Geçtiğimiz hafta sonu kapı çaldı. Bir açtım ki 29 harf beni ziyarete gelmiş. “Sokağa çıkma yasağı var. Ne yaptınız siz?” dedim. V harfi hemen atıldı. “Bize virüs bulaşmadığından bu yasaktan muafız” dedi. İçeriye buyur ettim. Neyse ki çok yer kaplamıyorlar da sıkış tıkış sığdık küçük salonumuza. Karınları tokmuş. Ç harfinin önerisiyle çay içmeye karar verdik. Çayı ocağa koyup O harfinin yanına oturdum.
Her zaman akıllı ve anlayışlı olan A harfi derin bir “Aaah” çekti ve B harfine göz kırptı. B harfi: “Biz buraya senin kitap okumakla ilgili sorunlarını konuşmak için geldik” dedi. C harfi “Canının çok sıkıldığını biliyoruz. İstediğin kitapları okumak konusunda eşit şartlara sahip olamadığın için üzüldüğünü de biliyoruz” dedi. Ç harfi bana dönerek: “Çiğdem, ben sözü sana bırakayım. Çay suyu kaynamıştır. Gidip demleyeyim” deyip hızlıca mutfağa yöneldi. Ben: “Arkadaşlar, biliyorsunuz sizleri çok seviyorum. Her birinizi kitaplarda sıkça ziyaret etmek istiyorum. Ama sizin de bildiğiniz gibi görmeyenlerin kitaplara erişimi büyük bir sorun”. D harfi sözümü kesti: “Düşündük taşındık ve çok basit önlemler alınarak bu sorunun çözümlenebileceğini gördük”. E harfi: “Erişilebilir formatlar oluşturmak öyle düşünüldüğü kadar da zor değil aslında”. F harfi: “Format olarak Braille baskı veya mp3 gibi dijital çözümler düşünülemez mi”? G harfi: “Getem adında bir oluşum var. Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde oluşturulan gönüllü okuyucuların seslendirdiği sesli kitapların bulunduğu büyük bir e-kütüphane. Görme engelliler bu kütüphaneden oldukça verimli bir şekilde yararlanıyorlar.” Ğ her zamanki utangaç tavrıyla başını sallayarak sevgili arkadaşını onayladı. H içten bir gülümsemeyle: “Harikaymış. Ancak benim kafama takılan bir şey var. Kitap okumak için gönüllü olmak elbette çok kıymetli. Ancak gönüllülük her zaman süreklilik arz etmez. Bu nedenle kitap okumak gibi hayati derecede önemli bir konunun gönüllülerin inisiyatifine bırakılması yeterli mi? Kanunların görmeyenlerin kitap okuyabilmesi ile ilgili sürdürülebilir çözümler sunması gerekmez mi “? I harfi bu soruları beğendiğini belli etmek için uzun ve keskin bir ıslık çaldı. İ, noktasını önüne alarak: “İyi düşünülüp uygulamaya konulan bir kanunla çıkan her yeni kitabın görme engelliler için okunması kitabın yayınlanabilmesi için gerekli bir şart haline getirilebilir. Bu sayede birçok işsiz insana okutman olma imkanı doğar”.
J ile çayları doldurup servis ettikten sonra K söz istedi: “Kitapçılara gidip uzun saatler boyunca kitapların arka kapaklarını okumanın ve beğendiklerini alabilmenin, sonra da onları deniz kenarında, otobüste, uyumadan önce, olur olmaz her yerde okuyabilmenin en büyük hayalin olduğunu söylemiştin bana. Hatırlıyor musun”? Başımı sallayarak onayladım onu. L harfi: “Lisede hazırlık sınıfı okurken hiç okuyamayacağın İngilizce kitaplarına ne çok para verdiğini söylemiştin bana da. Alsan okuyamazsın, almazsan ödev yapamazsın”. “Maalesef Üniversitedeki Fransızca kitapları ve aslında eğitim hayatın boyunca aldığın bütün kitaplar için bu durum böyleydi. Okuyamadığın kitaplara para verdin hep. Okuyamadığın kitapları çantanda taşıdın öğrencilik hayatın boyunca“ dedi M harfi.
“Ne kadar üzücü” diye yanıtladı N harfi. O harfi bütün bilgeliğiyle başladı konuşmaya: “Oku! Aslında bu bizlere bildirilen ilk vahiydir. Bu emirle gören görmeyen ayrımı yapılmamıştır. O halde herkesin okunacak kitaplara eşit şekilde erişiminin sağlanabilmesi gerekmektedir”. Ö harfi kaşlarını çatarak: “Ödevlerini kendi kendine yapamaman, sürekli başkalarına kitap okutmak zorunda olman seni bir hayli zorlamış olmalı”. Doğru söze ne diyeyim…
P harfi hemen paradan dem vurdu: “ Parasız sunulan hizmetler de var. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Ek 11. maddesi gereği bütün kitaplar görmeyenlere ücretsiz olarak ulaştırılabiliyor”. R atıldı: “Resmen görmeyen herkesin para kazanamayacağı algısı düşünülerek oluşturulan bir madde. Halbuki bütün kitaplar erişilebilir formatta olsa, eminim birçok görme engelli parasını ödeyerek kitap satın almayı tercih eder. Yani, bir hizmetin aksak ve parasız olarak sunulmasından ziyade aksamadan ve paralı olarak sürdürülebilmesi daha önemlidir. Zira şartlar eşit olsa, tıpkı görenler gibi görmeyenler de para ödeyerek kitap satın alabilirler”. “Storytell diye çok güzel bir uygulama var hatta. Burada aylık belli bir ücret ödeyerek sesli kitaplara erişim sağlayabiliyorsun” dedi S harfi. P harfi karşı çıkacak gibi oldu. O, sunulan hizmetlerin parasız olması gerektiğini savunuyordu ancak Ş harfi onu susturdu.
T ortamı yumuşatmak için konuyu değiştirdi: “Test çözmek üniversiteyi kazanmak için çok gerekli. Sen lisedeyken birbirleriyle çözdükleri test sorularını yarıştıranları ve hep bu muhabbetin dışında kaldığını anlatmıştın bize”. “ Böylesine eşit olmayan koşullara uyum sağlayıp başarılı olabilmek kolay değil” dedi U harfi. Ü bir süre arkadaşının söylediklerini düşündü ve başını sallayarak ona hak verdi.
V harfi: “Velilerin durumlarını da ele almak gerekir. Mesela sen, birinci ve dördüncü sınıfa giden çocuklarının ders kitaplarını diğer anne ve babalar gibi takip edemiyorsun” dedi. Y harfi: “Yardımcı kitaplar da var. Onların da okunabilmesi gerekir” diye ekledi. Her zaman son noktayı koyan Z harfi: “Bu konuda yapılan birçok sosyal sorumluluk kampanyası var. Aslında bu bir sosyal sorumluluk değil, sosyal zorunluluk meselesidir” dedi.