İnsanlık tarihi geriye dönülmez biçimde ileriye doğru yol alıyor. İleriye doğru alınan yolda gücü elinde bulunduranlar ile güçsüzlerin mücadeleleri tarih boyunca süregelmiş ve halende sürüyor. Gelir paylaşımlarının keskin biçimde ayrıştığı günümüzde mücadelelerin kaçınılmaz olduğu görülüyor.
Devlet Tiyatrosu oyuncusu, yönetmen ve yazar Okday Korunan tarihsel, toplumsal sorunlara sınıfsal bakışıyla dikkat çekiyor. Bu anlamda oyun izleyiciye bireysel mücadeleden çok toplumsal mücadele olmadan başarıya ulaşmanın söz konusu olamayacağını işaret ediyor. Toplumsal sorunları açığa çıkaran, oyunu mutlaka izlerken sizlere “İyi şanslar” Diliyoruz. İsmet Küntay 45. En iyi oyun yazarı ödülünü 2019 dan beri oyunumuz İstanbul Devlet Tiyatrosunda sahnelenmeye devam ediyor.
Oyun izleyiciye ne vaat ediyor?
“İyi Şanslar” metni yirmi yıldır okuruna insanlık adına dilediği (ismiyle müsemma) şansı, bugün 2019 – 2020 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu sahnelerinden yine ilk günkü heyecanı ve samimiyeti ile dilemeye devam ediyor. Yaşlı dünyanın çocukları talanların, yıkımların, kıyımların ortasında boy verip yeşerirken örnek olmayı suçlu kalmaya tercih edip onca olumlu gelişmeyi silecek adımlar atmakta yarışabiliyorsa insanlık alanında yolun başında olduğumuz sonucunu çıkarmak hiç de zor değil. Yine de bu sonucu umutsuzluk olarak göremeyiz. Yaşanan olumsuzlukların içinde o olumsuzlukları terk etme azim ve mücadelemizi diri tutan bir şeyler de muhakkak mevcuttur. Aristoteles’in “Metafizik” adlı eserinde bizlere işaret ettiği umudu bu bağlamda asla yitirmemeliyiz. Büyük Anadolu düşünürü Mevlânâ da “ben ahlâkı ahlâksızdan öğrendim.” Demiyor muydu? Yaşamın temelinde “dualite” kavramının saklı olduğunu hep hatırlamalıyız. “İyi Şanslar” oyunu üzerinden yaşadıklarımızı sorguladığımızda, yaşananların ötesinde bir dünya kurmanın, değişimin, değiştirmenin, “fareleşmeden” (bu tercihten uzak durarak), “İnsan-ı Kâmil” noktasına yol ve yolculuğun ancak insana yakışacağını görürüz. Oyun bu bağlamda mevcudu sıradanlaştırmanın, kabullenmenin, insanlığı boş hayallerle oyalayacağına, insanlıktan çıkaracağına vurgu yapmayı hedefliyor. “İyi Şanslar” zamanı ve zamanın insanının düştüğü çukuru büyüteç altına alarak herkese iyi şanslar diliyor.
İnsanlıktan umutlu musunuz? Oyunun yazarı olarak, oyuna umudunuzu mu yoksa umutsuzluğunuzu mu yansıttınız?
İnsandan umudu silemezsiniz. Öyle ise insanlığın devamını sağlayan umut yeryüzünde insanı var eden değer olarak hep yaşayacaktır. Özetlersem elbette umutluyum. İnsan umutlu ise aynı zamanda “u” – “mutlu” dur. Umut mutluluğun ilacıdır, ekmeğidir. Mutlu olmak vicdanın huzuru ölçüsünde insanın cennetini inşa etmesi anlamına gelir. Samsatlı Lukianos şöyle diyor, “Erdem; adaletin, bilgeliğin, cesaretin buyruklarını yerine getirmektir.” Erdemlerle süslü bir yaşamı içselleştirebilmiş olmak vicdanın, huzurun ve umudun anahtarı olacaktır. Hatırlayalım iktisatta bir kural vardır, “iyi para kötü parayı kovar” bu kuramın yaşamda karşılığını şöyle kurabiliriz. “İyilik kötülüğü kovar.” İnsan vicdan üzerine yatkınlığı olan akli bir varlıktır. Düşünebilen, düşündüğünü paylaşacak yollar bulabilen kabiliyete sahiptir. Bu yüzden umutsuzluk cehaletin beslediği ve tutuculukla sonlanacak bir çizgiden başka bir şey değildir. “Nihilizm” bu noktada toplumlar için büyük tehdit içermektedir. “Modern” kavramının içi doldurularak bakıldığında görülecektir ki, bu kavramsal yaklaşım bilimsel temelli çözümlerle umutsuzluğa karşı çıkarak antikiteden (kadim zamanlardan) beri umudun ve geleceğin müjdecisi olmuştur.
