Orta doğu ülkesinde kadın olmak; ‘Kadın’ erkeğinin koyduğu kurallar çerçevesinde yaşamazsa, erkeğinin her türlü zulmüne mahkûm olan ikinci sınıf bir ‘kul’dur.15’ine kadar babasının, 15’inden sonra kocasının boyunduruğu altında ezilmeye mahkûm edilmiştir. Seçme hakkı verilirse lükstür onun için ve seçimini özgürce söyleme hakkı asla yoktur. Böylesi cahil bir toplumlarda, haklılığını asla ispatlayamamaktır.
Erkekten bir adım geride yürümektir, Kadına derdi sorulunca kocanın cevaplamasıdır. Erkeğin elinin kirini pasını, ahlaksızlığını senin alnına kara diye yazmasıdır. Kocanın rahatça kulaklarını kesmesidir.
Ailenden olmayan bir erkekle yanana durduğunda çok kötü ithamlara maruz kalmaktır. Gece işten dahi eve dönsen, tacize uğradığında o saatte dışarda ne işi vardı? Sorusuyla aşağılanmaktır. 1 kereden bir şey olmaz cümlesiyle aşağı çekilmektir. Ya da makam ve mevkilerin arkasına sığınıp, yaşınız küçük olsa dahi rızanızın olduğunun iddia edilmesidir. Eteğinin boyunun ölçüsüdür. Kahkaha atmanın ve ses tonunun yargılanmasıdır.
Ortadoğu’da kadın olmak cahil kalmaya zorlanmaktır.
Ortadoğu’da kadın olma üretkenliği çocuk vermektir.
Ortadoğu’da kadın olmak, çok inandığın o tanrının; seni ikinci sınıf kul olarak yarattığına inandırılmaktır.
Ülkemiz aldığı düzensiz göçlerle giderek, insani yaşama, anlama, kavrama yönünden de Ortadoğu batağına doğru bu şekilde çekiliyor. Ve bu eğitime ulaşılabilirliğin ve kalitesinin engellenmesiyle ilerliyor.
Maalesef ki bunda yanlış eğitim politikalarıyla belki de planlı cehalet sağlama amaçlı oluşturulan politikalarla gerçekleştiriliyor.
Bir öğretmen ve eğitimci olarak, son 20 senede aynı sistemle ilkokula başlayıp o sistemle mezun olan tek bir öğrenci bile yok biliyor musunuz?
20 yılı bulan AKP iktidarında eğitim sistemi 6 kez köklü değişime uğradı.
2019 verilerine göre, Türkiye genelinde eğitimde olması gereken 6-17 yaş arası 769 bin 940 çocuğun eğitimin dışında, bu çocukların yüzde 50’si kız çocuğu. Yaşa göre okullaşma oranlarına bakıldığında temel sorunun 14-17 yaşta olduğunu görülüyor.
Türkiye’nin kız çocukları, Tüik-2020 verilerinde; 2020’de evliliklerin %2,4’ü kız çocukları ile yapıldı. Her 100 kız çocuğundan 6,9’u ilkokula gidemedi.
2020 yılında 17 yaşın altında 8.271 kız çocuğu doğum yaptı. 5-17 yaş arası kız çocuklarının %2,6’si bir işte çalıştı. 2020’de güvenlik birimlerine ulaşan 77.831 olayın mağduru kız çocukları oldu. TÜİK verilerine göre, 2020’den 2021’e işgücüne katılan kız çocuklarının oranı yüzde 8,6’dan 9,5’e çıktı. Okullaşma oranlarındaki düşüş dikkat çekti. YOKSULLAŞMA ARTTIKÇA ÇOCUK İŞÇİ SAYISI ve ÇOCUK GELİN SAYISI ARTIYOR.
Net okullaşma oranları da en düşük lise kademesinde. Bu kademede bölgesel olarak da okullaşma oranları farklılaşıyor. Erkek ve kız çocukların orta öğretimde net okullaşma oranları arasındaki en büyük fark 2,9 yüzde puan ile Güneydoğu Anadolu’da. Kuzey Anadolu Bölgesi’nde ise erkek çocukların okullaşmasının daha az olduğu görülüyor. Bu bölgede kız çocukların okullaşma oranı, erkek çocuklarınkinden 3,0 yüzde puan daha fazla” olduğunu istatistiklerden görüyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2019 yılındaki “Gençlerin İşgücü Piyasasına Geçişi” araştırma verilerini anımsatan Korlu, 15-34 yaş arası bireylerin eğitime devam edememe sebeplerinin cinsiyete göre farklılaştığını söylüyor:
“Erkekler ağırlıklı olarak ekonomik nedenlerle eğitime devam edemezken, kadınlar evlilik ve ailenin izin vermemesi gibi diğer ailevi sebeplerle eğitime devam edemiyor. Ailevi nedenlere ek olarak, çocuk işçiliğinin erkek çocuklar gibi kız çocuklar için de eğitime erişime engel olduğunu unutmamak gerekiyor.”
