YÖNETMEN: Nanni Moretti
Nanni Moretti’nin Oğul Odası adlı filminde dört kişilik bir burjuva ailesinin oğullarını kaybetmeleri sonrası yaşadıkları adaptasyon sürecine kamera uzatıyor.
Baba Giovanni, anne Parola, ergenlik çağındaki iki çocukları Andrea ve İrene’den oluşmaktadır ailemiz. Oğul Andrea’nın deniz kazasındaki ölümü sonrası aile fertlerinin olaydan etkileniş ve hem kendilerinin hem de ailenin ayakta kalabilme süreclerini izlemeye başlıyoruz. Nanni Moretti, filminde oğulun ölümünü ilk sahnelere yerleştirip, filmin neredeyse tamamında ailenin geçirdiği süreçleri gözlemliyor. Olayın etkileyiciligini artırma dramatik yapıyı sağlam bir şekilde kurabilme adına öncelikle karakterlerle özdeslesmemizi sağlamayı amaçlıyor; her birini çok derinlikli olmada da giriş bölümünde tanıyoruz. Ayrıca daha da önemlisi aile fertlerinin birbiriyle ilişkisinden, ailenin genel refah ve iletişim düzeyine kadar birçok veriyor donatılıyoruz. Tüm taşları yerli yerinde olan burjuva ailenin sorunları çocukların ergenliğe adım atmaları ula başlıyor. Özellikle Andrea’nın okulda başgösteren sorunları ebeveyn ve çocuklar arasında oluşmaya başlayan iletişim kopukluğunun başlangıcı oluyor. Ama bunun ötesinde film özellikle baba ve oğul arasındaki ilişkiyi diğer aile fertlerinin aralarındaki ilişkilerinden bir üst katmanda ele alıyor. Baba oğuldan çok iki arkadaş gibi olan Giovanni ve Andrea arasındaki ilişkinin sıcaklığını yansıtıyor kamera. Baba ve oğulun iliskisine yoğunlaşma Andrea’nın ölümü sonraki aşamalarda çok daha işlevsel bir boyutta değerlendirilmesi bekliyor. Nanni Moretti genelde aralarında iletişim kopukluğu olduğu varsayılan baba ve oğul klişesini tersyüz ederek gayet sıcak ve empati kurulabilecek bir ilişkiyi örnekliyor.
Moretti suçluluk kavramı üzerinden ana karakterine yaklaşıyor. Oğluyla koşuya gitmek yerine, durumu acil bir hasta için kasaba dışına giden Giovanni. denize açılıp boğularak ölen Andrea’nın ölümünden kendini sorumlu tutuyor. Neredeyse filmin tamamında anne ve kız karakterler acıyla yüzleşmeye çalışırken, baba bir kat daha acı çekiyor. Moretti babanın omuzlarına iki kat yük ve sorumluluk yüklüyor. Hem babanın oğluyla ilişkisinin gayet sıcak oluşu hem de babanın suçluluk duygusu ile açısı iki kanattan percinleniyor. Moretti karakterlerini hayata karşı donanımlı, kişisel gelişimleri yerli yerinde sosyal statüleri üst seviyede çizerek olumsuz olay karşısındaki kırılganlık katında çok daha büyük bir etkinlik ve carpıcılık sağlıyor. Güçlü, sarsılmaz çizilen karakterlerin, domino taşları misali birbirine çarpa çarpa devrilmeleri çok daha sarsıcı ve üzerinde durulması gereken bir hal alıyor. Bu bağlamda baktığımızda babanın omuzundaki yükler daha da artırılabiliniyor. Aile reisi olarak her daim güçlü ve toparlayıcı olması için sartlandırılan baba figürü, üstüne babanın mesleği olarak yine her daim soğukkanlı ve teskin edici olan psikoloğu tercih edince, Giovanni’nin yükü nefes alamayacak sınırlara dayanabiliyor. Moretti baba karakterine oğluyla ilişkisi dolayısıyla daha ağırlık vermesine karşın anne ve abla karakterlerinin de adaptasyon süreçlerine çarpıcı ve gerçekçi bakışlar atabiliyor. Onların meslekleri de liderliği. soğukkanlılıgı, profesyonelligi düstur edinen meslekler. Anne, doktor kimliği ile konsantrasyon ve dikkatin olmazsa olmaz olduğu bir meslek kolunda yer almakta. Abla ise okulun basketbol takımının oyun kurucusu pozisyonunda. Bu pozisyonun özelliği ise takımı yöneten, bir arada tutan, kilit noktasındaki isim olması.
Moretti kırılganlığını resmettigi akilenin en azından silkinmeleri için bir umut ışığı veren unutulmaz dingin finaliyle, çözümün hep bir yerlerde olduğunu fısıldıyor. Ama seyirci için film o noktada bitmiyor sanki. Moretti’nin karakterleri öylesine gercekciler ki, jenerik yazıları akarken, biz gözlemci seyirci, ailenin gelecekteki tercihleri, kararları üzerinde çoktan yorumlarda, telkinlerde bulunmaya başlıyoruz. Bir film bitiyor belki ama bambaşka bir film devam ediyor içimizde…
( Murat Ata’dan alıntıdır. )