YAZAN: GUY DEBORD
Yazarın önsözünden:
Bu kitabı, gösteri toplumuna bilinçli bir şekilde zarar vermek amacıyla yazıldığını göz önüne alarak okumak gerekir. Bu kitap asla abartılı bir şey söylemedi.
Bu kitabı dikkatli bir şekilde okuyanlar kitabın devrimin zaferine, harekâtlarının süresine, kat etmek zorunda kalacağı çetin yollara ve özellikle de kimi zaman düşüncesizce övülen, herkese mükemmel mutluluk getirme kapasitesine dair hiçbir güvence vermediğini göreceklerdir. Benim tarihsel ve stratejik bakış açım, yaşamın, sadece bizlere daha hoş gelmesi adına, acıların ve kötülüklerin yer almadığı bir İdil olması gerektiğini; birkaç zenginin ve liderin kötülüğünü çoğunluğun bahtsızlığını tek başına yaratabileceğini, diğer bakış açıları kadar bile kabul edemez. Herkes kendi yarattığı eserlerin ürünüdür ve edilgenlik eken edilgenlik biçer. Sınıflı toplumun felaketi andıran bir şekilde çözülmesinin en önemli sonucu, insanlık kitlesinin özgürlüğü gerçekten sevip sevmediğini dair, yıllanmış sorunun tarihte ilk kez olarak aşılmış olmasıdır: Çünkü artık insanlar özgürlüğü sevmek zorunda kalacaktır.
Sınıfsız bir toplum kurmayı ve bunu sürdürmeyi isteyen devrimin görevlerinin zorluğunu ve büyüklüğünü kabul etmek gerekir. Devrim; özerk proleter meclislerin, kendileri dışında hiçbir otoriteyi ya da herhangi bir mülkiyeti tanımlayarak, kendi iradelerini bütün yasalardan ve her türlü uzmanlaşma dan üstün tutarak, bireyler arasındaki ayrımları, meta ekonomisini ve devleti ortadan kaldıracağı her yerde rahatlıkla başlayabilir. Ama devrim ancak kendini evrensel olarak dayattığında, yabancılaşmış toplumdan artakalan hiçbir biçime en ufak bir alan bırakmadığında zafere ulaşacaktır. Bu aşamaya gelindiğinde, hiç kimsenin dışlamadığı, dünyanın en ücra köşelerine kadar yayılmış; bütün düşmanlarını yenmiş olarak nihayet kendini tarihsel yaşamın hakiki bölümlerine ve sonsuz çatışmalarına mutlu bir şekilde arayacak olan bir Atina ya da bir Floransa’nın yeniden doğusuna tanık olunacaktır.
Kitaptan alıntılar:
Modern üretim koşullarının hakim olduğu toplumların tüm yaşamı gösterilerin uçsuz bucaksız birikimi olarak görünür. Dolaysızca yaşanmış olan her şey, yerini bir temsile bırakarak uzaklaşmıştır.
Gösteri kendini hem bizzat toplum olarak hem toplumun bir parçası olarak hem de bir birleştirme aracı olarak sunar. Gösteri, toplumun bir parçası olarak, özellikle, bütün bakış ve bilinçleri ne araya getiren sektördür. Bu sektör ayrı olduğundan, aldatılmış bakışın e yanlış bilincin yeridir; gerçekleştirdiği birleşme genelleştirilmiş ayrılığın resmi dilinden başka bir şey değildir.
Gösteri bir imajlar toplamı değil, kişiler arasında var olan v imamların dolanımından geçen bir toplumsal ilişkidir.
Gösteri, ne bir görüntü dünyasının suiistimal edilmesidir ne de imajların kitlesel yayılma tekniklerinin ürünüdür. Gösteri, daha ziyade somutlaşmış ve maddi olarak ifade edilen bir “Weltanschauung” dur(dünya görüntüsü). Bu nesnelleşmiş bu dünya görüntüsüdür.
Gösterinin biçimi ve içeriği, var olan sistemin koşullarının ve amaçlarının tümüyle aynen doğrulanmasıdır. Modern üretimin dışında geçirilen zamanın esas bölümündeki meşguliyet olan gösteri, aynı zamanda bu doğrulamanın sürekli mevcudiyetidir.
Gerçeklik gösteri içinde birdenbire belirir; gösteri gerçektir. Bu karşılıklı yabancılaşma, var olan toplumun özü ve dayanağıdır.
