Sevgili Okurlar,
Kim derdi ki dünyanın uçakları havalanmayacak; küresel metropoller (New York, Tokyo, Şanghay, Paris, Londra, İstanbul) hayalet şehirlere dönüşecekler. Geçmişteki salgınlar, sonuçta yüz binlerce veya on milyonlarca insanı kırıp geçiriyordu ama hayatı, tümüyle durma noktasına getirmemişti. Kovid-19 afetinin en önemli farkı burada.
Hiç kuşkusuz 21.yüzyılda, tıpta elde edilen bazı ilerlemeler dışında, 19. yüzyıldaki gibi çığır açan buluşların yapılmadığını görüyoruz. Antibiyotiklerin, aşı ve serumların bulunması yanında organ nakillerindeki bazı yenilikler 21. yüzyıla damgasını vurmuş gibi görünüyorsa da kansere çare bulunamaması, hastane enfeksiyonlarının yeniden hortlaması ve beyin, beyincik gibi organların işlevlerinin henüz araştırılmakta olması ve bunlara ait hastalıkların tam tedavi edilememesi, yaklaşık 8 aydır dünyayı sarsan Korona’nın önleminin alınamaması Tıp Biliminin teknolojinin gerisinden geldiğini göstermekte. Nasıl oluyor da insanın klonlandığı, yapay zeka çalışmalarının yapıldığı, görüntülü telefonlar üretildiği 21.yüzyılda, Milenyum Çağı’nda bir virüse yenik düşüyor? İnsanın sonu bu virüsün elinde mi?
Ulaşım, otomasyon, iletişim, bilgisayar, inşaat gibi disiplinlerin getirdiği çözümlere ve yeniliklere bakınca tıp maalesef hayal kırıklığımız oldu. En zeki kişilerin tercih ettiği bu disiplinden beklentilerimizin yüksek olması elbette normal. Bilgisayar teknolojisinde bir virüs söz konusu olduğunda cihaz hemen korumaya alınıyor, virüsün yayılmaması engelleniyor. Yani sorun derhal çözümleniyor. Bugüne kadar hiçbir bilgisayar virüsü dünyayı hükmüne almış değil. Teknoloji buna izin vermedi. Oysa hastalık virüsleri mesela yeni Koronavirüsü tüm insanlığın sağlığıyla bir oyuncak gibi oynarken dil, din, ırk, kültür, ideoloji ayrımı yapmadan hepimize aynı korku yayarak eşitleştirdi. Buna hazırlıksız yakalanan tüm devletler ne yapacağını bilemez halde. Avrupa’da ve dünyada en ileri teknolojilere ve ekonomiye sahip ülkelerin bu derece aciz kalacağını hatta çok ilginç bir örnekle özgürlüğün ve demokrasinin beşiği kabul edilen Fransa gibi bir ülkede mücadele için sokağa çıkma yasağının ilan edileceğini kim tahmin edebilirdi?
Halklar ve devletler olarak panik içerisinde. Bu virüs bütün dünyaya resmen diz çöktürüyor!
Yaşanan felaket, insanın ne kadar aciz olduğunu hatırlatıyor aslında. Gözle göremediğimiz bir virüs, bütün dünyayı eş zamanlı olarak disipline edip, istediklerini yaptırabiliyorsa bu bizim acizliğimiz. Tıp bilimine teknoloji kadar gereken önemi vermeyişimiz de olabilir mi?
İnsanlık tarihinde insanlığın hakikaten çok büyük bir medeniyet destanı var. Büyük başarılara imza atmış, bilimde gelişmiş, teknolojiyi geliştirmiş, büyük devletler ve kurumlar kurmuş, demokrasi, özgürlük, sivil toplum gibi büyük fikirler ortaya atmış, büyük eserler ortaya koymuş, büyük bir insanlık birikimi önümüzde durmaktadır. İnsanlığın büyük başarıları olduğu gibi, aynı zamanda karanlık bir hikâyesi ya da insanlık destanımızın karanlık bir tarafı da var.
İnsanoğlu öğrendiği her şeyin geçersiz olduğu bir geleceğe doğru gidiyor olabilir mi? Korona sonrası dünyada bugün yaşadığımız şeylerin, konuştuğumuz konuların, bütün ilişkilerimizin, kurumlarımızın aslında işlevsiz olduğunu görüyoruz. Bugünkü gündemimizin kısa bir süre sonra hiçbir anlamı olmadığını, yerellik, millîlik ve küresellik tartışmalarının hiçbir anlamının kalmadığını görüyoruz.
İnsanı insandan uzak tutan, hastayı sevdiklerinden ayıran; hastamıza gidip sarılamadığımız, göremediğimiz, dokunamadığımız, odasının kapısında dahi bekleyemediğimiz Korona, adın kalleş olsun mu?
Ve 21.yüzyıl Milenyum sana da aşkolsun mu?