Ramiz Ketenoğlu’nun anısına
Bu anıları bundan tam yirmi yıl önce yazmaya başladım. Ondan sonra araya uzun bir zaman girdi. Kâh işlerimin yoğunluğu, kâh bazı alınganlıklarla nasıl başa çıkarım tedirginliği ile yıllar geçti. Bir süre sonra bu anıları tekrar yazmaya başladım.
Ülkemde karanlık güçler iş başındaydılar. Hemen her gün birkaç aydının silahlı saldırılardaki, işçilerin iş kazası denilen iş cinayetlerindeki ölümlerini içimiz acıyarak izliyorduk.
Son sekiz yıl içindeyse toplu katliamlar yaşanır oldu. Göçüklerde mahsur kalan, ölen maden işçileri, evine ekmek almaya giden çocuklar, bir kente oyuncak götüren gençler, demokrasi isteyen kitleler birer birer gözlerimizin önünde öldürülüyorlardı.
Geleceğimiz olan gençlere borcumuzu, yaşanmışlıklarımızı en yalın haliyle aktararak ödeyebiliriz diye düşünüyorum. 1980 öncesi yaşadıklarımı da bunun için kaleme aldım.
Yazılarda adı geçen kişilerin isimlerini gizlemeye gerek görmedim. Bu öykülerde adı geçen arkadaşlarımızın yaşadıklarıyla genç kuşaklara aktarılmaları zorunluydu.
Yirmi yıl önce yazdıklarım birkaç düzeltme dışında değiştirilmeden olduğu gibi yazıldı. Daha sonra eklenen bölümlerse arkadaşlarımın hatırlatmaları sonucunda doğdu.
Onlara teşekkür borçluyum.
Yazılarımın düzeltmelerini yapmak için son kez bilgisayar başına geçtiğimde, kanun hükmünde kararname ile işleri ellerinden alınan ve işlerini geri isteyen; eylemlerini bir üst seviyeye yükseltip açlık grevine başlayan iki genç fidan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça açlık grevlerini sona erdirmişler ve mücadelelerini yaşama tutunarak sürdürmeye karar vermişlerdi. Bu anılarım onlar için de bir çığlık olsun!