“İyi şanslar” ile nasıl bir farkındalık yaratmayı hedefliyorsunuz?
“İyi Şanslar” neticede bir oyun ve tiyatro sanatının malzemeleri ile hoşça zaman geçirmek yanında keyifli bir paylaşımın tadına varmak üzere tasarlanmış bir çalışma. Sözü ve söylemi ile sahne gerçekliği üzerinden oyunculuk sanatının aktarımı eşliğinde bir gösteri. Sorunuzun açarından hareketle altını çizmek isteyeceğim kıymete gelirsek, bu oyunun geleneksel Türk Tiyatrosu motiflerini batı tiyatrosu ile sentezleyen bir yol arayışını içerdiğini açık ve net olarak paylaşmak isterim. En azından çabamın bu yönde olduğunun altını çizmeliyim. Bana göre bu oyun bir “Karagöz – Hacivat Muhaveresi” ile başlar. Söz oyunlarına, yanlış anlamalara, anlam kaydırmalarına, taşlamaya, cinselliğe, şarkıya, ses efektlerine yaslanarak yürür. Halk adamı “Karagöz”ile mürekkep yalamış “Hacivat” muhaveresi “Perde-i Sühan” dan, “Meydan-ı Sühan” a taşınmanın ötesinde bir “transpoze” okuma ile batı tarzı iki “prototipe” dönüşerek karşımıza gelir. Günümüz kapitalizminin vahşetini yaşayan ve onun evirilmiş hali emperyalizmin batağındaki insan “prototiplerinin” “bank-not” para adı verilen kâğıttan bir “sahte tanrı” icat etmelerini sorgulatmak üzerinden çalışır. Kurgulanmış ve büyüklere masal olarak kendi yalanlarına, yalanlar ekleyenlerin öyküsü olarak karşımıza çıkar. Boş inançların, cehaletin, tutuculuğun, çaresizliğin, tatminsizliğin, kibrin, ölçüsüzlüğün, dengesizliğin, güç yarıştırmanın sorgusu olarak yol alır. Sahnede anlatılan yalanlarla bezenmiş masalın gerisindeki kodları çözerek masala ulaşmak, anlam avcılığına çıkmak ve anlamlandırmak seyirci açısından kıymetli olacaktır. Seyirciye bir yap
– boz tamamlatmayı hedefleyen “İyi Şanslar” oyunu, salona girerken gardıroba astığın paltonun cebinde sakın aklını bırakma. Ona seyredeceğin oyun boyunca ihtiyacın olacak demeyi tercih ediyor. Oyun broşüründe şöyle bir cümle mevcut, “Gülmek herkese yaraşır ama herkese yakışmaz.” Yine de siz hep gülün ve gülmenin kıymetini keşfedebilenlerden daha doğrusu onu kendine yakıştırabilenlerden olun.
XX ve YY gerçek hayatın içinden esinlendiğiniz karakterler mi, yoksa hayali karakterler mi?
Elbette bu oyun öncelikle bir kurgu masal. Adı sanı olmayan, zamansız ve mekânsız bir noktada geçip gelişiyor. Bu oyunda karakterden de söz edilemez. İki tip ya da “prototip” var karşımızda. Cahil “XX” ve İyi öğrenim görmüş “YY”. Tamamen bir kurgu bu. Bu iki “prototip” bir öykü içinde Aristoteles’in “Poetika” adlı eserinde vurguladığı üzere makul, mantıklı, olmuş, olacak ya da olabilir bir noktada mevcut ekonomik diretmelerin boyunduruğu altında, kısaca günümüzde karşılaşsalar, sistemin çocukları bizler onları ne durumda ve nasıl bir eylem içinde görürüz mantığından bir bakışla seyircisine olayları sorgulatılmayı içeren bir metin. Adı “İyi Şanslar”.
Kara mizah için, oyunun iki kişilik olması avantaj mı? Dezavantaj mı?
