Hadi kalk gidelim, sevgili hayat , insanın insan kaldığı yollara..Ne ara bu denli bencil , bu kadar kendimizden gayrısını yok saymayı ,görmemeyi, duymamayı öğrendik. Biz ki taneyi bölüşüp yiyen nesillerin evlatları değil miyiz? Yanıbaşımızda gördüğümüz yoksunluğa, yoksulluğa, çaresizliğe sırtımızı umarsızca dönüp gitmeyi, kimden, neden, ne çabuk öğrendik. Acıya da kötüye de benim değilse gülüp geçmeyi, yok saymayı,fark etmemişliğin rahatlığını uygun gördük.Biz hangi ara yufkalıktan taşa çevirdik insani insan yapan kalbimizi.Kararmasın ama bari kalpler,vicdanlar yeterince karanlık sarmışken her yanı …Benim başıma yağmıyor diye yağmur yağana duldalık etmeyecek kadar kötü değiliz aslında. Değişen sadece zamandı, insan kalbi gittikçe incelir, katılaşmazdı zannımca… Oysa insan çiçek çiçek açabilir ve başka insanda yeşertebildiği kadar filiz filiz büyürdü diye bilirken ve bir yağmur yağar ve temizlenirdi kainat. Şimdilerde yağmurla daha da kirleniyor sanki yeryüzünde dokunduğu her ten
Ne çok ihtiyacımız varmış meğer sadeliğe, sükunete, dinginlige, kalmamış tahammül ne gürültüye ne fazlalığa. Virüs bahane sanki doldurmuşuz kotayı… Çok savurmuşuz tahammül sandığımızda ne varsa hesapsızca. Nerede, kime ne kadar vermeli ömürden, günden, sevgiden, saygıdan bilmemişiz. Gün olur ihtiyacımız ziyadesiyle artar diye hiç hesaba katmamışız. Şimdilerde ise her adımını düşünürek atması için insanin ille de bu kadar büyük bir salgın mı olmalıymış… Evimizi, odamızı, hayallerimizi, umutlarımızı, çekmeceye varana dek ne çok doldurmuşuz, fazlalık biriktirmişiz de çöpe dönünce anlamışız ruhumuzun pırıl pırıl sonsuzluğu… Ne kadar da edersizmiş tüm çuvallar da tartmayı bilen, hakiki terazisi yokmuş meğer kimselerin…
Sadelik güzeldir, sadeleştikçe çoğalır insan, sessizlikte haykırır tüm iç sesin, dinginlikte çağlar yüreğinin kahkahaları bir şelale misali… Kalabalıkta duyamadığımız için olsa gerek en çok da kendi sesimizi hic fark etmeyiz oysa ne kadar varız alemde. Duruldukça durdurdukça gereksiz kalabalıkların sesini, hızını artıyoruz, çoğalıyoruz… Ne mümkün çoklukta anlayabilmek, duyabilmek, hissedebilmek ve de evreni gerçekten görebilmek için biraz sadelik yeter de artar bile.