“Halit Kıvanç Gerçek Bir Yıldızdır”
Ben Halit Abi’yi (Kıvanç) onu hiç görmediğim yıllardan beri tanıyordum, köyümüzde lambalı radyonun cızırtılı yayınından duymuştum ilk kez sesini… Hatırladığım ilk maç Galatasaray-Milan Şampiyon Kulüpler Kupası maçıydı. Turgay, Metin, Candemir, Suat, Tarık ve diğerleri sahadaydı. Milan’da Rivera, Alta ni, Maldini Dünya yıldızlarıydı. Uğur, 4. dakikada ilk golü atmıştı ancak 3-1 kaybetmiştik. O ilk 4 dakika hâlâ kulaklarımdadır. O yıllarda Halit Kıvanç, Orhan Ayhan ve Necati Karakaya anlatırdı maçları, ancak Halit Kıvanç bir başka anlatırdı. Orada olduğunuzu hissederdiniz, tıpkı 1966 Dünya Kupası nalini onun sesinden “Londra’da izlemiş” olduğum gibi… Sonrasında daha pek çok Dünya Kupası izledik Halit Kıvanç’ın sesinden. 1973 yılında İstanbul Üniversitesi’ne geldim, 1975’te Nuruosmaniye Caddesi’ndeki Milliyet gazetesinde staja başladım. Kimler yoktu ki… Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, Yazı İşleri Müdürü Hasan Pulur, Turhan Aytul, Doğan Heper, Tufan Türenç, Sami Kohen, Ali Gevgilili, Ergin Konuksever, Erhan Akyıldız, Vasfiye Özkoçak ve daha pek çok değerli isim oradaydı. Okulu bitirmeden mesleki kariyerim başlamıştı. Galatasaray’ı tutuyordum ama doğduğum şehrin takımı Eskişehirspor da Türkiye Ligi’nde fırtına gibi esiyordu.
Milliyet’in spor sayfaları da bir efsaneydi, Hüseyin Kırcalı ve Yılmaz Canel’in fotoğrafları, İsmet Tongo’nun sayfaları, Nezih Alkış, Nurhan Aydın, Şansal Büyüka, Oğuz Tongsir, Teoman Güray, Ergun Emek, Pertev Tunaseli, Necati Karakaya, Altan Erbulak, Şükrü Gülesin ve Turgay Şeren, Ziya Şengül… Harikalar ülkesindeydim. Onlarla birlikte maçlara gidiyor, basın tribününde, Eskişehir Atatürk Stadı’nın duvarından atlayıp kaçak maç seyrettiğimiz günleri hatırlayıp gülümsüyordum. Arada arkaya yayın kulübesine doğru baktığımda Halit Kıvanç’ın heyecanla maç anlatmasını izliyordum. Halit Abi sadece futbol maçını ve pozisyonları anlatmakla yetinmez; futbolcuların birbirleriyle olan diyaloglarını da radyosu başındakilere aktarırdı: “Metin yerden kalkıp kendisini düşüren Ahmet’e ‘Neden öyle sert giriyorsun ki, biz seninle hafta içinde milli takımda birlikte oynamayacak mıyız?’ diye sitem etti.”
Tabii ki bunları tahmini olarak, kendisi düşünüp söylerdi ama maçın anlatımına da ayrı bir renk katardı.
Milliyet’ten sonra Güneş gazetesine geçtiğimde Metin Oktay da oradaydı. Birlikte maçlara gittik. Eskişehir’de izlediğim ve Galatasaray’ın 2-0 galip geldiği maçta golleri Metin Oktay atmıştı. O maçta tribünde olduğumu, maçtan sonra Galatasaraylı oyuncuların kendisini omuzlarına alarak sahadan çıkardıklarını anlattığımda çok duygulanmıştı. Gazeteciler Cemiyeti Lokali’ne İslam Çupi’yle gelirdi, çok kez sohbetlerine katılma şansım oldu. Halit Kıvanç o yıllarda Tercüman gazetesinde yazıyordu. İlk kez Vasfiye Özkoçak’ın yanında gördüm onu. Öğrenci olaylarının tırmandığı günlerdi, sokaklarda gencecik insanlar öldürülüyordu. Bir gün Halit Kıvanç heyecanla kapıdan içeri girdi, hızlı adımlarla Vasfiye Abla’nın yanına gelip, “Vasfiye, Ümit’i gözaltına almışlar, üzerinde tabanca varmış” dedi. Halit Abi, oğlu Ümit Kıvanç’tan söz ediyordu.