Kara mizah zor zamanların sığınağı, insanlığın sanatlı, eğlenceli dilidir. Büyük Anadolu düşünür ve şairi Yunus Emre diyor ki, “söz var bitire savaşı, söz var götüre başı” ben de diyorum ki, “anlayana sivrisinek saz…” Arif olana elmanın çekirdeğinden söz edersin o elma ağacını görür. Oyunun iki veya daha çok kişiden mürekkep olması sadece bir teferruattır. Romanla, şiiri kıyaslamak gibi… Takdir bu konuda elbette seyircinin yorumunda saklı olacaktır.
Fareleşmiş insanların gerçek dünyadaki karşılığı nedir?
İnsanın insanlığından çıktığı an, kişinin beyin korteksini bir anlamda da aklını kullanma yeteneğinden uzaklaştığı andır. Limbik sistemle düşünmeye geçtiği anda insan duyguları ile düşünmeye başlar. Kıymetlidir belki ama yine de gerçekten uzaktır. Biraz daha aşağısı id (ilkel benlik) noktasından bir bakışla davranışlarını düzenlemesi ise “animal” ya da hayvani diyebileceğimiz bir noktadan davranışlarını düzenlemesi demektir. Bir ölçüde bu da kıymetlidir ama sığlık da içerir. İnsan toplumsal bir hayvan olmanın ötesinde insan, yani eşrefi mahlûkattır. Var olanlar arasında, onlarla eşit fakat başka kabiliyetlerle de donatılmış olandır. Öğrenen ve öğreten, gülen, ağlayan, güldürüp düşündüren, sözü şiire ulaştırmayı becerebilen bir varlıktır. Bir denge bütünüdür. Yaratılışı gereği biyolojik, fizyolojik, sosyolojik, vs. içeriklere sahip karmaşık bir yapıdır. Kimyasal ve elektriksel bir bağ bütünüdür. Bilmek, anlamak, anlamlandırmak, aktarmak, kurmak, yapılandırmak isteyecektir. Bu karmaşık yapının keşfi ve kullanımı noktasında kendini tercihleri ile yaşamaya başlar. İnsan olmak derin, bir o kadar da çetin olan yol ve yolculukların sonunda elde edilebilecek bir sıfattır. İnsan kendine yakışanı akıl ve hikmet burcundan bir bakışla, bilginin ışığında hassas bir dengede ancak yakalayabilir. Kendini bilen bu bağlamda her şeyi bilir. “Fareleşme” metaforundan da uzaklaşmayı keşfedip, kavrayabilmiş olur. “İrfan” noktasına kendini taşır. Muradına yaklaşır. Hakikatle yüzleşme cesareti gösterir.
İzleyici gözüyle oyunu nasıl değerlendirirsiniz?
Bu sorunun muhatabı aslında seyirci olmalıydı. Yine de birkaç cümle ederek sunmuş olduğunuz fırsatı değerlendireyim. “İyi Şanslar” kıymetli bir ekip çalışması. Bu hayale inanan, aklını ve yüreğini paylaşan herkese öncelikle teşekkür ederim. Cumhuriyet bilincinin coğrafyamızdaki mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü ile kurulan ve mutlaka özerk noktada korunup kollanarak yarınlara taşınması şart olan Devlet Tiyatroları’nın yaratıcı kadrosu ile sahneye taşınmış olan “İyi Şanslar” hâlâ şansımızın olduğunun ciddi bir delilidir. Oyun seyircisine altını çizerek bir an önce eyleme geçme zorunluluğunu hatırlatıyor. Bu eyleme önce gözlüklerimizin kirinden başlayan bir temizlikle, ruhlarımızın temizliğine varan yolculuğumuz rotasında başlamamız gerektiğini söylüyor. “Tencere dibin kara seninki benden kara” noktasındaki buluşmaların sonuç vermeyeceği ortada. SamuelBeckett “Godot’yu Beklemek” oyununda gelmeyecek olanı bekletmişti
bizlere. “İyi Şanslar” şansımız olduğunu söylüyor. Çehov’un öngörüsü ile “duvardaki silah hiç olmadı oyunun sonunda kendiliğinden patlamalı” tadında bir yaklaşımla. “İyi Şanslar” diliyor. Oyunun uzun soluklu ve bol alkışlı olması dileğim. Yaşadığımız pratik de bu dileğimi şükürler olsun doğrular yönde. Herkes için bereketli olsun. İlgisinden ötürü seyircimize, bize yer ayırdığı için “Güncel Kadın” a ve bu söyleşiye zaman ayıran herkese teşekkür ederim. İyi şanslar… İyi seyirler…