Kendi kendimize yaptığımız acımasız eleştiriler hayatımızın gidişatını derinden etkiler. İç sesimiz yani kafamızın içindeki o susmayan suçlayıcı ses yüzünden kendimize gereken değeri veremeyiz, bu temelde kendimizi sevmememizden kaynaklanır. Oysa sevdiğimiz ve değer verdiğimiz birisinin kendini suçladığını, haksız yere yaşadıklarından kendini sorumlu tuttuğuna şahit olduğumuzda ona şefkat ve merhametle yaklaşırız. Peki, siz kendiniz böyle bir duruma düştüğünüzde, örneğin bir konuda başarısız ya da hatalı olduğunuzda kendinize yaklaşımınız ne olur? Başkasına gösterdiğiniz empatiyi kendinize de gösterip, kendinize karşı anlayışlı ve düşünceli olabiliyor musunuz? Bu karşılaştırma öz-şefkati tanımlamak açısından çok önemlidir. Öz-şefkat kişinin kendine de sevdiği birine davrandığı gibi davranabilmesidir.
Öz-Şefkatin üç bileşeni bulunmaktadır:
Öz Nezaket, Ortak İnsanlık Hissiyatı, Bilinçli Farkındalık. Başımıza kötü bir şey geldiğinde kendimize hemen neden ben sorusunu sorarız. Oysa birçok kişinin de aynı duruma düştüğünü ve tek kurbanın biz olduğumuz psikolojisinin hatalı olduğunun bilincinde olmak gerekir. Bu kendini ortak insanlık hissiyatında bulur. Öz-nezaket de insanın sevdiklerine olduğu gibi kendisine de iyilikle sevgiyle, nezaketle yaklaşmasıdır. Acımıza şefkatle yaklaşabilmemiz için önce acı çektiğimizi bilmemiz gerekir bu da bilinçli farkındalık ile mümkün olur.
Kendimiz karşı öz şefkat göstermemiz sanıldığının aksine kendimize acıdığımız anlamına gelmez. Kişiliğimizin beğenmediğimiz yönlerine ilişkin olarak anlayışlı ve sabırlı olmamız gerekir. Hoşlanmadığımız yönlerimizle yüzleştiğimizde kendimizi suçlamamalıyız. Başarılı olduğumuz gibi başarısız de olabiliriz. Bu durumda kendimize yüklenmemeliyiz. Kendimize ihtiyaç duyduğumuz özen ve şefkati göstermeliyiz. Kendimize karşı kaba değil nazik olmalıyız.
Duygu durumumuz değişiklik gösterir. Bazen mutsuz ve içe kapanık olurken bazen de son derece hareketli, taşkın olabiliriz. Bir şey bizi üzdüğünde yahut çok mutlu olduğumuzda duygularımızı dengede tutmayı bilmeliyiz. Kendimize uçlarda yüklenmek doğru değildir. Unutmamamız gereken şey sadece bir “ben” olduğu ve bu “benle” ömür boyu yaşayacağımız gerçeğidir. Kendimize öz-şefkat göstermez, acımasızca yaklaşırsak korkarım ki ömür boyu bizimle olması gereken sağlıklı bir psikolojiye sahip olamayız. İnsanın kendini sevmesi bencillik değildir. Tam aksine bu sağlıklı bir psikolojinin olmazsa olmazıdır. Yetersizliklerimizin, eksiklerimizin olması doğaldır. Önemli olan yetersizliklerimizi düşündüğümüzde derin bir yalnızlık hissetmememiz, kendimizi bunun için aşağılamamamızdır. Unutmamalıyız ki hiç kimse mükemmel değildir. Tanrı bizi eksikliklerimizle yaratmıştır. Mükemmel olmamızı isteseydi, mükemmel yaratırdı diye düşünmeliyiz. Bu bizim sınavımızın bir parçasıdır.
Özellikle mükemmeliyetçi kişilik yapısı olan bireylerin öz-şefkati yetersizdir. Bu insanlar sürekli bir yetersizlik hissi içinde kendilerini suçlarlar. Bu şüphesiz çekilmez bir hayat yaratır. Kendimizi kötü hissettiğimizde dünyadaki birçok insanın bizim yaşadıklarımıza benzer şeyleri yaşadığını kendimize hatırlatmamız önemlidir. Nasıl ki üçüncü kişilere kibar oluyoruz aynı nezaketi kendimize de göstermeliyiz. Sihirli cümleler “Kendimi olduğum gibi seviyorum, hata ve yetersizliklerimi anlayışla karşılıyorum” dur. Kendimize karşı kınayıcı ve yargılayıcı bir tavır takınmamamız gerekir. Benliğimize sevgi ve anlayışla yaklaşmalıyız. Önemli olan yetersizliklerimiz karşısında objektif olabilmemizdir. Diğer insanların da benzer durumlara düştüğünü ve yalnız olmadığımızı kendimize telkin etmeliyiz.
Kişiliğimizde beğenmediğimiz yönler olabilir, bu son derece doğaldır. Önemli olan bu özellikleri değiştirmek için kendimize karşı empati kurarak hoşgörülü ve sabırlı olmamızdır. Hayatımızı güzelleştirmenin, kendimize başkalarına olduğu gibi hoşgörü göstermemizin, kendimizle barışık yaşayabilmemizin en önemli yolu öz-şefkatli bir bireye dönüşmektir.
Kaynak: https://www.zeynepselvili.com/tr/