Sevgili okurlarım,
Farkında mısınız internet kesilince sanki hayat damarlarımızdan biri kopmuş gibi oluyor hatta su ve elektrik kesintisinden daha fazla tepki verdiğimiz bir dönem geçiriyoruz. Onu bırakın internetin yavaşlamasına bile katlanamıyoruz. Hayatı adeta internetle iç içe yaşıyoruz. Özellikle de sosyal medya dediğimiz facebook, instagram, twitter gibi yeni medya mecraları… Günümüzde genç yaşlı hatta çocuk bütün kuşaklar internetten fazlasıyla etkilense de, bunlardan biri daha fazla dikkat çektiyor: Z kuşağı!
Zaman zaman kızdığımız, anlayamadığımız zaman zaman da takdir ettiğimiz günümüz genç kuşağı. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin iletişim kurmakta zorlandığı şu ünlü zor kuşak.
Son yıllarda onların yaşam biçimleri ve hayatı algılama şekilleri oldukça çok konuşulmaya başlandı. Anne-babalarının tam tersi huyları olan, kendinden öncekiler tarafından daha bencil, daha umursamaz ve tembel olarak sınıflandırılan bu neslin öncelikle psikolojisini ve yaşadığı sosyolojiyi anlamamız gerekiyor.
Peki kim bu Z kuşağı?
Bu kuşak 1997’den itibaren doğan çocuklara verilen bir isim. En büyük özelliği teknolojinin içinde doğmuş olmaları. Onlara internet kuşağı da deniliyor ve 21. yüzyılın ilk nesli olarak görülüyor. Hayata iyimser bakan özelliklerinin olması, kişisel hırslarının da son derece yüksek olması kuşağın en bilinen özelliklerinden.
Amerika’ da 1976’dan beri süren araştırma sonucunda “kristal çocuklar” olarak adlandırılan Z kuşağı diğer nesillerle kıyaslandığında, “daha az sosyal olma isteği” dikkati çekiyor. Sorunlarını seslerini yükselterek çözmek yerine iletişim araçları ile çözdükleri için bu kuşağa “suskun kuşak” adı da veriliyor.
Z kuşağında, yüz yüze sözel ifade şekillerinin yerini çoğunlukla yazılı ve görsel mesajlar alıyor. Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih eden bu kuşak diğer nesillerden farklı olarak oyuncak yerine ipad’lerle, laptop’larla, play station’larla oynamayı seviyor ve teknoloji ile birlikte büyüyor. Yapılan araştırmaya göre dijital dünyanın içine doğup büyüyen Z kuşağı, % 97 oranı ile en çok YouTube’da varlık gösteriyor. Kendi yaşıtlarının günlük hayatını yakından takip eden bu kuşak günün trendlerine uygun olarak eğlenceli videolar üreten kanallara abone oluyor ve sevdikleri oyunların videolarını izliyor.
Dijital dünyada çocukların konuştuğu konuların başında oyun başlığı gelirken, bu oran çocuğun oyun karakterleri ve oynadığı oyunlardan ne kadar etkilendiğinin de göstergesi oluyor. Yine araştırmalara göre Z kuşağının en dikkat çekici özelliği telefonda çok fazla vakit geçiriyor olması.
Z kuşağının bir başka özelliği birçok uygulamayı aynı anda kullanabiliyor, birinden diğerine aksamadan geçebiliyor, hızlıca sınırsız bilgiye ulaşabiliyor olması. Bu durumun bilişsel süreçlere, başka bir deyişle hafıza, öğrenme, dili kullanma, muhakeme etme gibi zihinsel süreçlere etkisinin olacağı tahmin ediliyor. Böylelikle insanoğlunun el, göz, kulak vb. motor becerileri senkronizasyonu en yüksek nesli Z kuşağı olmakta. Yaratıcılığa izin veren aktivitelerden hoşlanıyorlar.
Sonuç odaklılar. Tatminsiz, kararsız ve doğuştan tüketiciler.
Ekip çalışmasından çok bireysel çalışmaya yatkınlar. Özgürlük ve bağımsızlık onlar için önemli bir konu. Onların sabırsızlığı ve bir şeye hemen ulaşma istekleri teknolojinin içine doğmalarından kaynaklanıyor. Çok çaba harcamadan bir şeylere ulaşmaya alışmış oluyorlar.
Haksızlık onlar için önemli, her yerde haksızlığa karşı seslerini yükseltebiliyorlar. Eksik yönleri yukarıda da söylediğim gibi sosyalleşmeden uzak olmaları. Onları tek ilgilendiren şey teknoloji. Bu nedenle aileleriyle çatışmalar yaşıyorlar. En önemli özelliklerinden bir diğeri de benmerkezci olmaları.
Ayrıca bu kuşak otoriteden çok hoşlanmayıp, baş kaldırabiliyor. Kendilerinden önceki Y kuşağı ile sürekli bir çatışma halindeler. Kompleksli değiller ve düşündüklerini direk karşısındaki kişiye aktarıyorlar.
Rutin işler onlara göre değil, kurallı bir giyim şeklinden hoşlanmıyorlar. Disiplini de çok sevmedikleri için önümüzdeki yıllarda bazı mesleklerin çalışma koşullarında değişiklikler olması bekleniyor. Dünyada yaşanan her şeyi kolaylıkla takip ediyorlar. Bilginin izinden giderek, kendilerini iyi ifade ediyorlar.
Yalnız yaşamayı tercih ediyorlar. Adaleti, barış iklimini önemsiyorlar. Benzeşmek istiyorlar, farklılaşmak değil.
Özetleyecek olursak her kuşağın içerisinde bulunduğu dönemin şartlarına göre farklı olanaklara sahip olması, zaman içerisinde bireylerin farklı olanaklarla yetişmesini beraberinde getirmiştir. Ayrıca kuşakların sahip olduğu farklı değer yargıları birbirleriyle iletişim kuramamayı ve birbirlerini anlayamamalarını gündeme getirmektedir.
Ebeveynler internetin olumsuz yanlarını düşünerek Z kuşağından olan çocuklarının sanal ortamda fazla zaman geçirmesinden endişeli. Bu konuda elbette haklılar. Ancak internet ve teknoloji doğru kullandırıldığında çocukların eğitimi ve geleceğin dünyasına hazırlanmaları için gerekli. Şöyle ki dijital çağda çocukları internetten tamamen mahrum etmek, çocuğa en az internetin olumsuz yanları kadar zarar verecektir. Üstelik her şeyin internet üzerinden yapıldığı pandemi sürecinde. Başarı odaklı bir ruha sahip Z kuşağından çocuğunuzu motive etmek için ödüllendirmek ve onunla iletişimde doğal olan yüz yüze iletişimi kurmak da önemli bir diğer nokta.
Z kuşağı kaybedilmiş bir nesil değil kazanılması gereken bir nesildir. Teknolojilerin doğru kullanılması için bu nesli bilinçlendirmek bizlerin görevi. Z kuşağını diğer kuşakların aksine kutuplaşmanın az olduğu bir kuşak olarak değerlendiriyorum. Birbirleriyle kavga etmeden konuşabilmek gençler için daha kolay. Bu yüzden aslında bu birlikte yaşam becerisini fırsata çevirmek de gerekir.
“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar…” Bu cümle M.Ö. 350 yılında Aristotales tarafından söylenmiş. Yani o zamandan bu zamana değişen bir şey yok…
O halde Hz Ali’ye kulak verelim: “Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş olun, 15 yaşından sonra ise istişare edin. “