Dün, bugün, yarın üzerine kurulur hayat…
Onca kan bağına, can bağına, eşe, dosta, yarene, arkadaşa karışsa da üç kuşak arasında yaşar insan ömrü…
Anneyle dünden bugüne gelir, evladıyla yarınlara uzanır…
Aldığını aktarır altsoya üstten ne doldurduysa ömürde biriken heybesine…
Annem çok kara kışlar yaşamış olsa da bize hep bahardı sunduğu.
Yoklukta varlık içinde yaşattığı dünlere binlerce şükürle…
Çiçekler ekerdi önceleri köyde tarlada toprağa, sonra şehirde saksıya…
Hep çiçekli elbiseler giyerdi. İçi dışı çiçek gibiydi her mevsim açan…
Ondandır belki de Anneler çiçektir hiç solmayan…
Yıkadığı çamaşır, pişirdiği yemek, oturuşuyla duruşuyla en çok da hiç eğilmeyen dik duruşuyla mağrur bir kadındı velhasıl…
Dokunduğu her şey mis gibi kokar gül bahçesine dönerdi…
Hem ana hem babaydı dağ gibi dururdu zorda, karda var da yok da hep önümüzde… Kimselere muhtaç etmeden büyüten.
Bakışından titrerdik, oysa bir sert sözünü dahi duymada geçen ömrümde Ne ak tülbendine ne ak alnına bir leke getirmeden yaşayıp bitirdiği ömründe…
Onuruyla, gururuyla geriye kalan en büyük mirası direnciyle, ömrün sonuna dek kılavuzum olmaya, yoluma ışık tutacağını biliyorum Annem…
Annem ağlamayı da ağlayanı da sevmezdi hafiften ışıldayan gülümseyişi öğretenimdi ve öyle de yaşamaya devam edecek
Annemde güzel ne gördüysem aldığım zenginliğim…
Bir insana gülümseyiş bu kadar mı yakışırdı…
Evet, bu kadar çok güzelleşirdi gül yüzün sen gülümsedikçe…
Her an çıkıp gelecek ,’’ağlayacak ne var?
Kırk öksüzle bir dağda mı kaldın? ‘’deyip kızacakmış sanıyorum.
Ne demek istediğini büyüdükçe anladığım bu sorunun cevabı ömrünü verdiği her bir evladı için harcadığı çabada saklı…
Bundandır şimdi yokluğunda her gözüm dolmasında senin gülümseyen
Nur yüzün gelir gözümün önüne vazgeçerim dolu dolu yaşlar akıtmaktan…
Annem bu hayata üretmeye, güzelliklerle doldurup ansızın gitmeye gelmişti…
Boş oturmayı da boş konuşmayı da sevmeyen bir kadındı benim Annem…
Komşunun tabağını bile boş göndermezken koskoca bir boşluk doldurdu içimize gidişiyle…
İnsan Onca kalabalık içinde yalnız kalır Annesiz kalınca
Doğduğu, doyduğu, sığındığı, korunduğu en kuytu liman birden yok olur.
Önce bir sessizlik sonra yavaş yavaş özlem başlar.
Yerini hiç kimsenin alamayacağı bir sıcaklık bir güç belki de insanı insan eden hamurun yok oluşuyla düştüğün çaresizlik ….
Yere göğe sığdıramadığın, ömrünü sana verdiğinden, ömrünü versen de geri getiremediğin Annen gidince sen herkese yabancı, herkes sana yabancı, her yerde yalnız, güçsüz, çaresiz, kimsesiz kalırsın ve işte o gün büyürsün…
Ve bilirsin ki aldığın nefeste, attığın adımda ve yaşadığın müddetçe atan kalbinde Annen seninledir.
Anneler ölür mü hiç?
Anneler evlatlarını kaç yaşına gelirse gelsin gözünden gayrısına güvenmez ki…
Sesimi duyduğunu, beni gördüğünü ve hiçbir yere gitmediğini biliyorum. Senin evladın olma gururunu bana yaşattığın için, İnci’me Anne olmayı bana öğrettiğin için binlerce teşekkürle…
Anneler Günün kutlu olsun Annem …