Çok yaşa mı? İyi yaşa mı?
Sizce hangisi?…
Ben eskiden gayriihtiyari biri hapşırdığında çok yaşa derdim…
Şimdi özellikle “İyi yaşa!” diyorum…
Peki günlük hayatta sıklıkla kullandığımız ‘çok yaşa’ ifadesinin nereden geldiğini biliyor muydunuz?…
Milattan önce 4. yüzyılda Aristo ve tıbbın babası sayılan Hipokrat’ın öğretileriyle,
İnsanlar, hapşırmanın; “başın yabancı maddelere karşı bir savunma refleksi” olduğunu öğrenmişler…
Aristo’nun anlattıklarına göre;
O dönemlerde ‘Eski Yunan’da İnsanlar, “ruhun kişinin kafasında bulunduğuna, bu nedenle hapşırınca, başın sarsılmasıyla ruhun etkilendiğine” inanıyorlarmış.
Bu sebeple ruhun zarar görmemesi için hapşırınca dua etmenin şart olduğunu o zamanlarda düşünmüşler.
Yani hapşırmanın yaşamı tehdit eden bir durum olarak algılanması taaaa
antik çağlara dek dayanıyor.
1300’lü yıllarda…
İtalya’da bir veba salgını başlıyor, hastalarda sık sık hapşırmaya neden oluyor bu hastalık. O dönem hapşırmayı bir hastalık refleksi olarak gören insanlar, hapşırdıkları için hayatta kaldıklarına inanıyorlar ve minnet duyuyorlar.
Ve Papa Gregory VII, insanlardan hapşıran kişilere ‘Tanrı seni korusun’ sözünü söylemelerini emrediyor çünkü daha önce ki Papa 2. Pelagius da hapşırırken ölmüş…
İşte bu istek, farklı değişikliklere uğrayarak günümüze kadar gelmiş bulunuyor…
Amerikalılar ve İngilizler bir kişi hapşırdıktan sonra “bless you” yani “tanrı sizi kutsasın” ifadesini kullanıyor..
Almanlar “gesundheit” diyerek “sağlıklı yaşam”,
İtalyanlar ise “felicita” diyerek “mutluluk” dileklerini dile getiriyorlar…
Yunanlılar ise tıpkı bizim gibi ‘çok yaşa’ demeyi tercih ediyorlar.
Hapşırdıktan sonra birçok kültürde, sağlık ve esenlik dilekleri için çeşitli ifade kalıpları bulunuyor yani…
Benim ifade kalıbım ise yaşadığım onca yıkım, üzüntü, sıkıntı, hayal kırıklığından, gördüklerimden ve bildiklerimden sonra;
Asla “çok yaşa” değil…
“İYİ YAŞA”
Hep olumlu, hep pozitif düşünemiyor insan… Öyle olsa melek olurduk diyeceğim, e Şeytan’da bir melek olduğuna göre bazı zamanlarda umutsuzluğa kapılıp negatife bağlamak bizimde en insani hakkımız…
Bazen ister istemez isyan ediyor insan başından geçenlere, yaşananlara, hele ki vicdan terazisi çalışan, empati yapma yeteneği olan insanlar için daha da zor yaşam…
Sağlığından olmak, hayat koşulları, aldatılmak, günlük koşuşturmalar hep bir mücadeleyle geçiyor ömür…
Yoruyor insanı, yoruluyor can…
Dinginleşmek, sadeleşmek, yalnızlaşmak istiyor…
Ve tek amaç yaşamak…
Ama nasıl yaşamak?
Huzurla sağlıkla ve aşkla sevilerek yaşamak…
Ne dersiniz?
Madem bir şeyi 40 kere söylersek olurmuş ya…
Yada pozitif düşünce pozitifi çekermiş falan…
Sizde bugünden itibaren
“Çok yaşa” değil,
“İyi yaşa”
“Güzel yaşa”
“Sağlıklı yaşa”
deyin benim gibi hapşırana…
Bütün meslek kollarına ve çalışan, üreten tüm insanlara saygım sonsuz ama bana göre en zor meslek doktorluk…
Bu yazı vesilesiyle Tüm canımızı emanet ettiğimiz doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarımızında geçmiş tıp bayramını kutlarım…
Haftaya görüşünceye kadar “Sağlıkla yaşayın”
HAPŞUUUUU…