Ve elbette Türkiye’nin yarım yüzyıldır çözemediği sorunu olan kız öğrencilerdeki okullaşma oranı hala çok düşük seviyelerde.
Öte yandan parası olan ya da dişinden tırnağından artıran aileler çocuklarını özel okula göndermek zorunda kalırken, imam hatiplerin de içinde olduğu devlet okullarının pek çoğunda eğitim kalitesi içler acısı durumda, okullarda eğitim yok, yapılan sınavlarda 0 çeken öğrenci sayılarında durumu ortaya koyuyor.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in geçen hafta dile getirdiği, “Kız çocuklarımızda okullaşma oranı erkekleri geçti” açıklamasını not ederken; biz bağımsız bir araştırma raporuna bakalım, “Suna’nın Kızları” ve Eğitim Reformu Girişimi işbirliği ile “Türkiye’de Kız Çocukların Eğitimi: Engeller, Müdahaleler ve Olanaklar” araştırma raporuna göre; kız çocuklarının eğitiminin önündeki üç büyük engel “toplumsal cinsiyet eşitsizliği”, “yoksulluk” ve “yapısal şiddet” olarak tanımlanıyor.
Kız çocukların eğitime erişimiyle ilgili çok önemli bulgular şu şekilde:
– Türkiye geneli ilköğretim ve ortaöğretim seviyeleri okullaşma oranları kız ile erkek çocuklar için neredeyse aynı olsa bile, ortaöğretim seviyesinde, bölgelere ve illere göre farklılaşmalar sürüyor.
– Özel önlemlerle desteklenmesi gereken çocuklar arasındaki kız çocuklarının okullulaşma oranları daha da düşük.
– Kız çocuklarının okula düzenli olarak gitmelerinin önündeki en büyük engellerden biri de ev içi emek ve bakım yükü olarak öne çıkıyor
– Taşımalı eğitim, yatılı bölge okulları, öğrenci yurtları ve pansiyonlara karşı aileler ve kız çocukları arasında güvensizlik hâkim.
– Özellikle ergenlik dönemindeki kız çocuklarında öz yeterlilik, öz farkındalık ve özgüven desteklenmesi gereken hususlar olarak öne çıkıyor.
– Ergenlik döneminde kız çocuklarının akranlarla sosyalleşme ve sosyal-duygusal öğrenme alanları çok kısıtlı.
– Açık öğretimde okuyan kız çocuklarının eğitim deneyimleriyle ilgili çok sınırlı bilgi bulunuyor.
– Kırılgan gruplardan gelen çocukların hem mahallede hem de okulda maruz kaldıkları akran zorbalığı ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Erkek çocuklara fiziksel taciz, kız çocuklara cinsel ve sözlü taciz okuldan kopmayı hızlandırıyor.
– İş hayatına geçiş ve nesiller arası okullaşmanın artışı için kız çocuklarının gelişim alanları ve meslek tercihleri kritik önem taşıyor.
Ancak yoksulluğun artığı ülkemizde, yanlış göç politikalarının da etkisiyle, yapısal şiddet mekanizmalarının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderek daha derinleştirdiğini, dolayısıyla en büyük sıkıntıyı kız çocukların ve kadınların çektiğini görüyoruz.
Neler yapılabilir?
- Ağırlıklı olarak kız çocukların eğitime erişimi kolaylaştırıcı müdahalelere odaklanılması,
- Burs ve benzeri ekonomik desteklerin artırılması ve öncelik verilmesi,
- Okul öncesi dönem ise en az çalışma yürütülen alanlardan biri olarak hala tüm araştırmalar da ön planda ağırlık verilmesi,
- Anne baba okullarının kurulması ve cinsiyet eşitliği eğitimlerine odaklanılması,
- Aynı zamanda açık öğretime devam eden ya da eğitim dışında kalmış kız çocuklara özel destek mekanizmaları verilmesi,
- En önemli ihtiyaç, kız çocuklarının ve kadınların hayatlarının ilk gününden, yarınlarına baskı altında kalmadan, güvenlikli ve mutlu bir çevrede yaşayabilmelerine ve sosyal ağların içerisinde yer almalarına destek olacak bir ortam yaratılması,
Bu nedenle, seçimler sonrasında gelecek olan hükümetin, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu kodlara dönülerek, kız çocukların ve kadınların yapabilirliklerini artıracak sistemsel düzenlemeleri yaparak, aslında tüm çocukları ve toplumu doğru eğitim politikalarıyla özgürleştireceğini umuyorum.
Güneşin, ülkemdeki kadınların üzerine, bilim, kültür, sanatla, özgürce doğması dileğimizle, Bereketli günler olsun.
Dr. Bahar Zeynep Barut.
Beyond to Human R.M.C
https://beyondtohuman.com/