Ateş böceklerinin vızırtısı, yaşlı tomrukların göğe uzanan gövdeleri, toprak kokusu sadece bizi çekmiyor, yapraklar ve ağaçlar da ona aşık…
Ama; Ağaçların arasında bir yürüyüş, doğanın içinde bulunulan diğer zamanlardan çok farklı…
Bir karanfil bahçesi mesela, karanfillerin ak kokusu, havaya akan karanfil dokusu ya da bozkırda ufuğa doğru at binmek, ruhun içinden gelen ebedi bir yolculuk…
Bunlar çok farklı deneyimler.
Ağaçların arasında kutsal bir bağ var, insanların arasında olan ağlar kadar geniş.
Tekil ağaçlar çoğul oluyor ve teke karışıyor, ormansa bir bütün.
Asla kırılmayan dalları ve dik duruşları ile ağaçlar sonsuzluğa doğru birlikte eriyor.
Bir karanfil bahçesinde…
Her çiçek tabii yine tek ve varlığında özeldir, ama karanfiller göğe dağılmak için var.
“Demir Tümen”
Bu hafta ki yazımda, 15 yaşında blok yazıları yazan oğlumla tanıştırmak istedim sizleri…
Yukarıda, bloğuna yazdığı bir yazısından kısa bir bölüm paylaştım, bu cümleleri ben üç roman ve sürüsüne bereket köşe yazıları yazmış bir yazar olarak kurabilir miyim bilmiyorum!…
Sorgulayan, okuyan, neye inanacağını kendi belirleyen, kendi doğruları için tartışabilen, saçma kurallara itiraz edebilen, konuşmaktan, fikrini söylemekten korkmayan, kendi hayatını kendi yönlendiren mutlu bir gençlik umut ediyorsak bize düşen çok görev var…
2000 yılından beri 23 senedir defalarca kez yurtdışına çıkmış ve hiçbir zaman aldığım vizede sorun yaşamamış, son altı ayda, İtalya, Avusturya, Almanya, Fransa’ya giriş çıkış yapmış bir Türk Vatandaşı olarak,
23 sene sonra ilk defa vizemde iltica etme riski olduğu görülerek red aldım, üstelik buna itiraz edersem 12 hafta beklemem gerekeceği söylendiğinden, kuzu kuzu vallahi billahi tillahi iltica etmeyeceğim diyerek, 80 Euro ve 780 TL’yi tekrar yatırarak, tekrar başvuru yaptım…
Kurallara saygılıyız ama kural bizi insanca yaşamaktan alı koymuyorsa ve bir saçmalık yoksa…
Başıma gelen bu durumu sorguladığımda söyleyecek çok şey var…
Demir’e anlattığımda en doğru yorumu yaptı mesela, sizde sorgulayın bence, aklı olan sorgulasın artık…
Geldiğimiz noktada; İdi otluktan uzak, beyninin yıkanmasına müsade etmeyen, aydın, Atatürkçü, terbiyesizlikle hakkını koruma arasındaki ince çizgiyi bilen, herkese kanmayan, korkmayan, aksine zekası ile korkutan bir gençlik umudumuz…
Yoksa okeye bile dönmüyoruz artık…
Burda da bize düşen;
Çocuklarımızın her konuda başarılı olamayacağını kabul ederek, her derslerinin iyi olmasını beklemeden, neye kabiliyetleri varsa o konuda onları yüreklendirerek her daim yanlarında olmak…
Kendilerini sevsinler ve mutlu olsunlar…
Gelen günlerde;
Sadece mutlu…
Sadece mutlu…
Sadece mutlu…
İnsanca yaşasınlar
Sadece mutlu…
Hak ettikleri gibi…
Sadece mutlu…
İyi insan olsunlar…
Sadece mutlu…
Seninle gurur duyuyorum canım oğlum…
Bu delikanlının diğer yazıları için;
https://paxturanica.blogspot.com