Milliyet’in emektar adliye muhabiri Vasfiye Abla, “Halit heyecanlanma, tabanca bir olayda kullanılmamışsa tutuklama olmaz” diyerek yatıştırmaya çalıştı onu. Ardından apar topar çıkıp adliyeye gittiler, öğleye doğru döndüler. Tabanca temiz çıkmış, Ümit tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Halit Abi rahatlamış kahvesini içerken Vasfiye Abla, “Namık yeni stajyerimiz” diye bizi tanıştırdı. Sonraları Ümit de gazeteciliğe başladı ve arkadaş olduk, pek çok haberi birlikte izleyip yazdık… Halit Kıvanç maç anlatmanın ötesinde, konuşmayı çok seven bir gazeteciydi. Dünyayı görmüş, neredeyse tüm Dünya Kupası finallerini yerinde izlemiş, Pele, Eusebio gibi pek çok futbol yıldızını tanımıştı, anılarını anlattığında onu dinlemek çok keyifli olurdu. Sonraları maç anlatmanın dışında da pek çok organizasyonda sunuculuk yaptı, konuşmak onun işi olmanın ötesinde yaşam biçimiydi. Halit Kıvanç’la son buluşmamız gazeteciliğe başladığım Nuruosmaniye Caddesi’ndeki Milliyet binasında oldu. Turistik alışveriş merkezine dönüştürülmüştü bina, üçüncü katında bir lokanta açılmıştı. Orada eski Milliyet çalışanları bir araya geldik, Halit Abi, Hasan Pulur, Sami Kohen, Tufan Türenç, Selahattin Gökhan, Savaş Ay, Sinan Toros oradaydılar, artık aramızda değiller.
O akşam Milliyet‘in eski sahibi Aydın Doğan, Ergin Konuksever, Zeki Sözer,
Pınar Türenç, Tümer Argın, Abdullah Öğülmüş, Turgay Gözdereliler, Yunus Şen gibi pek çok arkadaş Milliyet binasındaydık, ancak son geçtiğimde gördüm ki, alışveriş merkezi de kapanmış, binanın kepenkleri indirilmişti. Ardından Halit Kıvanç’ın ölüm haberi paylaşıldı sosyal medyada. Bir Babıali efsanesi daha ebediyete göç etmişti. Sadece bir gazeteci değil çok yönlü bir yıldızdı. Mikrofonu da sevmişti. Milliyet’in bütün büyük organizasyonlarının değişmez sunucusuydu. O yıllarda (1950 ve 1960’lar) büyük gazetelerin eğlence kervanları olurdu. Bu kervanlar Anadolu şehirlerini dolaşırdı. Televizyon yayını başlayınca eğlence kervanları da sona erdi. Televizyonun ilk transferleri arasında Halit Abi de vardı. Sunucu denildiğinde akla ilk önce Halit Abi gelirdi. Onun için pek çok şey yazılıp söylenebilir. Hepsi şu tespiti mutlaka yapar: “Halit Kıvanç arkasında parıltılı bir geçmiş bırakan gerçek bir yıldızdır!” Namık Koçak, “Halit Kıvanç Gerçek Bir Yıldızdır”, istdergi, 18. 11. 2022 https://www.istdergi.com/guncel/halit-kivanc-gercek-bir-yildizdir
1996 yılından itibaren Vehbi Bey’e saygısı ile tanıdığım, hocam Emre Kongar’a saygısı ile devam eden dostluğumuzla, Değerli Namık Koçak Bey ne kadar içten yazmış Halit Kıvanç’ı.
“Halit Kıvanç’ın İsmi Stadyumda Yaşayacak”
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Gaziosmanpaşa ilçesindeki futbol stadının yapımını tamamladı. Yakında 24 farklı kulübün maç ve antrenmanlarına sahne olacak statta son hazırlıklar devam ederken İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla Türk halkına örnek olmuş isimlerden birinin daha ölümsüzleştirilmesi ve adının statta yaşatılmasına karar verildi. 2022’nin Ekim ayında vefat eden spor basınının ve futbol spikerliğinin duayen isimlerinden Halit Kıvanç’ın adı İBB tarafından inşa edilen statta yaşatılacak. Halit Kıvanç, yine futbolla anılmaya devam edecek.
İBB Gençlik ve Spor Müdürü İlker Öztürk, Halit Kıvanç’ın eşi Bülbin Kıvanç ve oğlu Ümit Kıvanç, statta bir araya geldi. Halit Kıvanç isminin çok önemli bir değer olduğunun altını çizen Öztürk, “Türk milletine rol model olmuş isimlerden bir tanesi olan Halit Kıvanç isminin bu stadyuma verilmesi çok değerli. Sayın Başkanımız Ekrem İmamoğlu, çok önemli bir kültür ve spor adamının adını bu stadyumda yaşatacak” ifadelerini kullandı.
