Gördüğüm ve dinlediğim bütün hikâyeler bana gösterdi ki; aşk kavuşunca aşk olarak kalmıyor…
Değişik sebeplerden dolayı ama bir şeylerin, bir türlü kavuşamamasının adı AŞK…
Sadakat ve uyum kavuşunca, bir yerden sonra sevgiye ve saygıya evriliyor aşk…
Ama bu ikisi bir türlü kavuşmazsa kör gözünü açman, işte o zaman ilişkinin olmayacağına, sonunda acı çekeceğine, üzüleceğin durumların seyredeceğine inanman ve bitirmeyi bilmen gerekli ne yazık ki…
Hayat kısa…
Zaman biçemezsiniz gideceğiniz yola…
Bilebilir misiniz yolunuz uzun mu sürecek?
Kısa mı, bir an mı, bir nefes mi?
Bilemezsiniz…
Bilseydik, inandığımızı inkâr etmiş olurduk…
Peki, var mı yarına çıkacağımızın garantisi?
Bir de zaman isterler ya karşı taraftan…
Hayat bir nefes, bir göz kapatışı.
Unutmayın; yolculuklar bir adımla başlıyor.
Ama bir tereddütle can veriyorsunuz…
O zaman ey insanoğlu; dağın yüksekliği midir önemli olan, yolun uzunluğu mu?
Yoksa dağı çıkarken kiminle yürüdüğün mü, inerken yanında kimin olduğu mu?
Ertelediğin ne varsa belki de yok sabaha…
Yol değildir aslolan, ne kadar süreceğini bilmediğimiz yolda nasıl ve kiminle yürüdüğündür yolu zor ya da keyifli kılan…
Yol tıkanıp gitmiyorsa, bahaneler başladıysa, ilk günlerde üstünüze düşüp titreyen adam of pof yapmaya, “Zamanım yok,” demeye başladıysa “bitti” demektir… Kalbinde olduğunuz ve sizi isteyen kişi, zamanı olmasa da kendisini unutturmaz. Bunu asla unutmayın, zaman kaybetmeden oradan kaçın… Harcadığınız her saniye sizin suçunuz, çünkü o zaten gitti…
Hayat siz planlar yaparken, “Yap bakalım planlarını,” diye size tebessüm eden bir döngüdür. Bir saniye sürebilir hayatınızın altının üstüne gelmesi. Ama bilemezsiniz ki, belki de altıdır hayırlı olan… Geleceğe dönük planlar yapmak, önünüze bir hedef koymak, hayal kurmak ve onların gerçeğe dönmesi için çabalamak tabii ki insanı taze tutan bir hal ve tavır… Ama kendini çok da heba etmemek, biraz da ânı yaşamayı bilmek ve akışa bırakmak gerekiyor. Rahmetli babaannemin bir lafı vardı: “Hayat kimine hay hay, kimine vah vah…” O zaman “Önce ben!” demeyi çözmeli insan, bırakın size eşlik etmek isteyen kalsın sizinle…
Sevince insan tabii ki böyle yazıldığı gibi kolay olmuyor, arkana dönüp bakmadan gitmek. Haksızlığa uğradığını, yapılanları kesinlikle hak etmediğini düşünüyor, belki de hırs yapıyor ve mesai harcıyorsun karşı taraf için. Uğradığınız hiçbir haksızlığın hesabını, canınızı yakandan sormak için vaktinizi kaybetmeyin… Siz rahat uyuyun, kalbiniz sıkışmasın, gözünüzden akan yaşlar artık gelmesin… Yaradan, günü geldiğinde hesabınızı peşin isteyecektir canınızı yakanlardan… Hayattaki en büyük günahtır kul hakkı yemek, kalp kırmak, vebal altında kalmak… Yaslanın arkanıza, geçin kendi hayatınızın kaptan pilot koltuğuna ve manzarayı seyredin siz.
“Allah’a emanet ettiğinizi gün gelip canı yanınca Allah’a havale etmesi zor insanın, evet… “
Ama hayatın nerede son bulacağı da belirsiz.
Esas oğlan ya da kadın olmak istemeyenle uğraşmanın ne gereği var?
Romanım “Altıncı göz”den…
Mutlu haftalar…