2000’li yıllarda tanıştığım ve çok hızlı arkadaş olduğum, bir çok kez onu kendi yaşamında Marsilya’da ziyaret ettiğim dostum, Francois bu topraklara yıllar önce gelmiş. Türkiye’ye her geldiğinde kendi arkadaşlarını da getiren bir iyi niyet temsilcisi adeta.
Onu tanıdığım günden beri tevazusu ile hayran olduğum yeteneği, onu dünya standartlarında bir sanatçı yapıyor.
Her gittiğimde evinde karşılaştığım o güzel duyguları ve ağırlanmayı, bende ona 15 – 29 Ekim tarihleri arasında 42 Maslak’daki kendi atölyemde hissettirmek istiyorum. Francois gerçekten harika bir insan..
François Garcia-Panzani, 1967 ile 1972 yılları arasında Saint-Étienne Yüksek Sanat ve Tasarım
Okulunda eğitim almış bir sanatçıdır. Eğitimini tamamladıktan sonra Sosyo-Eğitimci Yetkinlik Belgesi (C.A.FA.S) ve Güzel Sanatlar Ulusal Diploması (D.N.B.A.) derecelerini elde etmiş ve sanat kariyerine resim öğretmeni olarak başlamıştır.
1973 ile 1978 yılları arasında, lisede resim öğretmeni ve eğitim müdürü olarak görev yaparak öğrencilere sanatın dünyasını tanıtmış ve eğitimlerine katkıda bulunmuştur. 1989 ile 2017 yılları arasında ise SOUTH AXHOOL’un kurucu ortağı olarak çalışmıştır. Aynı zamanda Fas – Kazablanka ve Rabat, Fransa – Créteil ve Türkiye – İstanbul’daki çeşitli sanat okullarında konuşmacı olarak davet edilmiş ve danışmanlık yaparak deneyimlerini paylaşmıştır.
Sanat kariyerinde önemli bir dönem olan Eylül 1978 ile Eylül 2005 arasında, çeşitli baskı yayınları, Fransız ve yabancı basın, yaratıcı ajanslar ve stüdyolarla işbirlikleri gerçekleştirmiştir. İllüstratörlük alanında başarı elde ederek, önemli markaların ve kurumların projelerinde yer almıştır.
Çalıştığı yayınevleri: FILIPACHI, NATHAN, GALLIMARD, FLEURUS ve Kadın Hakları Bakanlığı Mesleki Eğitim Bakanlığı INFFO Merkezi Fransız Basını:
Diners’Club, “F” Magazine, Lui, Playboy, Figaro Madame, Le Nouvel Observateur, Le Point, Marie France, Manpower, Médecines Douces…
Yabancı Basın:
ZÜRİH (Ringier Grubu), HAMBURG (Rolling Stone Dergisi), MİLANO (Dove vai Dergisi) Reklam ajansları ve kreatif stüdyolar:
Arts et Affaires, Agence Bélier, Créacom,
Deslegan BBDD, Ekvador, François BLANC. HMSA PANZANI, Publicis (Paris, Rouen, Marsilya), PAKET ÜCRETLERİ.
Agence RSCG Paris, STARKEY USA (Minéapolis), SAATCHI & SAATCHI, ZIG-ZAG…
Ayrıca, çeşitli etkinliklerde yer alarak sanatını geniş kitlelere tanıtmıştır. Özellikle Pariste bulunan Villa d’Alésia’daki sergi ve Yves Saint Laurent ile işbirlikleri önemli olaylar arasında sayılabilir. Duvar resimlerinin yanısıra Arap Dünyası Enstitüsündeki “Mısır Mısır” Sergisi ve Villette Müzesi’nin planetoryumunda sahne tasarımı yapmıştır.
EL TORO (boğa)… 3 Perdelik bir Trajedi…
Boğalar Akdeniz uygarlıklarında tarih boyunca güç, yaşam, üretkenlik, dayanıklılık ve yaratıcı enerji simgesi olarak yer almıştır. Günümüzde ise bu mitolojik yaratık geniş otlaklarda, kendi türüyle birlikte sakince yaşamakta.
Zaman içinde bu hayvan, insanoğlunun bazı üyeleri tarafından boğa güreşi veya ‘CORRIDA’ adı verilen fiziksel yarışmalara katılmak üzere seçilmiştir… Seçilen boğalar, yarışmadan birkaç gün önce gürültüden uzak, gölgede barındırılır ve beslenir… Er geç arenanın kapısı açıldığında ise boğa, muhtemelen onu ihtişamına götürecek şekilde tünele yönlendirilir… Bir an için bu ana ve eşsiz karakter, yalnızca Güneş tanrısı tarafından gönderilen ışıkla değil, aynı zamanda da alkışlarla, müzikle, renklerle onurlandırılır ve gözleri kamaştırılır. Ta ki yine odak noktası olmaya gönüllü ikinci bir karakterin, yani matadorun sahneye girişine kadar!
Onun adı EL MATADOR (İspanyolca öldürmek anlamına gelen “Matar” fiilinden türetilmiş bir isim), katil! Boğa güreşleri tercios adı verilen üç perdelik yarışmalardır. İlk perdede boğaya cesaretini ve gücünü sergileme fırsatı verilir; aslında o, tanrıların kralı ve insanların tanrısıdır. 3.
perdenin sonuna ulaşmadan önce trajedinin ikinci perdesinden geçmeli, son aşamada ise serbest bırakılmalı ve bulutların ötesindeki uçsuz bucaksız düzlüklerde huzur içinde dinlenmesine izin verilmelidir.
Sonuç olarak boğa güreşi sanatı, meraklıları ya da boğa güreşi tutkunları açısından bir trajedi ve bizim için “Yanında ya da Karşı” olma seçimi olarak özetlenebilir.