Merhum Kıvanç’ın eşi Bülbin Kıvanç da emeği geçenlere teşekkür ederek, “Biz 72 senelik evliydik. Böyle bir stadyuma isminin verilmesinden dolayı mutlu oluyorum. Keşke kendi de sağlığında böyle bir mutluluğu yaşasaydı” diye konuştu. Babasının isminin stada verilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti paylaşan Ümit Kıvanç, “Babamın adı bir yere verilecekse bunun futbolla ilgili bir yer olması bizi ayrıca memnun ederdi. Semt stadı olması, birçok kulübün yararlanacak olması ve burada sporcuların yetişecek olması beni ayrıca sevindiriyor. Bunun çok yakışacağını düşünüyorum” dedi.
Kısa süre sonra hizmete girecek Halit Kıvanç Stadyumu’nun 5 bin kişilik seyirci kapasitesi bulunuyor. 4 soyunma odası, 4 teknik direktör odası, 2 hakem odası, 1 gözlemci odası, 6 idari ofis, amatör spor kulüplerinin kullanımı için 24 ofis ve canlı yayın alanlarına sahip. 68-105 saha ölçüsü bulunan stadın zemini de FİFA onaylı.” https://www.ibb.istanbul/arsiv/40691/halit-kivancin-ismi-stadyumda-yasayacak
“Çok okudum, biraz da yazayım”
“İstanbul’da doğmuşum… Fatih İlkokulu’nu, Pertevniyal Lisesi’ni, İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, yargıçlık cüppesini giymişim… Yazarlığa heveslenmiş, sonra kendimi Babıali yokuşunda bulmuşum… Gazetecilikte ilk imzalarımı atarken, nikâh dairesinde de bir ömürlük imza atmışım… Aynı yıl, radyoda mikrofon karşısına geçmişim…
Maç spikerliği, BBC derken, TV’de sunuculuğa “Merhaba” demişim. Yurt içinde, yurt dışında, mikrofon başında, kamera karşısında, sahne üstünde, ekran ortasında, stad yanında, podyum kenarında, show’da, yarışmada, törenlere karışmada, gecesinde, gündüzünde, sabahında, akşamında sunmuşum da sunmuşum… Yerlisi, yabancısı nice ünlüyü sunmuşum… Ya da sunduğum o günün ünsüzleri, gün gelmiş, çok ünlü oluvermişler…
Meksika’da Pele’yi, İspanya’da ole’yi, Arjantin’de voleyi, lüks otelde baloyu, şahane konserde soloyu, tiyatroda galayı, folklorda halayı, kaç törende kaç olayı sunmuşum da sunmuşum… Ve sonra bir gün, TV’deki “Hadi Anlat Bakalım”dan esinlenmişim, kendi kendime “Hadi Anlat Bakalım” deyivermişim… Yeni, eski, kimi çoook eski anılar, anlatacaklarım… Eski ama taze hepsi.. .”Derin dondurucu”dan çıkardım. Bugünün niyetine okuyabilirsiniz. Bu, anılarımı size ileten ilk kitabım… Anılar devam edecek… Yeni moda TV’ci deyimiyle, Az Sonra!..” “Hadi Anlat Bakalım-Anılar I”, RE Books Arts, Kitaplar Bölümü
Asteriks’in Türkçeye çevrilme hikâyesi ile Halit Kıvanç
“Asteriks’in Türkçeye çevrilme hikâyesini ilkin Halit Kıvanç’ın “Bir Koltukta Kaç Karpuz” adlı nehir söyleşisinde okumuştum. Halit Kıvanç, Türkiye tarihinin en büyük spikeri olmasının yanı sıra çok önemli bir gazeteciydi. Milliyet’te uzun yıllar siyasi yazılar yazan Kıvanç dünya tarihine de Pele ile röportaj yapan ilk gazeteci olarak geçmişti. Halit Kıvanç’ın özelliklerinden biri de çevirmenliğiydi. Futbol üzerine birkaç çevirisinin yanında bence en önemlisi Asteriks’in çevirmeni olmasıdır. Asteriks çevirmenliği önemli çünkü bu karakterlerin adları yayımlandıkları ülkelere göre değişiyor. İsimlerin içsel bir esprisi olması bu çizgi romanın olmazsa olmazlarındandır. Misal, o yaşlarda ben girseydim çizgi romana adım asla Bilgehan olmayacaktı. Yataktaokuriks, Gasteyeyazariks gibi bir şey, tabii her dilde farklı… E köylü de bana “Hey Yataktaokuriks ne yapıyorsun?” diye seslenecekti ve ben yatakta bir şeyler -herhalde papirüs- okuyor olacaktım. Halit Kıvanç’ın çevirisinde bu tarz pek çok matrak isim vardır. Ben maalesef sahafların birinden sadece bir tanesini bulup okuyabilmiş ama pek eğlenmiştim. Tabii ki benim çocukluğuma yetişen çeviri Halit Bey’inki değildi. Asteriks ve TenTen serilerinden okumadığım bir kitap yoktur. Alfa Yayınları’nın tıpkı Asteriks gibi külliyatını basmaya hazırlandığı TenTen’i bir başka yazının konusu yaparız, biz şimdi Asteriks’ten devam edelim. Asteriks maceralarını ben Remzi Yayınları’ndan okudum. Dolayısıyla, ben arkadaşımı hep Oburiks diye tanıdım -Halit Kıvanç’ın çevirisinden okuyanlar ise onu Hopdediks diye bilirler. Halit Kıvanç’ın çevirisinden birkaç isim sayayım: Palamutiks, Eskitopraks, Devegücütazıhızı, Direksiyonadis, Turistkazıklaropulos… Bizim köy halkının adı her çeviride değişti. Derken, belli Batılı standartlara oturdu, bir ölçüde orijinalliğini yitirdi.
