Haydi, arkadaşlar, hazırlanın da şöyle bir pazara gidip ucuzundan bir şeyler alalım. Yok yok yanınıza poşet almanıza gerek yok. Pazarda ücretsiz veriliyor. Siz sadece nakit para ve bir de iğne alın yeter…
Baştan söylüyorum, pazara girdiğiniz andan itibaren gözünüzü dört açacaksınız. Gören görmeyen anlamam, o gözler dört açılacak, yani uyanık olunacak. Sonradan demedi demeyin.
Sebze tezgâhlarından başlayalım. Kıpkırmızı elmaları görünce iştahınız kabardı değil mi? Ne de güzel dizilmişler. Hemen tezgâha yaklaşıp seçmeye başlayacaktınız ki o da ne… Kulağınızın dibinde bir ses: “Hoooop abla, ne yapıyorsun”? Öyleyse ilk kuralımızı yazalım:, pazardaki tezgahlardan seçmece ürün almak zordur. Pazarcı ne verirse, ona razı olacaksınız.
Elmaları aldınız diyelim. Şöyle poşetin içine bir göz attınız ki iki çürük elma size gülümsüyor: Pazarcıya dönüp “Ay ama bunlar çürük” deme gafletinde bulundunuz. Hemen alırsınız ağzınızın payını: “Ne çürüğü abla, onlar dal izi. Bak şurası dala değmiş”. İtiraz edecek olursunuz ama o çoktan diğer müşterilerle ilgilenmeye başlamıştır bile. O an müşteri yoksa da başlar bas bas bağırmaya: “Elma elma sulu elma, hemen al da pişman olma”. Öyleyse ikinci kuralımızı yazalım: Pazarcının sana verdiğine kanaat edeceksin, itiraz etmeyeceksin.
Şimdi de kıvırcık alalım. Artık tecrübelisiniz. Hemen tezgâha el atmıyorsunuz. “Bir kıvırcık verir misiniz?” diye kibarca istediniz. Pazarcı size kendinden geçmiş bir kıvırcık uzattı. Dayanamayıp yine itiraz ettiniz: “Ama bu kıvırcık taze değil. Başka bir tane istiyorum”. “Abla bunlar dün toplandı. Onun için ucuza veriyoruz. Siz bu kıvırcığın en az iki hafta önce toplandığına yemin edebilirsiniz. Ama işe yaramaz. Kural 3: Pazarda hiçbir zaman bayat ürün bulunmaz. Hepsi ya bu sabah, ya da dün akşam toplanmıştır.
Biraz da portakal alalım. O da ne! Ne kadar düşünceli bir satıcı. Portakalları tarttı. Size uzatmadan önce portakallar dökülmesin diye poşeti bir de güzelce bağladı. Siz de bin bir teşekkür edip ayrıldınız tezgâhın başından. Eğer böyle yaptıysanız, aşk olsun yazımın başını dikkatli okumadınız demektir. Ne demiştim? Gözünüzü dört açacaktınız, yani uyanık olacaktınız. Kural 4: Eğer bir pazarcı size uzattığı poşetin ağzını bağlıyorsa, bu içindeki çürük meyveleri görmenizi önlemek içindir. Bir de teşekkür edip bu davranışı onaylamayın.
Biraz da giyim tezgâhlarına bakalım mı? Çocuğunuz için bir kazak buldunuz. Gözünüze biraz küçük geldi. Kaç yaş olduğuna bakmak için etiket aradınız ama bulamadınız. Sonunda “Bu kazağın 11 yaş için olanı var mı?” diye sordunuz. “O zaten 11 yaş abla.” Cevabını alınca: “Bu bizim kıza olmaz. 13 yaş için olanını alayım o zaman”. “Yok, abla, o elinizdeki en büyüğü”. Aslında çok iyi biliyorsunuz. O kazak 9 yaşındakilere ancak olur. Öyleyse gelsin 5. kuralımız: pazarda her zaman kendi gözünüze güvenin. Pazarcıya bedenle ilgili sorular sormayın. Yanıltılırsınız.
Ayakkabı tezgahına geldiniz. Birbirinden pahalı markalar yan yana dizilmiş. Orijinal olmadıklarını söylemeye gerek yok sanırım. Neyse bir ayakkabıyı beğendiniz ve 34 numaradan iki çift almak istediğinizi söylediniz. Evde bir sürprizle karşılaşmamak için aldığınız ayakkabı numaralarını mutlaka kontrol edin. Nitekim size bir çift 34, bir çift 35 numara ayakkabı verilmiş olabilir. “İki tane 34 numara istemiştim ben. Bir çifti 35 vermişsiniz”. “aaa öyle mi abla? Kusura bakmayın. Verin değiştirelim.” Deyince rahat bir nefes alırsınız. Ama durun, erkenden sevinmeyin. Pazarcı bu arada birkaç kutu açar bakar veee: “Abla başka 34 numara kalmamış elimizde.” der. Buyurun kural 6: Pazarda aynı üründen iki tane istediniz ve pazarcı size farklı ürünler verdiyse, bilin ki o üründen elinde iki tane olmadığı için vermiştir. Yalandan yere arıyormuş gibi yapmasına kanmayın.
Yeni kurallar yazıp da pazarcıları daha fazla kızdırmadan buyurun dışarı çıkalım. Paraları bir güzel harcadığımıza göre şimdi de yazının en başında yanınıza almanızı istediğim iğnemizi çıkartalım ve biraz da kendimize batıralım. Buyurun pazardaki tipik müşteri davranışları:
- Parasının bir bölümünü cebine sakladıktan sonra “Vallahi abi bu cüzdanımda kalan son para. İstersen bak. Şunu ver 5 liraya. Olsa inanki 2 lira için seni yormam” deyip indirimi kapınca tam gaz alışveriş yapmaya devam edenler…
- Siz tezgâhtan ürün beğenmeye çalışırken arkanızdan gelerek omzunuzun üzerinden tezgahtaki ürünlere uzanmaya çalışıp sizi tezgaha yapıştıranlar, yine omzunuzun üzerinden para uzatıp poşetlerini alanlar…
- Sizin beğendiğiniz ürüne bakıp yanındakine sizin duyacağınızı bile bile “Aman yok be rengi çok cırtlak onun” diye eleştiride bulunanlar…
- 15 liraya gerçek bir Nike badi aldığını düşünüp “Marka ürün aldık, ama rengi soldu bunun” diye pazarcıya çıkışanlar…
- Çarpanlar, çarpınca da çok olağan bir şeymiş gibi dönüp arkasına bile bakmayanlar…
- Bulaşık leğeni seçerken gelinlik alıyormuş gibi kararsız kalanlar…
- “Sibel Can’da eteklerini geçen hafta bizden aldı.” diye bağıran pazarcıyı duyunca sosyete pazarını gerçekten sosyetenin uğrak yeri sananlar…
- “Çocuğum evde uyuyor” deyip sıranın arkasından en öne geçmeye çalışanlar…
Daha neler neler…
Eveeet, tüm bunları okuduktan sonra haftaya kimler tekrardan pazara geliyor?