Nazım Hikmet 1953 yılında yazdığı “Vasiyet” adlı şiirinde “Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.” der , “-öyle gibi de görünüyor – ” diye de bir parantez açmış olur şiirinin sonunda. Aradan 72 yıl geçmiş, hala benim hislerime tercüman Nazım Hikmet’in dizeleri. Kurtuluşa ne anlam yüklediğiniz size kalmış. Ama gerçek kurtuluşu içinizde bir yerlerde cılız da olsa yanan bir devrim ateşinde gördüyseniz; sizi en kibarından, kolaylıkla “naiflik ve safdillikle” de itham etseler de bu devirde, devrimcilik ruhundan kolay kolay vazgeçemezsiniz.
Güzel günlere, iyiliğe, adalete, hakça paylaşıma, eşitliğe ve her tür ayrımcılığın son bulduğu günlere dair bir özlem ve inançtır içinde yaşattığınız. Vuslata inanır bir yandan da Nazım’ın kurtuluşu göremeyeceğine dair inancını perçinlercesine, kurtuluşu devrimde görerek fakat devrimi göremeyeceğinizi bilerek -öyle gibi de görünüyor- parantezini açarak, yüreğimizdeki ateşi söndürmeden hakça, adilce yaşamaya devam edersiniz. Rüyalar da güzeldir mutlu uyanılacak yarınların özlemiyle, devrime inanmak da…
Uğrunda yaşadığız şeyler kadar uğruna ölmeyi kabul ettikleriniz de değerli kılar sizi. Ve bu can ancak başka bir canın uğruna feda edilebilir. Bir çocuğu tank paletinden kurtarmak için gereğinde ölümü göze alabilir insan. Şüphesiz esas olan yaşamak ve yaşatmaktır. Bu sözlerimden yaşam karşısında ölümü kutsadığım sonucuna varılmasın.
Aslolan yaşamdır, bir devrimci de hayatını devrim yolunda hareket etmeye adar, bu yolda toplumsal dönüşümü sağlamak için, her gün yenilenen ve hiç yok olmayan bir mücadele ruhundan söz ederiz. Burada varılacak yerden ziyade yolda olmak; güzel yarınlar için, eşitlik, adalet, hakça paylaşımın gerçekleşmesi, her türlü ayrımcılıkların ve ötekileştirmenin son bulması için yapılan mücadele de devrimin ta kendisidir. Sözlüğe baktığınızda devrimci için; “Devrimci, ön ad olarak kullanıldığında ise, toplum ya da insan davranışı üzerinde derin etkiler bırakan olguları belirtir.” açıklaması yer alır. Devrim uğruna mücadele ettiğinizde, devrimsel dönüşümü gerçek kılacak adımları attığınızda, toplum ve insan davranışı üzerinde derin izler bırakırsınız. Bu olgular içten içe yaşadığınız toplumu da biçimlendirir. Atılan her küçük adım, bir insanın hayatında olumlu izler bırakabilmek çok önemlidir.
Farklı anlamlar da yüklense devrimcilere; aslonan en önemli şey devrimcilerin bencillikten çok uzak, kişisel çıkarlarından toplum yararına vazgeçmiş, mutsuz bir toplumda mutlu bireylerin olamayacağını kavramış, çözümün ortak değerler paydasındaki bütünleştirici etkisine inanan, emeğin, üretmenin, eşitçe paylaşarak çoğalmanın kadrini bilen insanlar olduğunu görürsünüz.
Bu devrimci ruhu yaşamının her alanında, attığı her biricik adımda hayata geçirebilir insan. Yeter ki hayatın anlamı ve devrimcilik arasındaki ilişkiyi, uğruna yaşanacak değerler silsilesi üzerinden ilişkilendirebilsin.
Herkesin yaşamının anlamını keşfetmesini; uğruna mücadele edeceği değerlerin, insanların olmasını, uğruna fedakarlık yapacak bir topluma aidiyet duyduğunu düşünmesini bekleyemeyiz.
Ama bencillikle örülen yaşam tarzından vazgeçerek; başkalarının çıkarlarını kendi çıkarları gibi hatta daha üstün toplumsal amaçlar olarak görerek, emeğin ve adil paylaşımın hayattaki en önemli değerlerden olduğunu bilerek yaşamaya başlayabiliriz. Böylelikle devrimcilik yolunda sağlam bir adım atmış olursunuz.