Yıllar sonra, sanırım üç-dört sene önce, eski dostum Asteriks’in birkaç macerasına yeniden bakayım dedim. Asteriks, İtalya’da… Meğer benim çocuk gözlerim ne çok şakayı ve göndermeyi kaçırmış, anlamamışım. Mona Lisa bile orada camdan bakıyormuş ama ben o yaşta nereden anlayacağım bakanın Mona Lisa olduğunu? Dolayısıyla, birçoklarının çocuk kitabı gördüğü Asteriks’in aslında hiç de çocuk kitabı olmadığını ve her yaştan insana hitap eden büyük bir edebiyat kabul edilmesi gerektiğini fark ettim. Çok eğlenceli olması haricinde göndermeleri de yakaladığınızda o 48 sayfanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. Bir bakmışsınız ki herkesi defedip sofrayı kurmuşuz bile -Kakofoniks hariç, o ağaçta, ağzı da bağlı.”, “Yataktaokuriks’ten Gasteyeyazariks’e…”, Bilgehan Uçak, https://www.politikyol.com/yataktaokuriksten-gasteyeyazarikse/
René Goscinny ile birlikte yarattıkları “Galyalı Asteriks’in Maceraları” ile bilinen Albert Uderzo, Halit Kıvanç ile aynı dönemin çocukları idi. Yine aynı dönemde aramızdan ayrıldılar.
“Pertevniyal Lisesi, gerçekten örnek bir kültür merkeziydi. Bu arada Alman hocamız Dr. Kristinus’tan öğrendiğimiz Almanca ile, Alman Lisesi’nden, Avusturya Lisesi’nden mezun olanlarla beraber girdiğimiz sınavlarda pekala başarılı olmuştuk. Üniversitede yabancı dil sınavında bu sonucu elde edenlerden biri olduğum için rahatça konuşuyorum. Şimdi çoklarının dudak büktüğü bir “devlet okulu”ndan öğrendiklerimle üniversitede aksaksız okuyacak, hayatta da Pertevniyal’de öğrendiğim Almanca ile Alman gazetelerine muhabirlik, Alman radyosunda, Alman televizyonunda sunuculuk yapacaktım.”
Halit Kıvanç’ı, Asteriks’i Almancaya çevirirken o neşeli halini hayal edebiliyorum. Zevk alarak çevirmiştir diye düşünüyorum. Ve tabii Pertevniyal Lisesi’ndeki Almanca hocası Dr. Kristinus’u da saygı ile yad etmiştir. Eğitimde eğitmenlerin önemini bir kez daha görüyoruz. Babamın “Kuvvetli hocalardan yetiştik” dediği gibi.
“Dr. Heinz Kristinus (1904-) 1904 Reichstadt doğumlu. 1927’de Viyana Üniversitesi Felsefe Fakültesi Doktora diplomasını aldı. 1928’de aynı üniversitede Almanca ve İngilizce öğretmenliği sınavını kazandı. 1930 yılının Kasım ayına kadar St. Fölten’deki Oberrealgymnasium’da Alman Dili ve Edebiyatı öğretti ve aynı yıl Türkiye’ye geldi.
1930-1944 yılları arasında Pertevniyal Lisesi’nde, 1946- 1978 yılları arasında Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda sözleşmeli uzman olarak görev yaptı. 1978’de Avusturya’ya döndü. Anadili Almanca olan Dr. Kristinus, Türkçe, Fransızca ve İngilizce de biliyordu. Yayınları: § “Die deutschen Verben mit Präpositionen und ihre Widergabe im Turkischen” , Ankara Üni. Yayın. Ankara 1965 (1. Baskı, 2.baskı 1981); § “Das Buch des Sängers als Zyklus. Eine Studie zum Nachweis der Einheit des West-östlichen Divans”, Ank.Üni. Yayın. ,Ankara 1960; § “Der Graf von Monte Christo”, M.E. B. Yayın. 1950”, http://almande.humanity.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/74/2020/10/Dr.-Heinz-KRISTINUS.pdf