Gösteri, günümüzde üretilen nesnelerin kaçınılmaz süsü, sistemin rasyonelliğinin genel açıklaması olarak ve sayıları giderek artan imaj- nesneleri doğrudan doğruya biçimlendiren ileri bir iktisadi sektör olarak güncel toplumun esas üretimidir.
İktisadın toplumsal yaşam üzerindeki tahakkümünün ilk aşaması, bütün insan gerçekleştirimlerinin tanımlanmasında var olmaktan sahip olmaya geçen bariz bir bayağılaşmaya yol açmıştır. Toplumsal yaşamın, iktisadın birikmiş sonuçları tarafından bütünüyle işgal edildiği bugünkü aşama ise sahip olmaktan, gibi görünmeye doğru genel bir kaymaya neden olmuştur; öyle ki bütün fiili “sahip olmak “kar, dolaysız itibarlarını ve nihai işlevlerini bu ” gibi görünmek” ten almak zorundadır.
Gösterinin kökeninde yatan şey, en eski toplumsal uzmanlaşma, yani iktidarın uzmanlaşmasıdır. Dolayısıyla, gösteri bütün diğerleri adına konuşan uzmanlaşmış bir etkinliktir. Gösteri, bütün diğer ifadelerin yasaklandığı hiyerarşik toplumun kendisi karşısındaki diplomatik temsilidir. Burada en modern olan aynı zamanda en arkaik olandır.
Gösterinin genelleşmiş bölünmesi modern devletten, yani toplumsal işbölümünün ürünü ve sınıf tahakkümünün organı olan toplumdaki genel bölünme biçiminden ayrı değildir.
Modern gösteri, toplumun yapabileceklerini ifade eder, ama bu ifadede izin verilmiş olan şey mümkün olana kesinlikle karşıdır. Gösteri kendi kendisinin ürünüdür ve kurallarını kendisi koyar: O bir sahte-kutsaldır. Kendisinin ne olduğunu kendi gösterir. El kol hareketlerini küçük parçalara ayırıp sonra da makinelerin bağımsız hareketlerinin egemenliği altına sokan işbölümünün aralıksız bir şekilde inceltilmiş sayesinde artan üretkenlikte kendi kendine gelişen ve sürekli genişleyen bir pazar için çalışan ayrı güç.
Otomobilden televizyona kadar, gösteri sisteminin seçtiği bütün mallar aynı zamanda “yalnız kalabalıkların” tecrit koşullarını sürekli olarak güçlendirmek üzere sistemin kullandığı silahlardır.
İzleyicinin ( kendi bilinçsiz etkinliğinin sonucu olan) seyredilen nesneye yabancılaşması şöyle ifade edilir: İzleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar; kendisi egemen ihtiyaç imajlarında bulmayı ne kadar kabul ederse kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar. İzleyici hiçbir yerde kendini evinde hissetmez, çünkü gösteri her yerdedir.
Emekçi kendisini değil, bağımsız bir güç üretir. Bu üretimin başarısı, yani bolluğu, üreticiye mahrumiyet bolluğu olarak geri döner. Üreticinin dünyasına ait bütün zaman ve mekân, yabancılaşmış ürünlerinin birikimiyle birlikte ona yabancı hale gelir. Gösteri bu yenidünyanın haritasıdır, yani bu dünyanın alanını tam tamına kaplayan bir haritadır. Elimizde tutamadığımız güçler bile bütün kuvvetleriyle kendilerini bize gösterirler.
Gösteri, öyle bir birikim aşamasındaki sermayedir ki imaj haline gelir.
Yazar Hakkında:
Guy DEBORD, kendine soracak olursanız sinemacıdır. 1957 yılında kurulmuş olan İnternetinle Situationniste’nin kurucularından ve üyesidir. Enternasyonal’in Fransa yayınlarının sorumluluğunu uzun süre üstlendi. Sitüasyonist ajitasyonun yayıldığı birçok ülkede, özellikle Almanya, İngiltere ve İtalya’da bu örgütlenmenin çeşitli faaliyetlerine de kimi zaman katıldı. ,1967 yılında “Gösteri Toplumu” nu yayınladı. Ertesi yıl, 1968 Mayıs karışıklıkları sırasında en aşırı akımın öncüleri arasında yer aldı. Fransız. 1931’de Paris’te doğdu. (1994’te öldü.)