Emre Timur’un bir kitabından daha az yara almış, müphem hafıza kayıplarının üzerinden 24 saat geçmemişti ki kendimi yazarken buldum.
Zamanın akan ırmağı içinde hepimiz Kafka’nın dönüştüğü, palyaçonun listesini yaktığı yerdeyiz. Buda’nın sezdiği, Nietzshce’nin ağladığı, Yunus Emre’nin aradığı, Mevlana’nın “Ne olursan ol yine gel dediği”, Amy Winehouse’ın kendini uyuşturduğu, Kurt Cobain’in alnına tüfeğin namlusunu dayadığı, Alp Er Tunga’nın bırakıp gittiği ıssız acunda, şu ana gelene kadar, ouroboros yılanı gibi hayatın kendi kendini tüketip deri değiştirdiği, acıları hissettiğimiz yerin tam karşısındaki modern insanın ama temelde insanın, özünün en kırılmış listesine sahibiz.
Böyle Buyurdu Palyaço;
-Kendine Dönüş
-Korkularından Arın
-Eyleme Geç
Huzurun değil huzursuzluğun listesi. ‘Uyuyalım hiçbir şey olmazsa sabah olur’un değil, yine akşam olacak, yine sızıların bulantıların başlayacağının listesi.
Herakleitos’un kutsal ırmağına girmeden önce okunacak 3 dua başlığı. Bir insanın modern zamanda maskelediği toplum içine çıkarmadan önce törpüleyip tozlarını göğe üflediği duygularının evcilleşmemiş ilkel rüyalarında hala gördüğümüz, ölümün bizi terk edişini ve bizim herkesi güldüren palyaço sendromunda; plazalardaki, bürokrasi koridolarındaki, sokaklardaki vitrinlerin, evdeki pencerelerin arkasında sıkışmış insan benliğinin irdelenememesi, kendini tanımaktan bile aciz hale gelmesi neyin ürünüdür? Biz rüyasında kelebek olduğunu gören insan mı yoksa insan olduğunu gören kelebek miyiz?
Alimlerin yüzyıllar önce çekip gittiği topraklarda, elimizde son hız bilgi kirliliği ve mutsuz sokaklarda aileler kurup çoğalarak gen aktarımının otonom bir üreme hayvanı haline gelirken şu anda tam da şu anda biz neyi görmedik? Biz ne zaman mutsuzluğu keşfettik? 🍷Tarım Devrimi, Sanayi Devrimi sadece mutsuzluğumuzu veba gibi fabrikasyonla tek tip haline getirip standart getirdi sadece.Roman içerdiği sorular bazında mutsuzluğun tarihine de çomak sokuyor.