiğini yazan Newby, okuruna da “Öyle değil mi?” diye sormayı ihmal etmiyor.
Ülkemizdeki dağıtımını TME Films’in üstlendiği, “İç Savaş”, 19 Nisan’da vizyonda olacak.
Filmin Fragmanı: https://www.youtube.com/watch?v=4hPCNBvGBPQ