Sevgili okurlarım,
İnsan birikimlerinin eseridir. Kendim için çok şey biriktirdiğimi düşünüyorum. Bilgi, görgü, dostluk, sevgi, hoşgörü…
Size de oluyor mu bilmem ama kimi zaman insana bilgisi ve görgüsü yeterli gelmiyor. Okuduğu kitaplar, yazdığı tezler, bitirdiği okullar, devam ettiği kurs ve seminerler… Bazen insan işin içinden çıkamaz hale geliyor, tıkanıyor. Örneğin, üniversitede o kadar felsefe, sosyoloji, psikoloji derslerini dolu dolu aldım; pek çok kitap okudum üstüne iki de mastır yaptım, siyaset okuluna da gittim o da yetmedi bir dönem bir partisinin ilçe kadın kolu başkanı da oldum fakat ülkenin içinde bulunduğu sosyo-psikolojik vaziyetine yönetenlerin felsefesine akıl sır erdiremedim. Çok okumayacaksın belli ki. Okuyunca kafan bulanıklaşıyor, aklın karışıyor. Tıpkı çok sevmek gibi bişiy bu. Sınırın ötesine geçmeyeceksin.
Bildiğimiz gibi ortalık salgın hastalıktan kırılıyor. Küresel bir sorun bizi de etkilemiş durumda. Ülkenin durumu çok ciddi. Ortak bir savaş veriyoruz. Muhalefeti, iktidarı hepsi birlik içinde bu savaşı vermeli. Devlet vatandaşını korumalı. Vatandaş devletine güvenmeli. Oysa DEVLET BABA çocuğunu terk etmiş bir ebeveyn gibi başka işler başka yardımlar peşinde. Gündemi Kanal İstanbul, Cuma namazları, arazi işleri, bazı ülkelere yapılan tıbbi malzeme yardımları gibi gibi…
Sevgili okurlarım, benim güzel ülkem hiç bu kadar yanlışlarla, öfkeyle, egoyla ve nefretle yönetilmedi. İlk defa bir vatandaş olarak bu savaşta kendimi değersiz, kimsesiz ve yalnız hissediyorum. Bu hislerimi Cuma gecesi verilen ansızın sokağa çıkma yasağı ile iyice pekiştirdim. Dün gece o kadar düşüncesizce bir karar verildi ki halkı adeta sokağa döktü, panik oluştu. Aklım durmuş vaziyette. Onlar kararı veriyor ne gibi tehlike ve sonuç doğuracağı kimsenin umurunda değil. Sokaklara fırlayan halkta değil yanlışlık uygulayanlarda. İnsanlar zaten bir bekleme anksiyetesindeydi her an sokağa çıkma yasağı olabiliri düşünüyordu ancak gece olabileceğini hiç beklemiyorlardı. Hazırlıksız yakalandılar. Yasak gece olunca çaresizliği, korkuyu ve paniği tetikledi. Çünkü gece insanları her zaman ürkütür. O kadar çaba, sabır, emek ve izolasyon bir gecede kayboldu gitti, vatandaş göre göre virüsün kucağına atıldı.
Ayrıca verilen kararı CHP’li belediyelerin de televizyonlardan öğrenmesi çok hazin bir durum. Eğer ki bütüncül hareket olmayacaksa, zaman bu zaman değilse peki ne zaman?
Şu günlerde evet ülke olarak sağduyulu olmalı. Yani doğru, gerçekçi, akla uygun, yerinde ve sağlıklı yargılar vermeli. Hiç şüphesiz sağduyu, düşünme yetimizi kullanmayı gerektirir. İnsanların böbürlenen, kibirli ve dik başlı tutumu sağduyu yansıtmamaktadır. Günlük yaşamda sağduyumuza dayalı olarak bildiğimizi sandığımız ama aslında inanç düzeyinden öteye geçmeyen ve sorgulamadığımızı fark etmediğimiz pek çok olay yaşayabiliriz. Bunlar çoğunlukla eğitim sistemimiz ve çevremizi saran karmaşık idelerin psikolojik zayıflıklarımızı yönlendirerek sorgulatmadan kabul ettirdiği kanılardır. Bunların birçoğunun kaynağı çok güvendiğimiz bilgi kaynağı olan otoriteler. Böyle bakıldığında da “sağduyulu insan” dediğimizde aslında iyi eğitim almış, belli bir entelektüel düzeyde olan bir insanı değil, önyargısız ve çevresel ya da çıkarlarına göre değil, en temel insani değerler ve inançlarla hareket eden insanı anlamamız gerek. Bu “tek insan” hiçbir eğitim görmemiş olabileceği gibi, mesleki, eğitimsel, toplumsal konumu vb çevresel faktörlerden bağımsız olarak olayları değerlendirebilen insandır aynı zamanda topluma kabul ettirmek mümkündür. Öfke seline kapılıp düşünmeden hareket eden kim olursa olsun topluma zarar verir, vatana zarar verir.
Bu ülkede din, mezhep ve ırk ayrımı yapmadan en zor günlerimizde birbirimizin yanında olduğumuz, birlikte hareket ettiğimiz, birlikte var olduğumuz nice anılarımız var tarihte. Malazgirt’te, Çaldıran’da, Kurtuluş Savaşı’nda yan yana duruşumuz vatanımızı kurtarmamıza vesile oldu. Birlikte başardık. Şimdi tekrar ortaklık kurma zamanı.
Bir psikolog olarak öneri şu: Önümüzdeki bu iki gün haberlerden ve televizyonlardan uzak durun ve kendinizi müziğe verin. Müzik ruhun gıdası diyorsa Sokrates, vardır bir bildiği. Çünkü siyasilerin tepişmesinden, uzmanların Korona yorumlarından, dizilerden ve filmlerden, yasaklardan gına geldi. Önümüzde bir bilinmezlik var. Hepimiz aynı gemideyiz ama önümüz sisli. Elbet dağılacak bu sis; ama hepimizin sağlam akla ve ruha ihtiyacı var. Sinirlenmeye, gerilmeye, üzülmeye, telaşa yer vermeyin. Kendinizi kötü düşüncelerle şartlandırmayın. Açın pencereyi baharı hissedin…
Son sözü Yannis Ritsos’a bırakıyorum:
” Barış,
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
kuracağız demesidirve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte…