YAZAN: KOBO ABE
1962’de yayımlanan “Kumların Kadını” Kobo Abe’ye Japonya’nın en saygın ödüllerinden “Yomiuru Ödülünü, romandan aynı adla yönetmen Hiroshi Teshigahara tarafından sinemaya uyarlanan film de 1964,’te Cannes’te Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. 1993’te ölen yazarın başyapıtlarından biri olan eser, Japonya’da yayımlanısından kırk altı yıl sonra dilimize çevrildi. Japon edebiyatının bu özgün eseri yer yer coşku ve gerilim eşliğinde bilinmeyeni çekiciliğine kapılan okuyucuya kumdan tuhaf bir dünyanın kapısını aralarken cesaretin sorgulandığı, karanlığa çıkmış bir yolculukta biletin yalnızca gidiş olabileceğini anımsatıyor.
Japon edebiyatının dilimize geç kazandırılmış olsa da etkin bir eserle karsı karsıdayız. “Kumların Kadını”, anlatımı ve Kafkaesk çağrışımları ile unutulmayacak bir roman.
Bir böceğin yaşama ilham olan tuzağı ve kum yığınları arasıda yapışkan bir tutsaklık… Yaşamın tuzla buz olduğu, hiçbir şeyin artık eskiye benzemediği bir ıssızlıkta, durmadan çabalayan, cezanın kaçamakla iç içe geçişinde çaresiz kalan bir adam.
Kobo Abe’nin “Kumların Kadını”, böylesi bir parcalanışı, asılabilir gibi görülenin orta yerinde hapsolmayı anlatır.
Cumpei Niki, kendini kumun dansına kaptırıp ender bulunan bir böceği yakalamak telaşıyla geride kalan yaşamın bunalımlaından kurtulduğuna o kadar inanır ki. hayalle gerçek arasındaki sınırı yitirir.
Yolculuğa çıktığına dair tek ipucu yazıp göndermediği mektuptur ve yokluğu fark edilmeyince yeni yaşamın onu sindirmesi kolaylaşır. Günlerce nasılsa çıkıp gidebileceğini olan inancı onu ayakta tutsa da kumlar arasındaki bu tuhaf yaşayış bütün inançlarını yavaş yavaş siler. İnce bir varoluş sorgulaması içinde bulur kendini.
Varoluşçulugun romanın bütününe hâkimiyetinden söz edilebilir. Gelmeyeni beklemek, nedeni bilinmeyen bir suçun bedelini ödemek, girişi olmayan bir yerden çıkmaya çalışmak… Bu anlamda Kafka ve Beckett ile benzerlikler gösteren roman, varoluşçuluk sorununa değinen yönüyle de Sartre ile ilişkilendiriliyor.
KOBO ABE HAKKINDA:
1924’te Tokyo’da doğan Kobo Abe doktorluk diploması aldıysa da hiçbir zaman doktorluk yapmadı. Matematik ve böcek koleksiyonculuğunun yanı sıra Heidegger, Jaspers, Beckett. Rainer Maria Rilke ve Dostoyevski’den etkilendi.
Japon savaş sonrası edebiyatının başlıca romancı karından olan Kobo Abe’nin üstgercekci ve kabusvari edebi keşifleri bireyin modern toplumdaki bunalımlarını başarıyla çizer. Bu özelliği ile Kafka’ya benzetilir.
İlk şiirlerini 1947’de, ilk romanını 1948’de yayımlattı.
Kobo Abe 1993 yılında Tokyo’da yaşamını yitirmiştir.
( Ayşe Sağlam’ın 18/ 4/ 2008 tarihinde Radikal Gazetesinde yayımlanan yazısından alınmıştır.)