Ben oldum…
Her şeyi çözümledim…
Adamı gözünden tanırım…
İyiyi kötüyü hemen anlarım…
İşimde benden harikası olamaz…
Bunu benden iyi kimse yapamaz…
Ben artık hata yapmam…
Kimi seveceğimi bilirim…
Sevdiğimde vardır bir bildiğim asla yanılmam…
Ben bunu yapmam dediğim şeyi asla yapmam…
Asla yaş tahtaya artık basmam…
Bana hiçbir şey olmaz…
Çoğu zaman kurduğumuz cümleler değil mi bunlar?
Ama defalarca yine yanılıp dönmedik mi
sil başa dön başa?
Yine güvenip, yine inanıp, teslim olup, aldanıp, aldatılıp, hatalar yapıp, yıkılıp kalkmadık mı ayağa…
Bu sefer son derken, aynı şeyleri tekrar tekrar yaşarken bulmadık mı kendimizi?
En güvendiklerimiz en çok yakmadı mı canımızı? Hem de defalarca…
Büyük konuşmamayı öğrendik mi peki?
Hayatın her yaşı ve her anı bir öğreti değil mi sizce?
Karakter ufak yaşlarda şekillenir sabittir değişmez…
Hayatı deneyimleme ve öğreti ise ömür boyu devam eder…
Yanılsama burada başlar…
Yaş ilerledikçe;
Hatanın ne olduğunu biliriz ama yine aynı hatayı yapabiliriz…
Kime güvenmememiz gerektiğini biliriz ama yine güvenebiliriz…
İyiyi kötüyü anlarız ama yine şaşarız…
Artık asla affetmem deriz yine affederiz…
Ben onu mahvederim deriz ama lafta bırakabiliriz…
Daha az yara almayı ve üzülmemeyi öğreniriz belki ama karakter dediğimiz şey değişmediği için aynı sarmalda dolaşır dururuz çoğu zaman…
Ve ben oldum dediğimizde bozulur sanki yaşamın büyüsü…
Öğrenmenin de büyümenin de yaşı yok…
Asıl mesele;
İçindeki çocuğu koruyarak,
İyilik kazansında gerisi boş deyip
Allaha havale ederek,
7 yaşın saflığı
17 yaşın çılgınlığı
20’li yaşların dünya umurumda değil heyecanı,
35 sonrası yaşların dinginliği ile;
Ortama, şartlara, koşullara, olaylara göre hiç değişmeden, kafanıza göre, kalbinize göre, en önemlisi öğrenmenin yaşı olmadığı olgunluğunu kabul ederek ve kendimizi bilerek 7’sinde neyse 70’de o olarak kalpte sevgiyle yola devam etmekte…
Sağlık olsun gerisi bizde diyerek…
Her şeye rağmen hiç değişmeden…
Mutlu haftalar…