Bu hafta ki yazımda sıcak sıcak katıldığım bir televizyon yayınından bahsetmek istiyorum sizlere…
Beni kendime bir kez daha getiren ve doğru yolda olduğumu gösteren bir yayından…
Hangimiz sevdiğimiz işi yapıyoruz? Kendimizi hangi mesleğe ait hissediyoruz?
Her meslek grubuna saygım var, üreten, öğreten, can emanet edilen, görsel, sanatsal…
Peki siz kendinizi nereye, hangi mesleğe ait hissediyorsunuz?
Üniversite TV’de katıldığım yayında Moderatör “Bir daha dünyaya gelseniz yine aynı işi mi yapardınız?” diye bir soru yöneltti bana…
Bir an bile düşünmeden tüm zorluklarına ve yıkımlara rağmen “evet” dedim…
Çünkü kendimi başka bir meslekte hiç düşünemiyorum ben…
Televizyonculuk neydi benim için?
Az bütçelerle, markalaşan işler yapmak, renkli camın içinde olmak, binbir çeşit insan hayatı gözlemlemek, TV binasından içeri adım atınca devleşmek…
Adrenalin ve özgürlük…
Sevdiği işi yapınca çalışıyor gibi gelmiyor insana ve yorulmuyor, tüm zorlukları tölere ediyor kendi içinde, sevmediğin bir mesleğin içinde olmaksa işkence…
Az olsun
Öz olsun
Paşa gönlümüz sağlıkla keyifli olsun…
Bugün bir kez daha dedim ve hep diyeceğim…
Kural çok basit…
Çocuklarınıza çok para kazanmayı değil, sizin istek ve arzularınıza göre yaşamayı değil, mutlu olmayı öğretin…
Su akıp kendi yolunu buluyor zaten bir şekilde…
İstediği mesleği yapan, yapabilen, işine saygı duyan insan etrafına da umut oluyor…
Yaşamak için evet para gerekli bir araç ne yazık ki, ama para için yüzü astarsızlaştırmaktansa azla yetinmeyi başarmak daha büyük başarı değil mi?
Hayatın zorlukları, eğitim sistemi bizleri bazen istemediğimiz meslekleri yapmaya mecbur kılsa da, istediğimiz işi bir gün yapacağımıza inanarak yol almak ve kendimize hedef koymaktan vazgeçmemeliyiz…
Emeksiz olmuyor hiçbir şey…
Kabullenmek acizlerin işi…
İnsan kendini ait hissettiği mesleğin içinde değer kazanıyor ve kendini güçlü hissediyor…
Keyif alarak yapılan her işse mutlak başarı getiriyor insana zaten…
Yolun başında da, ortasında da,
Sonunda da,
Sevmek var yine…