Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları Platformu Durum Analiz Raporu’na göre, Türkiye’de çocuk yaştaki evliliklerin meşrulaştırılması ve yaygın olmasına bağlı olarak, eğitim süresi kısalırken, yoksulluk, şiddet ve riskli gebelikler artıyor.
Giresun’da ailesinin zoruyla nişanlandığı Hüseyin Can Gökçek tarafından öldürülen 16 yaşındaki Sıla Şentürk’ün başına gelenler, erken yaşta yapılan evlilikleri yeniden gündeme getirdi. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Platformu (CİSÜ), Türkiye’de çocuk yaşta erken ve zorla yapılan evlilikler sonucunda ortaya çıkan ergen gebeliklere dikkat çekerek, “Anne, bebek ölümlerinin azalması için ergen evliliklerinin önüne geçilmelidir” dedi.
CSÜS Durum Analiz Raporu’nda şu ifadelere yer verildi: “Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler konusunda yapılmış çalışmalara toplu olarak bakıldığında, bunun küresel bir sorun olduğu, daha çok kız çocuklarını etkilediği, sosyal ve ekonomik alanda faaliyet gösteren kurumlara köklü şekilde yerleşmiş olduğu görülüyor. Bu olgunun sosyal, kültürel, toplumsal normlar ve gelenekler yoluyla, farklı nedenlerle devam ettiği; aile, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yoksulluk ve ekonomik açıdan hayatta kalma stratejileri, gelenekler ile kültür ve güvensiz ortamlarda yaşama gibi olguların iç içe geçerek erken evlilikleri teşvik ettiği ve pekiştirdiği gözleniyor.”
Ergenlerin ilk ölüm nedeni ‘gebelik’
CİSÜ Platformu adına konuşan Türkiye Aile Planlama Vakfı Genel Koordinatörü Nurcan Müftüoğlu, ebeveynlerin ve çocukların eğitim düzeyi düştükçe erken yaşta evliliklerin oranının da arttığını vurgulayarak, “Sağlık ile ilgili göstergelerden ve ülkelerin gelişmişlik düzeylerini belirten en önemli göstergelerden biri de anne ölümleri… Ergenlerin dünyada birinci ölüm nedeni gebelik ve doğum komplikasyonlarıdır. Erken yaşta evlilikler eğitim süresini kısaltırken; yoksulluğu, şiddeti, güçsüzlüğü, riskli gebelikleri, olumsuz sağlık sonuçlarını artırıyor. Ergen yaşta evlilik nedeniyle kadınların çok fazla üreme sağlığı sorunları yaşadıkları; yüzde 11,29’unda yüksek tansiyon yüzde 5’inde gebelikte diyabet ve yüzde 9,2’sinde enfeksiyon olduğu belirlendi. Ayrıca, kadınların yüzde 62’si eşi tarafından şiddet görürken, yüzde 77,1’i ilkokul mezunu ve yüzde 80’i ev hanımı, yüzde 22,9’unun ise sağlık güvencesi bulunmuyor. Gebe ergenlerin daha az sosyal sağlık güvencesine sahip olduklarını, evlilik dışı çocuk sahibi olma oranlarının daha yüksek olduğunu ve doğum öncesi bakım alma oranlarının önemli ölçüde düşük olduğunu ve yetişkinlere göre çok daha ileri gebelik yaşlarında doğum öncesi bakım için hastanelere başvurduklarını görüyoruz” dedi.
Türkiye’de çocuk yaştaki evliliklerin meşrulaştırılarak yaygın olmasına bağlı olarak, ergen dönemdeki gebeliklere sık rastlandığına dikkat çeken Müftüoğlu, “Bu yaş grubundaki gebelikler çok riskli oluyor, dolayısıyla gebeliğe bağlı komplikasyonlar artıyor. Çocuk yaştakilerin tüm geleceklerini olumsuz etkileyen ergen gebeliklerde vücut yapısı uygun gelişmediğinden sezaryen oranları da artıyor. Ayrıca ergen gebeliğe bağlı olarak yenidoğanda görülen komplikasyonlar artıyor” diye konuştu.
Erken doğum riski çok yüksek
TÜİK verilerine göre ergen gebelik hızının binde 17, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre ise binde 30 olduğunu dile getiren Müftüoğlu, Ankara’da 582 ergen gebede yapılan çalışmaya göre ergen gebeliklerin yüzde 71,8’inin planlanmamış gebelikler olduğunu vurguladı. Müftüoğlu, şunları söyledi: “Ergen gebeliklerde normal annelere göre erken doğumun riskleri 2,46 kat, preeklampsi riski 2,14 kat daha yüksek… Maalesef Kalkınma Planımızda da ergen hamilelik kaynaklı anne bebek ölümlerinin önlenmesine ilişkin hedefleri de göremiyoruz.”