Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran irade 1918 Mondros ve 1920 Sevr anlaşmalarına isyan etti. Kurtuluş savaşını başlattı. Cumhuriyeti kurdu. Cumhuriyet, bağımsız devlet sınırları içinde hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu dünyaya kabul ettiren devrimci mücadelenin adıdır. Bu kazanım bir ortaçağ devletinin sonu, modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğumu anlamına gelir. Cumhuriyet lâik, sosyal, hukuk devleti olma hedefinden asla vazgeç(e)mez. Cumhuriyet, vatandaş olma, söz söyleme irade beyan etme hakkının hukuki kazanımıdır. Cumhuriyet kültürdür. Kültür devrimi ile varlığını sürdürmek zorundadır. Fazilettir, faziletli bireylerle varlığını koruyacaktır. Cumhuriyet’in temel ilkeleri zamana yenilmeyecek güçtedir. Akıl ve bilimin aydınlığında evrensel nitelikler ışığında tanzim edilmiştir. Çağdaş medeniyetin ölçüleri içinde geliştirilebilir ancak taviz verilemez ince çizgidedir. Kilit taşı lâiklik, demokrasi ve demokratik özgürlüklerin korunmasıdır. “Bağımsızlık karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk, zafer ve siyasi kazanımlarıyla 20. yüzyıla adını derinden kazımış bir dünya lideridir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, tasarlayan dâhi zihindir. Aksini düşünmek elbette ihanettir, şüphe gerektirir.
Vatan sevgisinin, insan sevgisine, adalete ulaşması, barışın önem ve sürdürülebilirliğine duyulan estetik özlem, ekonomik büyüme Cumhuriyet’e bağlılıkla sağlanabilir.
1918 de başlayan süreç 1920 de Osmanlı hanedan ailesinin topraklarını ve tebaasını batılı emperyalist güçlere terk edişinin aciz günleridir. Anadolu işgal edilmiştir. Hanedan boyun eğerek durumu kabullenmiş, emperyalizmin işgal ve tehdidi karşısında çaresiz kalmıştır. Bir dönem bitirilirken, Osmanlı Devleti de tarih sahnesinden fiilen silinmiştir. Onu ne ittihad-ı İslâm, ne ittihad-ı Osman, ne de İttihad-ı Türk çıkış fikirleri koruyabilmiştir. 17. yy da başlayan çöküşün ardında taassup ve gelenekçilik saklıdır. Cehalet en büyük etkendir. Toplumda tolerans eksikliği ve düzenlemelerin göstermeci, üstelik batıcı olması, zamanın ruhu ile tek adam ruhunun akıl dışı uyumsuzluğu varılan sonu hazırlamıştır.
Anadolu insanı Mustafa Kemal’i atası bildi, sevdi ona Atatürk dedi.
Mustafa Kemal Atatürk işgal altındaki Anadolu insanına yüzyıllar boyunca sildirilen güveni yeniden kazandırdı. Mazlum milletlere örnek olan büyük mücadelesinin özünde devrimci karakterinin bilimsel zaferi vardır. O aşkın dünya fikri ile sömürüye açılan insanlık dışı düzeni sorgulatan, “Hak” kavramını özüyle buluşturan, “Hakikati” kıymetlendiren, bilgiyi önemseyen, liyakatli sevgi dolu bir liderdir. O kurduğu cumhuriyete sahip çıkmanın vatan görevi olduğunu hatırlatır. “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek olan sizlersiniz.” Cümlesi bu görevin işaretidir.
Cumhuriyet miras değil, emanettir. Görevli olmayı gerektirir.
Cumhuriyet’e bilimsel akıl ve insani etikle sahip çıkılmadığında sonu hüsrandır. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk; “Ben, manevî miras olarak hiç bir ayet, hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.” Diyecektir.
“Cumhuriyet sizden ilmi hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
Cumhuriyet bizlere güçlü bir devlet fikri hediye etmekle kalmamış, kararlı devrimleri ile o yolu da göstermiştir. “Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir. Medeniyetin emrettiğini ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir.” Ölçüsü zamana ışık tutması bakımından manidardır.
Cumhuriyet kültürdür.
Cumhuriyet, estetik bir toplum yaratma fikrinin mimarıdır. Bu insani iklimin oluşması için sanatın gücüne samimiyetle inanır, önemser, değer verir. Evrensel kıymeti olmayan ve insanlığa hizmet etmeyecek niteliksiz eylemleri sanatlı bulmaz, desteklemez. Toplumun önünde olmayı, ufkunu açmayı önemser. Cumhuriyet, çocuklarına fırsat eşitliği sunar. Onları kuyumcu hassasiyeti ile işler, şefkatle destekler, önlerindeki her türlü engeli kaldırmayı hedefler. Cumhuriyet bilir ki, insanı sevmeyen, doğayı, kâinatı ve tanrıyı sev(e)mez. Cumhuriyetin düşmanı yobazlık ve riyadır. Her ikisi de cehaletten beslenir. Cehalet, kibirle donanmış, hırsla bezenmiş, maddi esareti manevi maske içinde gizleyen karanlıktır. Uyanık ve dikkatli olunmadığında 100. yılında bile tehdit ve düşmandır.